Gel bakalım Ekrem!
Irak ve Suriye için çıkarılan tezkereye “hayır” deyip, Kandil’den övgü alan CHP lideri, milliyetçi kimliğiyle öne çıkan Yozgat’ta, 180 derece döndü ve “Kandil’i yerle bir edeceğini” söyledi.
Bilindik Kılıçdaroğlu tavrının tam aksine, ezber bozan bir çıkış (!)
Tezkere olmadan Kandil’e nasıl operasyon yapacak da yerle bir edecek, orası ayrı mesele, birazdan değinirim.
Biz önce bu keskin U dönüşünün sebebini düşünelim.
***
Görünen şu; HDP (dolayısıyla Kandil) ile bu açık iş birliği İyi Parti ile ittifakı zora soktu.
Nitekim, daha önce iki defa onay verdiği aynı içerikli tezkereyi bu defa reddetmesini “ihanete alet olmamak” şeklinde gerekçelendirince, aynı tezkereye “Evet” diyen İyi Parti’den “Akıldan vareste” cevabını aldı.
Akabinde İyi Parti’nin Cumhur İttifakı’na katılımı yahut üçüncü bir ittifak kurması gündeme geldi.
CHP Genel Başkanı bu duruma çare olarak alelacele harekete geçti ve Kandil’e yönelik çıkışını yaptı.
Kılıçdaroğlu, hem HDP’ye, hem milliyetçi tabana yaranılamayacağını görmüş oldu.
Ama 2023 için ikisine de ihtiyacı var.
Şayet Yozgat’ta ortaya koyduğu bu tavrı sürdürürse, anlayacağız ki cumhurbaşkanlığına adaylıktan vazgeçti yahut birileri kendisini o yola soktu.
Özellikle İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, ittifakın devamı için böyle bir strateji çizmiş olması muhtemel.
Genel Başkanlar düzeyinde Kandil’le iş birliğini bu denli açık göstermenin sakıncalarını muhtemelen kamuoyu ölçümlerinde de gördüler.
Oysa 2023’ü ne yapıp yapıp almaları gerek, yoksa asıl dışarıdaki müttefikleri üzerlerini fena çizecek.
Yani 2023 hem Türkiye için, hem de Türkiye’yi kontrol altında tutmak isteyenler için hayati öneme sahip.
O sandık, aynı zamanda Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın da kaderini belirleyecek.
Böylesine kritik bir sürece ilerlerken, CHP milliyetçi oylardan da vazgeçemez.
Çözümü muhtemeldir ki şöyle buldular;
CHP’ye yönelik artan tepkileri, Kılıçdaroğlu dindirecek.
Bu süreçte belki HDP’lileri gücendirecek ama mühim değil; çünkü cumhurbaşkanlığı seçiminde HDP’lilerden oy alması gereken kişi kendisi olmayacak.
Kılıçdaroğlu paratoner vazifesi görecek, iyi polis-kötü polis oynanacak, asıl aday yıpranmayacak.
E artık bu tarife uygun en güçlü adayın da Ekrem İmamoğlu olacağını söylememe gerek yoktur herhâlde.
***
Kemal Kılıçdaroğlu’na katıldığı bir programda Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacakları sorulmuş.
Cevap şaşırtmaca…
“Önce bulundukları kentin güvenini kazansınlar, arkadan Türkiye’nin güvenini kazansınlar. Önlerinde bir zaman dilimi var. O zaman içinde çalışırlar, deneyim kazanırlar, kendilerini gösterirler” demiş.
Duyan da sanacak ki, Kemal Kılıçdaroğlu büyük başarılara imza attı da koltuğa öyle oturdu.
Şimdi Ekrem İmamoğlu çıkıp dese ki, “Sen İstanbul’da aday oldun, kazanamadın. Ben aday oldum, fark atarak aldım”, buna ne cevap verecek?
Peki bu gerçeği Kılıçdaroğlu bilmiyor mu?
Elbette biliyor ama şimdilik top çeviriyor.
Bir zamanlar Muharrem İnce’ye de olmadık laflar söyleyip, benzer öğütlerde bulunan Kemal Kılıçdaroğlu değil miydi?
Sonra o lafların tamamını yutup, “Gel bakalım Muharrem” diye aday yapan kendisi olmadı mı?
Şimdi de “Gel bakalım Ekrem” demekten asla kaçınmayacaktır.
İlerleyen süreçte İmamoğlu’nun HDP tabanına vereceği mesajlar, durumu daha belirgin hâle getirecektir.
***
Ha!
Şu Kandil’i yerle yeksan etme meselesini de es geçmeyelim.
2018’de HDP ile Millet İttifakı paydaşlarının ortak hazırladıkları anayasa taslağı sır değil artık.
Türkiye’yi 25’e bölüp, HDP’ye istedikleri alanda özerklik verirler…
Bunun üstüne bir de Kuzey Irak ve Suriye’den asker çekerlerse…
Kandil zaten 40 yıllık amacına ulaşmış olacak, dolayısıyla artık mağaralarda yaşamalarına gerek kalmayacak.
Kemal Bey’in “Bu işi bunların (AK Parti hükûmeti) yaptığı gibi yapmayacağım” derken, söylemeye çalıştığı da bu olsa gerek.