Sosyal medya, savaşın ayağı

A -
A +

Ha dağlarınızda teröristlerin serbestçe dolaşmasına müsaade etmişsiniz, ha internette istediği gibi propaganda yapmasına izin vermişsiniz!
Ha devleti ele geçirmek için örgütlenen hainlere 'buyur' demişsiniz; ha siyasette, medyada, sosyal mecralarda fitne yaymasına göz yummuşsunuz!

Bunların birbirinden farkı yok... Kitle iletişim araçları, doğru elde olmazsa kitle imha aracına dönüşebilir hatta. -Ki öyle oluyor, Gezi'den bu yana gördük neler yapabildiklerini.             *** Bu, dördüncü nesil savaş taktiği. 'Hibrit savaş' diyorlar buna. Tek kurşun sıkmadan yönetimler değişiyor. Burada doğru-yanlış, haklı-haksız diye bir şey yok. Önemli olan sonuç. Silah, cep telefonu, bilgisayar, TV, gazete gibi iletişim araçları... Mermi ise çoğunlukla yalan. Özellikle sosyal medyada.
Gece-gündüz kesintisiz süren bir çatışma ortamı.
Gerçekliğin değil, kimin sesinin daha yüksek çıktığının önemli olduğu bu ahlaksız alan, son yılların en büyük problemi.

 

            *** Bu sebepledir ki, Milliyetçi Hareket Partisi kanun teklifi verdi. "Sahte hesaplar üzerinden yapılan propaganda faaliyetlerinin önüne geçmek için sosyal medyaya kimlik numarasıyla girilmeli" önerisinde bulundu. Doğru ama uygulanabilirliği zor. Çünkü özellikle Twitter gücünü bu kontrolsüzlükten alıyor. Bu şartı getirdiğiniz zaman çoğu Türkiye'de kalmayacaktır. Yerini doldurmanız gerekir. Ayrıca, istediği gibi at koşturamayacak olan örgütçülerin "Özgürlüğümüz kısıtlanıyor" diye nasıl ciyaklayacaklarını tahmin edersiniz. Ama... BÜYÜK olmak isteyen ülkeler, buna köklü tedbir alıyor. Çin mesela... Twitter, Facebook, Instagram gibi elinizden düşürmediğiniz uygulamaları orada kullanamıyorsunuz. Çünkü internet ağı izin vermiyor. Benzerlerini kendileri yapmışlar, Çinliler bunları kullanabiliyor.             ***
Çin demişken...
İşin uzmanları tâ geçen yıl uyardı, "Asyalılara dikkat!" diye.
Salgın sonrası (virüsü laboratuvarda ürettiği ve bilerek yaydığı) yönünde pek çok suçlama ile karşı karşıya kalan Çin, propaganda gücündeki eksikliği hissetmiş, Türkiye'den de Twitter hesapları satın alıyormuş.

 

