Kandil’e son vuruşu analar yapıyor

A -
A +
Terör, sadece teröristi öldürmekle bitmiyor.
Önemli olan desteğin kesilmesi…
Hatta kirli propagandalarına halkın alet edilmemesi.
Bizde de problem bu…
Türkiye’deki kadar terörün açık destek bulduğu bir başka ülke göremezsiniz.
Siyaseti, medyası, akademisyeni, sivil toplum örgütleri ve tabii ki korkak sanatçı tayfası.
Bunlardan kimi kundaktaki bebekleri bile katleden böylesine vahşi bir örgüte doğrudan destek olabiliyor, kimleri de suskun kalarak.
Sonra yok çevre, yok bilmem ne diyerek, bu ikiyüzlülüklerini kamufle ediyorlar.
              ***
Kırk yıllık beladan kurtulamamışsak işte bu bukalemunlar yüzündendi.
SHP’nin 90’larda siyasete taşıdığı, CHP’nin bugün önüne âdeta siper olduğu ABD uşağı teröristler bu defa fena köşeye sıkıştı.
Çünkü sokağa yiğit analar çıktı.
HDP’nin karşısına dikilip evladını örgütün elinden söküp alan Hacire Ana umut oldu.
Şimdi aynı taleple isyan başlatanların sayısı 30’u aştı.
Arkası da gelecek inşallah…
              ***
Dün Doğu ve Güneydoğu’daki birçok şehirde yapılan analara destek yürüyüşü, emin olun sadece Kandil’i değil, Ankara’daki kirli siyaset çevrelerini, Londra’yı, Brüksel’i, Washington’u bile panikletti.
Yalana, sahtekârlığa, zorbalığa “Başlarım sizin Kürdistan davanıza” diye meydan okuyan analar, HDP’lilerle halay çeken CHP’nin sahte kahramanlarına da, kendilerine gözdağı vermek için sivilleri katleden terör örgütüne de en kararlı mesajlı verdi.
Bundan sonrasını yanlış yerde duranlar, yanlış hesap yapanlar düşünsün.
Asıl şimdi her şey çok güzel olacak.
 
 
***************
 
Terörden daha beter bir derdimiz var
 
‘O da neymiş?’ diyeceksiniz haklı olarak…
Söyleyeyim; sosyal medya.
Bu mesele, siyasette yeni kurulacak partilerden daha fazla dert edinilmeli.
Devlet, terörden daha büyük bela olarak kırmızı kitaba almalı.
Yoksa ne beka kalacak, ne toplum, ne de ülke…
              ***
Dinlediğim birkaç uzman şöyle diyor;
‘Özellikle Z kuşağı olarak bildiğimiz gençler gerçeklikten kopuk.’
Ülkenin problemlerine karşı aşırı duyarsızlar.
Dikkatsizler, tembeller, odaklanma problemi yaşıyorlar.
Buna karşın narsist, bencil ve acımasızlar.
Çünkü kalabalıklar içerisinde yapayalnız yaşıyorlar.
Sosyal ilişkileri sadece sanal dünyadan ibaret…
Âdeta hayatlarını oradan şekillendiriyorlar.
              ***
Gerçeklikten kopuklar, çünkü başarısızlığı hiç tatmadan büyüyorlar.
Sınıfta bile kalmıyorlar, düşünsenize.
Kötü not alırlarsa hocadan, iyiyi kendilerinden biliyorlar.
Ciddi bir ebeveyn problemimiz var.
Bu çocuklar hiç kaybetmiyor, hiç yokluk, sıkıntı çekmiyor, hiç ‘hayır’ cevabı duymuyor.
İşin kötüsü hemen hepsi kendini özel, ayrıcalıklı zannediyor.
              ***
Tamamen sahte bir hayat yaşıyorlar.
Instagram’a bakarsanız hayatını eğlenceli seyahatlerde geçirdiklerini, mutlu, sürekli gülümseyen bireyler olduklarını zannedersiniz.
Oysa gerçek tam aksi…
Çoğu okulu bırakmayı, hayattan kopuk sadece bilgisayar başında yaşamayı arzuluyor.
Hatta intihara sürüklenenler var…
Çünkü gerçeklerle yüzleştiklerinde mutsuz oluyorlar.
Bakın şirketlere; en büyük şikâyet çalışanların motive olmaması, kurumlarına sadakat duymaması.
Tatmin olmayan bir nesille karşı karşıyayız ve başarısızlıkla yüzleştiğinde depresyona giren bir gençlik var karşımızda.
              ***
Sosyal medyada, yani sanal dünyada mutluluk arayan, oradan yönetilen ve yönlendirilen kuşak, nasıl bir gelecek vadediyor bize?
Bu çok büyük bir tehlike…
Cep telefonunda saatlerini harcayan, odaklanamadığı için fikir üretemeyen, kişiliği gelişmeyen bir nesille nereye gideceğiz?
Hızla çözülüyoruz, tükeniyoruz, farkında değil misiniz?
Bana göre, AK Parti’nin en büyük tedbirsizliğidir bu alan.
Belki de refah seviyesini yükselttiği, teknolojiyi daha çok hayatımıza soktuğu için bunlar oldu.
Normalde övülecek bir noktadan belki iktidar suçlanmaz ama böyle bir gerçek var önümüzde.
2002’de doğan bir çocuk bugün 17 yaşında düşünebiliyor musunuz?
Seneye reşit olacak, hatta oy kullanacak, ülkenin yönetiminde söz sahibi olacak.
Peki, ne verdik biz bu gençliğe?
Tarihimizle, kültürümüzle, ahlakımızla, dinimizle ilgili hiçbir hassasiyet taşımayan, ilgisini tamamen internette eğlenceye ayırmış, burada da bunalıma düşmüş bir gençlik, bizi nereye götürecek?
Dopamin salgıladığı için alkol, sigara gibi bağımlılık yapan sosyal medya artık çok ciddi gündemimizde olmalı.
Daha fazla ah vah etmeden acilen bir çözüm bulmamız gerekiyor.
 
