Eğitim reformu; nihayet!..

A -
A +
Toplum kültür ve medeniyeti ile var olur.
Bu yok ise zaten ona toplum denmez.
Tarihi, dili, edebiyatı, sanatı, mutfağı, aile yapısı, insan ilişkileri, şehirleri, binaları hep buna göre şekillenir.
Bunlarla yoğrularak çıkan şeklin özünde de mutlaka inanç sistemi vardır.
Peki, bunlardan koptuğunuzda sonuç ne olur?
Son yüz yıla bakın;
Toplum kalitemiz, insani değerlerimiz ne durumda?
Cevabı, vücut bulmuş hâliyle şehirlerimizde, binalarımızda.
Selçuklu’nun, Osmanlı’nın estetiğinden, zarafetinden yoksun o hoyrat apartmanlar, nereden nereye geldiğimizin yansıması aslında.
Ucubelik sadece yapılarda mı?
Siyasi görüş ayrımı yapmaksızın söylüyorum;
Bir tarafta köpek gezdirmeyi Batılılık zanneden, her yanından görgüsüzlük ve paçozluk akan ucubeler…
Öbür yanda lafta dindar ama, dinin ilminden bi’haber, kulaktan dolma bilgilerle ukalalık yapan kuru kalabalık.
İstisnaları elbette var ama yeni neslin hâli zaten ortada…
           ***
Ciddi problemlerimiz var.
Öyle olmasa ne PKK, ne DHKP-C, ne FETÖ, ne bilmem ne derdimiz olurdu…
Sıkıntının kaynağı ise hiç şüphesiz Batı güdümlü eğitim sistemimizde.
Kendi bahçemizi on yıllardır başkaları ekip biçmekte, bize de yabani otlarla uğraşmak düşmekte.
Öyle bir belaya düçar olmuşuz ki; mevcut durumu düzeltmek için adım atmaya kalkışsak ‘yanlışın doğru, doğrunun yanlış olduğuna inanmış’ kitleler direnişe geçmekte.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İbn-i Haldun Üniversitesi Külliyesi açılışında verdiği mesaja gelen tepkiler gibi…
Oysa Cumhurbaşkanı, o konuşmasında hepimizi heyecanlandıran ve mutlu eden, üzerinde iyi çalışılmış bir yol haritası ortaya koydu.
Eğitimi Batı’nın ekseninden kurtaracak reformun ipuçlarını da şöyle verdi;
  • Okul öncesi ve ilkokulda millî, manevi, medeni değerler eğitimi.
  • Ortaokulda zekâ ve yeteneklerin geliştirilmesi eğitimi.
  • Lisede doğru alanlara yönlendirme…
  • Yüksek okulda fikir üretimi eğitimi.
           ***
Erdoğan, üzerinde iyi çalışıldığı anlaşılan ve Türkiye’nin 2053 Vizyonu’nu işaret eden reformu anlatırken, şu can alıcı tespitlerde bulundu;
  • Batı dünyası tıptan sosyolojiye kadar pek çok alanda ilhamını bizim köklerimizden almıştır. Buna karşılık biz kendi köklerimizi tamamen unutarak veya dışlayarak onun türevlerini esas kabul etmek suretiyle iki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Bir başka ifadeyle fikrî bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Hâlbuki siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikrî bağımsızlık yatar. Osmanlı'dan Cumhuriyete ülkemizin bu süreçte yaşadığı tartışmaların merkezinde hep geleceğimizi nerede arayacağımız sorusu yatmıştır.
  • Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk. Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek için çıkılan yolun en sığından, en bayağısından, en çarpığından bir Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması, Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Her dönemde elbette bu fikrî sancıyı yaşayan, tartışmayı ve arayışı sürdürmeye çalışan dava insanları çıkmıştır. Ama bunların sesi ve üretimi devlet gücünü de arkasına alan kayıtsız şartsız Batıcılığı savunan zihniyetin faşist dayatmaları karşısında yetersiz kalmıştır.