Dün değerli meslektaşım Erem Şentürk de aynı uyarıyı yaptı. Sağlık Bakanı ya da Bilim Kurulu üyeleri gibi ünlü isimlerin adına taklit hesap kuranlar, takipçi sayısı belli bir sayıya ulaşınca bunu Çinlilere satıyorlarmış. Bildiğin sektör oluşmuş yani...             *** Peki, bu hesapları ne yapacak Çin? Çok iyi Türkçe öğrettiği kendi adamlarına ya da parayla tuttuğu maşalarına propaganda yaptıracak. Virüsün Vuhan'da nasıl ortaya çıktığıyla ilgili incelemelere izin vermediği için üzerindeki şüpheler daha da arttı ya...
Buradan aksi yönde algı yürütecek.
Tıpkı yıllardır Amerika’nın, Almanya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin, İsrail’in, Rusya’nın yaptığı gibi.
Bizim topraklar bereketli nasılsa... Kundaktaki yavrularımızı bile katleden teröristlerin sahiplerine köpeklik ettiler, Çin'e mi yapmayacaklar! Neyse...             *** Batı yetmiyordu, İran, Rusya, S. Arabistan yetmiyordu, bir de Çin çıktı. Aslında mevzu yeni de değil ama belli ki hız kazanmış. Keza geçtiğimiz sene Çin ve Japonya başta olmak üzere, Uzak Doğu ülkelerinden Türkiye'deki 'fenomen' hesapların satın alındığı yazılmıştı. Bunlara 10, 20 bin dolar para ödüyorlarmış. Twitter'da mavi tık olan, yani onaylanmış hesaplar daha revaçtaymış. Hatta, sosyal medya hesabı pazarlaması için web siteleri bile kurulmuş. Seç, beğen, al... Sonra istediğine istediğin propagandayı yürüt. Nasıl ama...             *** ABD menşeli Twitter, el değiştiren bu hesapları tespit ettiğinde 'mavi tık' onayını geri çekiyor yahut hesabı askıya alıyor. Fakat milyonlarca hesabın içinde kaçı için derseniz... Devede kulak bile değildir. Devletler teknolojiye yatırım yaparak bir yandan güvenlik ağı oluştururken, öbür yandan rakibinin sahasında da at koşturmayı ihmal etmiyor. Dünyanın kavşak noktası Türkiye üzerine bu kadar yatırımı da boşuna yapmıyor olsalar gerek.
Ne ABD, ne Çin, ne şu, ne de bu...
Paçamıza yapışan asalaklardan kurtulup, savunmada olduğu gibi, teknolojide de yerli ve millî imkânları artırmamız acil ihtiyaç.
    ***************   Sinsilerin gerçek yüzü...   Devletin zirvesi için inşa edilen külliyeye yıllarca "kaçak" diye propaganda yapanları gördünüz. Kaldı ki, -değildi ama- külliye kaçak olsa bile n'olurdu, sonuçta milletin malıydı. Ortaya çıkan asıl gerçek ne oldu? Külliyeye çamur atan adam kendine Bodrum'da kaçak villa yapmış, onu çok eleştirdiği afla meşrulaştırmış, yetmemiş CHP'li belediyesinin gözleri önünde kaçak göçek yeni binalarla genişletmiş. İşi öyle ilerletmiş ki, denizin kıyısına kadar varmış hatta. Keşke dokunmasalarmış... Çok sevdiği İsmet İnönü'sünün Yunan'a hediye ettiği birkaç adayı da parsellerdi de öyle kurtarırdık belki!..             *** Şakası bir yana, içinde bulunduğumuz şu acayipliğe bakar mısınız? Yalan, ikiyüzlülük, riyakârlık, üçkağıtçılık hepsi bunlarda. En çok dürüstlük satanlar da bunlar. Bu tip gibi, diğer “tipitiplerin” de her birinin mal varlıklarını araştırın, dudaklarınız uçuklar. Ama sorsanız bu arkadaşlar halkçılık, komünistçilik oynar.             *** Neyse, bunlar kısmen kendi problemleri, bizi ilgilendirmez de. Dikkat dağıtmak için yaptıkları daha tehlikeli. En son koronavirüsten de bekledikleri olmayınca darbe tehditleri falan savurmuşlardı malum... Kılıçdaroğlu'nun 'militan partili istiyorum' şablonuna uygun Canan Kaftancıoğlu da benzer imalarda bulunmuştu hani. Sıradan bazı kişilerin 15 Temmuz'u hatırlatarak verdikleri cevabı tehdit kabul edip, günlerdir manşetlerinden indirmiyorlar. Mermili fotoğraf gönderenler arasında bunlara kasıtlı malzeme vermeyi amaçlayan var mıdır, bilmem. Ama kaç gündür öyle bir feryat figanlar ki sormayın... "Vay efendim, siz bizim CHP'mizi nasıl mermili fotoğraflarla tehdit edersiniz!" diyorlar.             *** Size cevabı ben vereyim. Durduk yere tehdit ediyor olsalar, dediğiniz doğru. Fakat, sizin darbe tehdidinize cevap veriyorlar... Ne yapacaklardı, gül mü göstereceklerdi? Ayrıca unutmayın ki, CHP'niz de darbeci, siz de darbecisiniz. Önceki darbelerde rolünüzü zaten biliyoruz. 15 Temmuzda ne halt ettiğinizi de ayan beyan gördük, yazdık, anlattık. Sizler amacına ulaşmak için FETÖ ve PKK ile bile iş birliği yapacak tıynette ruh hastalarısınız, bu ülkenin asalaklarısınız. Hak ettiğiniz cevabı görünce mağdura yatmayacaksınız. Sıkıysa, darbe heveslilerine 15 Temmuz'u hatırlatanların gösterdiği mermi fotoğraflarını değil... Arkasına sığındığınız, propagandasına payanda olduğunuz, eli kanlı, niyeti karanlık DHKP-C'nin nasıl bir tehdit olduğunu koyun manşetinize. Gezi'de birlikte çevirdiğiniz karanlık oyunu yazın bakalım, yazabiliyor musunuz? Yüzü maskeli polise taş atan CHP İl Başkanı’nın nasıl bir tehdit oluşturabileceğini okuyalım biraz da sizden. Bunların İBB'deki 'mezhepçi' kadrolaşmalarını falan anlatın biraz da... Yapabilecek misiniz? Yapamazsınız... Gazetenizi bedava dağıtıyorlardı değil mi? Sonra da 'yandaş' biz oluyoruz, öyle mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.