 
******************
 
Sen neymişsin be Giresun!
 
Karadeniz’i çok gezmişliğim var ama Giresun’a hiç sapmamışım nedense…
Merak bile etmemişim…
Daha popüler olan Artvin, Rize, Trabzon, Ordu dururken, Giresun’un önünden geçip gitmişim.
Oysa neler kaçırmışım.
              ***
Turizm İl Müdürü Kemal Gürgenci Bey birkaç günlüğüne misafir etti bizi.
Gözlerim fal taşı gibi açık kaldı.
Hoş, konu gastronomiydi ama o tarafıyla pek ilgilenmedim.
Çünkü Karadeniz, önce doğal güzellik demek.
Giresun’da da bu fazlasıyla var.
              ***
Mavi Göl varmış mesela…
Cahilliğime verin, ilk defa duydum.
Hani herkes Salda Gölü’nü konuşuyor ya, bu daha ötesi…
Sıralı hâlde üç küçük gölden ve bunları birbirine bağlayan dereden oluşuyor.
Ama buranın sırrı, suyunda.
Su dediysek, bildiğiniz su değil; soda dolu.
Turkuaza kaçan maviliği de bu yüzden zaten…
Hem paçaları sıva gez, hem de kana kana soda iç.
Öyle dere ve göller.
              ***
Hele Kuzalan Tabiat Parkı diye bir yer var ki mest oldum.
İçinde kükürtlü sular mı ararsınız, maden suyu mu, travertenler mi, soda fışkıran gözenekler mi, şimşir ormanları mı, suya basan ormanları mı, hepsi orada.
Yürüyüş parkurundan aşağı inerek, hepsini görmeniz, tatmanız mümkün…
Emin olun, gerçek olduğuna inanamayacağınız eşsiz bir güzellik bu orman.
              ***
Kısmette varsa ne yapıp edip yolumu bir daha Giresun’a düşüreceğim ve ailemin de bu güzelliği görmesini sağlayacağım.
Kulakkaya Yaylası’nda konaklayıp, Şükran Abla’nın Gırık Bahçe’sinde dağlara tepeden bakarak enfes bir kahvaltı daha yapacağım.
Size de kesinlikle tavsiye ederim…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.