Binali Yıldırım farkı…

A -
A +

 

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başarı hikâyesi olan birisi…
  • Her ne kadar Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı yapmış olsa da, hâlen Türkiye’de ‘ulaştırma’ deyince akla gelen ilk isim.
  • İstanbul’un 15 milyonu aşan nüfusuyla 145 ülkeyi solladığı göz önüne alındığında, devlet tecrübesine sahip olması büyük avantaj...
  • Duruşuyla, karakteriyle zor imtihanları geride bırakmış, her daim mütevazılığı ile takdir toplamış bir kişilik…
  • 15 Temmuz gecesi ekranlardan darbeci hainlere ilk meydan okumayı yapmış bir cesur yürek…
  • Mühendis zekâsıyla en zor şartlarda bile sakin kalmayı bilen ve sadece problemin çözümüne odaklanabilen bir karakter.
  • Ağlamasını da bilir, gülmesini de…
  • Yeri geldiğinde konvoyu durdurup köprüde intihara kalkışan adamı kucaklayan şefkat örneği…
  • Kürsüye çıktığında esprileriyle kırıp geçiren, kendisiyle bile dalga geçebilen bir öz güven sahibi…
  • En sert muhaliflerinin bile yeri geldiğinde kapısını çalan, buyur eden yumuşak güç
  • Kendisiyle az-çok seyahat etmiş, yakınında bulunmuş olarak söylemeliyim ki, samimi bir mümin… Fakat başkalarını da ötekileştirmeyen, dindarlığını gösterişe bürümeyen bir inanç sahibi…
  • Ve dün öğrendik ki, devletin zirvelerine çıkmış olsa da, göreve çağrıldığında aşağı inmeyi göze alabilen bir dava adamı.
Ne diyelim!.. Hayırlı olsun Binali Bey.
 
 
**************
 
Suriye meselesi 2019’da bitecek
 
Sekiz sene önce…
“Shengen olmazsa Şamgen olur” diyorduk.
Sınırlarımızı mayınlardan temizlemeyi…
Propaganda filmine konu olan telleri kaldırmayı konuşuyorduk.
Ortak bakanlar kurulu topluyor, takımlarımız dostluk maçları yapıyor, Halep ile Gaziantep arasına ticaret köprüsü kuruyorduk.
Sonra şeytani akıl devreye girdi…
Türkiye, iki kötüden birini seçmek mecburiyetinde bırakıldı.
Ya çoluk çocuğu bile katleden Esad’la dost kalmaya devam edecek ya da “Bunu yaparsan dostluğumuz biter” diyecekti.
Elbette doğru olanı yaptı, ikincisini seçti…
Fakat, Türkiye, o günkü şartlarda oluk oluk akan kanı durduracak güçte değildi.
Tek yapabildiğimiz, canını kurtarabilenlere kucak açmak, diplomasi kanallarını zorlamak oldu.
           ***
İnsanlık tarihinin en vahşi katliamlarından biri yaşandı burnumuzun dibinde…
Fitne ve bozgunculuk asla Ehl-i sünnet yoluna uymadığı hâlde, Sünni görünümlü, Batı güdümlü Vehhabi/Selefi aklın yaktığı ateş 500 binden fazla cana mal oldu, milyonlar evsiz-barksız kaldı.
Türkiye 2012’den bu yana üst üste yaşadığı badireleri atlatıp Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonlarını yapmasa…
Kendi imkânlarını kullanarak geliştirdiği silahlarla bu defa Fırat’ın doğusu için meydan okumasa, Suriye bugünlere zor gelirdi.
Çok şükür, ‘süper gücüyle’ övünenler bile bizi dışlayarak bir şey yapamayacaklarını anladı.
Gerektiğinde kendi göbeğini kesebilen, Suriyelilerden oluşan ÖSO’yu bile 45 bin askeri bulunan bir güce dönüştüren Türkiye, sahaya indiğinde neler yapabileceğini ispatladı.
Hem de, kendi topraklarını Suriye’deki gibi kaosa dönüştürmek isteyen ‘çukur’ hayalperestlerine de gerekli cevabı vererek…
Şimdi sıra, masada…
           ***
ABD’nin çekilme kararı ile birlikte Suriye’de ışık göründü…
Sekiz yıldır devam eden iç savaşın finali, yeni Anayasa ve seçim olacak.
Esad’ın geleceğini de bu süreç belirleyecek.
2019, umarım ki Suriyelilerin evlerine döneceği, Türkiye’nin büyük badireleri geride bırakacağı bir yıl olarak tarihe geçecek.
Fakat yine biliyoruz ki birileri yine boş durmayacak, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Filistin’de, şurada, burada ipleri gerecek…
Türkiye güçlü oldukça, gücünü artırdıkça onları da aşacaktır evelallah…
 
 
 
**************
 
Cariye meselesi…
 
Birileri sosyal medyada yine bunu ısıtmış…
İslam hukukçusu ve tarihçi iki yazarımızın TRT’de Osmanlı’yı ve padişahları ele alan programda yaptıkları tespitleri ele alıp, “Millet bilim konuşurken, bizimkiler neyi anlatıyor?” demeye getiriyorlar.
A be ahmaklar!
İslam hukukçusunun şer’i hükümleri, tarihçinin Osmanlıyı anlatmasından daha doğal ne var?
Zannedersiniz ki Batı’da hiç din, tarih konuşulmuyor…
Sanki bu arkadaşlar hep bilimle meşgul, ülkemize çağ atlatan buluşlar gerçekleştiriyorlar da, tarihin ve şeriatın konuşulmasından rahatsız oluyorlar.
Hazin olan şu ki, aynı tipler Türkiye’nin geliştirdiği yerli ve millî projeleri de alay konusu yapanlar…
La havle…
Bela mısınız kardeşim!..
 
 
 
**************
 
En büyük eksiğimiz; şükür
 
İzlediğim bir video, vahim hâlimizi çarptı yüzüme…
Doktora gidiyoruz, oksijene bağlıyorlar parayla…
Dişimizi onarıyorlar, parayla…
Hasar gören hangi organımız varsa eskisine döndürmek parayla…
Oysa yüce yaratanımız, bize anne rahmine düşer düşmez hepsini karşılıksız veriyor.
Peki biz O’na ne veriyoruz?
Zaten bizim hiçbir şeyimize ihtiyacı yok da…
Hiç değilse teşekkür edip, verdiklerine şükrediyor muyuz?
Yoksa…
Allahü tealanın mülkünde bunca nimetten bedava faydalanıp da…
Her şeyden şikâyet mi ediyoruz?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.