Özal denedi olmadı ama...

A -
A +

İktidar partisinin son istişare toplantısında (kampında) bir grup milletvekili, Turgut Özal Yıldırım Akbulut ilişkilerini ve yaşananları hatırlatarak, "Bizim partimizde de böyle şeyler yaşanabileceği endişesini taşıyoruz" demişti.
Basına aksettiği kadarıyla onlara verilen cevap şöyleydi: Bizi diğer partilerle mukayese etmeyin, biz dava partisiyiz.
Aslında bugün ve Özal Demirel döneminde yaşadığımız problemin net olarak tarifi şu: Cumhurbaşkanlığına çıkanların partilerini de kontrol etme isteği.
Bazıları Cumhurbaşkanının ilk defa halk tarafından seçilmiş olmasının işleri kolaylaştıracağını düşünüyordu.
Söyledikleri de şuydu: Zaten fiilen yarı başkanlık sistemine geçtik. Geriye fazla bir şey kalmadı. Seçimden sonra mevzuatı fiili duruma uyduracağız ve bu iş bitecek.
Alternatifler üzerinde düşünmek zaaf mı sayıldı nedir mevzuatı değiştirmek için gerekli olan milletvekili sayısına erişilememesi hâlinde nasıl bir yol izleneceğine dair hiçbir ipucu verilmedi.
...
Mutabakat ve sistem değişikliği olmadan yukarı çıkanların aşağıyı kontrol edebileceklerine hiç inanmadım. Bazları böyle düşünmemi  öğretilmiş acizliğe kadar götürdü. İnanmadığım için dirayetli bir parti liderinin yukarıya çıkmak yerine sembol bir isim gönderip icranın başında kalacağını, aday olması hâlinde ise bunun gönül rızası ile aktif siyasetten çekilip temsil ağırlığı olan bir makamı tercih anlamına geleceğini düşündüm.
...
Biz birçok olayı sadakat, ihanet, vefa üçgeninde değerlendiriyoruz. Bu söylemler kemikleşmiş seçmen kitlesinin tahkimatında işe yarar ama matematik problemlerini çözmek için yeterli değil. 2010'a kadar güle oynaya geldik. 2010'dan sonra ne oldu da sıkıntılar başladı sorusuna verdiğimiz cevap nedir?
Görüntülü, yazılı, sosyal medya esnafı bu sıkıntıları Türkiye'nin yüksek dirayeti sayesinde bölgede yavaş yavaş ağırlığını hissettirmesine, bu tavrının da büyük ülkeleri tedirgin ettiğine, hep birlikte Türkiye'nin tekerine çomak sokmak için seferber olmalarına, ama çok sert bir kayaya çarpmalarına bağlıyor.
Ben NATO çizgisinden sapmaya bağlıyorum. Efendim biz o çizgide kalmak zorunda mıyız? Değiliz tabii. Bedeline katlanmak kaydıyla tercihlerimizi değiştirebiliriz. Başka bir ittifaka da dahil olabiliriz. Ama biraz orada biraz şurada olursak bunun sıkıntıları olur ve içeriye değişik şekillerde yansır.
Böyle bir endişem olduğu için sistem değişikliğinin (başkanlık sistemine geçişin) sadece önümüzdeki seçimdeki milletvekili sayısına bağlı olmadığını düşünüyorum.
Madem bu seçime bir yönüyle referandum gibi bakılıyor o zaman referandum sorusunu sorup sonucunu beklemek lazım.
Devamını "7 Haziran"dan sonra konuşur tartışırız. Siz yeter ki alternatif sonuçlara göre alternatif planlar hazırlayın.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.