Koltuktan düşmek!

A -
A +
Mehmet Barlas'ın yıllar önce anlattığı bir koltuk hikâyesi vardı.
"Abdi İpekçi suikastı ertesinde Milliyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Turan Aytul olmuştu.
Turan Aytul'un bütün hayatı sadece gazeteydi.
Öylesine tutkuluydu ki gazetede adı 'Deli Turan'a çıkmıştı.
Milliyet'in Ercüment Karacan'dan Aydın Doğan'a geçiş döneminde Turan Aytul, gazetenin tek karar merkezi hâline gelmiş, çok güçlenmişti.

Ürkütücü yalnızlıklar

Turan Aytul bir gün hastalandı ve doktorlar ameliyat olması gerektiğini söylediler.
Hastanede ziyaret ettiğim zaman odası tıklım tıklım doluydu.
Odadakiler ameliyat sonrası Turan Aytul'un yanında aralarından kimin refakatçi olarak yatacağının kavgasını yapıyorlardı. Turan Aytul'un eşinin kocasına refakatçi olması mümkün görünmüyordu.
Çünkü gazete çalışanları, bu görevi kimseye kaptırmaya niyetli değildiler.
Kısa süre sonra Turan Aytul görevden alındı.
Akşam evine gittiğimde yanında eşi ve birkaç arkadaşı vardı. Hastane odasında refakatçi olmak için birbirleri ile yarışanlar ortada yoktu.
Çünkü Turan Aytul koltuktan düşmüştü.
Bu durumun daha dramatik biçimdeki yansımalarını siyasette hepimiz defalarca izledik."
...
Bu daha özel sektörün sıradan koltuklarından biri.. Devlette kimbilir nasıldır, deyince biliyoruz, bilmez olur muyuz diyebiliyor muyuz?
Şöyle bir şey denilebilir mi? Bu hâl, aşağı yukarı her ülkede aynıdır? Almanya'da aynısı olur.
Batıda da insanlar koltuktan düştüklerinin ertesi günü itibar kaybına uğrarlar mı?
Koltuğa oturdukları gün çevreleri sarılır mı? Tabasbus derecesine iltifata muhatap olurlar mı?
Oralarda farklı gibi görünüyor. Çok daha iyi bilenler yardımcı olsa hayıflanmaktan kurtuluruz.
Ben fark olduğunu varsayarak bu farktan bir sonuç çıkarıyorum: Şark-garp diyerek yuvarlamıyorum. Bir ülkede bütün kurallar net ise, kamuoyu tarafından biliniyor ve ihlali hâlinde hesap sorulabiliyorsa, işler mış gibi yapılmıyorsa, herkes veya ekseriyet yerinin (pozisyonunun) layığı ise böyle sahtekârlıklara veya sahte ilişkilere gerek kalmaz.
Bu bir yönü.. Diğer yönüne bakınca alan razı-satan razı bize ne düşer gibi bir sonuç çıkıyor. (İstatistik kurumunun yöneticisi ameliyat olduğu zaman refakatçi olmak için sıra kapma yarışı olur mu?)

YASAMA

Devlet denilen cihazı harekete geçiren şifreleri (yani kanunları) Meclis yapar. (Pratikte önlerine hazır metin gider) Bizde ayrıca bakanlar kurulunu yani hükümetleri de Meclis kurar, denetler vs. (Pratikte iktidar olan partinin başkanı kurar)
Bu sebepten olsa gerek, bugüne kadar gelen Meclisler kanun yapmayı oldum olası sevdiler... Hatta çıkardıklarının sayısıyla övündüler. Sonunda iş öyle bir noktaya geldi ki, ülkenin mevzuat manzarası tam bir bataklığa dönüştü.
Bugün Türkiye'de binlerce kanun yürürlüktedir... Hemen hemen istediğiniz her konuda her yola ve yoruma uygun kanunlar bulabilirsiniz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.