Yarınki komşumuzla el sıkışmanın zamanıdır N E B A H A R M I Ş A M A…

A -
A +
"Arap Baharı"nız ilk nerede başlamıştı? O günlerde neler yazıldığına açıp bir daha bakmak lazım.
Diktatörler mi devrilecekti, halk uyanmış mıydı artık, daha neler, ne yorumlar vardı.. Sosyal medyaya bile övgüler vardı. Halk artık her şeyden anında haberdar oluyor, bir araya geliyor ve ne istediğini biliyordu. Maşallah.
Masallardaki gibi kırılan şişeden cin çıkıp Libyalılar'a, Mısırlılar'a, Suriyeliler'e, dileğiniz nedir dese;
Kaddafi'yi, Mübarek'i, 3 sene önceki Esat dönemini mi isterler. Yoksa Mısır'da halk oyu ile gelen Mursi dönemini mi isterler?
Yahu size demokrasi verelim diyen olursa, yani cin öyle derse, aman ağzından yel alsın, derler.
Demokrasi çok dilenecek bir şey mi bilmiyorum.
Öyle olsa herkes kendi dininde, sabah akşam veya her öğünde (yemekten sonra) demokrasi diler. Ben demokrasi için dua edeni duymadım.
Irak halkı şişeden çıkan cinden ne ister?
Beni Saddam'a, Saddam'ın dönemine götürün, der mi?
Kuzey Irak'takiler hâlinden memnundur herhâlde.
...
Hep şöyle bir soru kafama takılır:
Örnek üzerinden giderek sorayım.. Sene 2014'ün yaz ayları.. IŞİD'le mücadele için -ben yine nezaketen güya diyeyim- uluslararası bir koalisyon kurulmuş. Bize hadi gel sen de katıl demişler. Biz bakalım da, önceliğimiz var, şartlarımız var, koridor isteriz, güvenli hat isteriz, İncirlik'i düşünelim, bir kere daha düşünelim, yok öyle gel deyince hemen gitmek, eğitelim donatalım.. diyerek 14 ayı doldurmuşuz.
Bunda bir problem yok. Mutlaka katılacağız diye bir şart ve kayıt da yok. Katılırsın, şart ileri sürersin, ayak sürürsün, şartsız ve gönüllü davranırsın.. Zaten soru bu değil, niye katılmadık da değil. Soru şu:
Bir senenin sonunda gönüllü katılacak hâle gelmemizi nasıl açıklıyoruz.
Bir sene sonra bu noktaya geleceğimizi neden öngöremedik?
14 aylık kararsızlığımız bize ne kazandırdı? İfadeyi düzeltiyorum: Kararsızmış gibi görünmemiz? Uluslararası koalisyon mu bize doğru geldi biz mi onlara doğru gittik.. Akıntıyla mı o tarafa doğru gittik?
İçinden çıkamadığım, cevabını bulamadığım iki soru daha var.
Mart nisan ayları.. Her şey çok iyi görünmese de müzakere sürecinin aksayacağını düşünen yok. Dolmabahçe'de toplandık, fotoğraf çektirdik, muğlak ifadelerle dolu on maddelik mutabakat metni yayınladık. Sonraki bir ay içinde ne oldu da, hepsini yok sayıp 13 sene öncesine gidip, Kürt sorunu yoktur, dedik?
Ve sonuncusu:
Geçmişteki örneklere, şartlara ve gidişata bakınca şu görülüyor:
Biz önünde sonunda YPG/PYD ile komşu hatta iyi dost olacağız. Tıpkı Barzanilerle, Talabanilerle olduğu gibi. Buna rağmen bu arada, sanki üç beş sene sonra orada PYD olmayacakmış gibi kesin ifadelerle, bütün ara tonları reddederek, evet-hayır, siyah beyaz, olur-olmaz der gibi, belki, muhtemelen, arzu ederiz ki, gönül ister ki bile demeden kestirip atarken bir öngörümüz mü var?
Bizim projeksiyonumuzda orada bambaşka haritalar ve etnik yapılar mı görünüyor, görünmese de inandığımız bir şey mi var? Sonuç alınsın ya da alınmasın.. Veya iki sene sonra o noktaya gidilmiş veya gelinmiş olsun bugün böyle ısrar etmek bir strateji midir?
Olur ya, belki birileri içinden bu kadar sabırsız olmayın, ne yaptığımızı-yapmak istediğimizi 3-5 sene sonra ancak anlayabilirsiniz diyordur.
Böyle esrarengiz bir ihtimal ve sır yoksa, yarınki komşularımızla el sıkışmanın zamanıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.