  • Türkiye, kuru kuruya Batıcılık saplantısı yanında, yine aynı kaynağın ürünü pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir. Fikrî iktidarımızı kökü ve ruhu itibarıyla bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın sebebi, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli bir şekilde açılmasıdır. Fütüvvet ehli bir nesil yerine amorf bir nesil yetiştirme gayreti, ülkemize ve milletimize oldukça pahalıya mal olmuştur. Geçmişten bugüne yaşadığımız nice acıların, döktüğümüz nice gözyaşlarının, çektiğimiz nice sıkıntıların gerisinde, kuşaklar boyunca maruz kaldığımız bu fikrî istila gerçeği vardır.
  • Yapılması gereken, kendi medeniyet birikimimiz ve hedeflerimize uygun nesiller yetiştirmektir. Türkiye'nin 2053 Vizyonu'nun ana fikrini bu konu oluşturmalıdır.
  • Ülkemizin geçmişten bugüne eğitim öğretim sistemi, çocuklarımıza sadece maddi bilgi yükleme üzerine kuruludur. Her okul seviyesinde öğretime ağırlık verilirken, eğitim kısmı ihmal edilmiştir. Özellikle medyanın etkisiyle aile dâhil geleneksel eğitim öğretim yapılarının gücü azalırken, yerine daha iyisi konulamamıştır. Evlatlarımızın zihin ve gönül dünyalarındaki boşluk da Batı merkezli popüler kültür ürünleriyle veya sapkın akımların hezeyanlarıyla doldurulmuştur. Bunun için önümüzdeki dönemde önceliğimizi aileden başlayarak eğitim öğretim hayatları boyunca evlatlarımızı hakkıyla yetiştirmek olarak değiştirmemiz şarttır. Bu değişim sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde topyekûn bir eğitim öğretim reformunu gerektirir.
  • Samimi bir muhasebe ile geçtiğimiz 18 yılda her alanda tarihî eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.
  • Eğitim-öğretim görüyorlar ama çoğu alanda hepimizi mutmain edecek düzeyde yetişmiş insan gücüne sahip değiliz. Genç bir nüfusa sahibiz hamdolsun ama medeniyet tasavvurumuzu layıkıyla hayata geçiremiyoruz.
  • İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. İşte bunun için de fikrî iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim.
  • Fikrî iktidarı siyasi kadrolar değil; ilim, sanat ve hikmet insanları inşa eder. Siyasi kadrolar ancak onlara ihtiyaçları olan zemini hazırlar. Dolayısıyla bu konudaki sorumluluğun bir kısmı bize aitse önemli bir kısmı da ilim ve fikir adamlarımıza aittir.
  • Bin yıl önceki ilim ve hikmet büyükleri, dünyadaki tüm bilgileri, teorileri, karşı tezleri bilen, bunların hepsinin üzerine çıkarak kendi fikrî üretimini yapan insanlardı. Bugün de ihtiyacımız olan işte bu anlayıştır.
  • Tek vazgeçilmezimiz inancımızın naslarıdır. Onun dışındaki her şeyi geleceği kucaklayacak şekilde yeniden yorumlamak, yeniden üretmek mümkündür. Bir başka ifadeyle ne insanlığın, milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz ne de modern dünyanın sunduğu imkânları reddedeceğiz. Her ikisini birden değerlendirerek inancımızın mutlak hakikatlerinden aldığımız güçle çok daha büyük hedefler peşinde koşacağız.
  • Kendimizi mevcut şartlara hapsederek fikrî tüketicilikten öteye geçemeyiz. Biz her alanda olduğu gibi fikrî alanda da üretici olmanın gayreti içindeyiz. Geleceğe bırakacağımız en kıymetli mirasın fikrî bakımdan üretken, nitelikli insan olduğu inancıyla bu doğrultuda var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğiz.
           ***
Cumhurbaşkanı’nın sözleri, meseleye tam isabetle teşhis konulduğunu ve eğitimde sağlam temeller atılacağını müjdelemekte.
Bu, fikrî baskıyla her daim iktidarını sürdüregelen CHP’yi elbette rahatsız etti.
Cehaletten, sömürge zihniyeti düzeninden beyin devşirenler de topyekûn saldırıya geçti.
Erdoğan bunlara boyun eğse ne başörtü meselesi çözülebilirdi bu ülkede ne de Kürt vatandaşlarımız öz dilini konuşabilirdi.
Hepsi bir yana…
Başarılabilirse Erdoğan iktidarının, Cumhur İttifakı'nın ülkemize ve geleceğimize en büyük hizmeti eğitim reformu olacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.