EYY DSİ

A -
A +
Ankara'nın Kalecik kazasına bağlı üç köyün (Alibey, Tilki, Gökçeören) arazisi 8 senedir sulanamıyor. 30 bin dönüm arazi. Kızılırmak'ın havzasında kuru tarım yapılıyor.
Sulama kanalları 975'te yapılmış.
Yıllarca Kızılırmak'tan su basan demode ve paslanmış pompaları 8 sene önce çalınmış.
Çalanlar yakalanmış.
Üç ay yatıp çıkmışlar ama pompalar kayıp.
DSİ 8 senedir çalınan pompaların yenisini takmamış.
Köylüler çalmadık kapı bırakmamış.
Bölge Müdürlüğüne yazmışlar, gitmişler. Genel Müdürlüğe yazmışlar.
Bakanlığa yazmışlar.
Dilekçelerine cevap veren olmamış.
Muhtarlar gitmiş gelmiş, kendilerine şifahi olarak söylenen şu: Ödenek yok.
Ama dilekçelerine ödenek yok cevabı verilmemiş.
Köylülerin çaresizliğini bu işin bana kadar inmesinden veya düşmesinden anlayabilirsiniz.
Ankara ilçelerine bağlı köylerin bir talihsizliği var. Genelde Ankara milletvekili adayları kontenjan adayı olduğu için kasaba köy gezme dertleri ve ihtiyaçları yok.
Kim gezecek o köyleri de bir derdiniz var mı diye soracak.
Cemil Çiçek mi, Ali Babacan mı, Yalçın Akdoğan mı?
Yeni aday Tuğrul Türkeş mi?
Sekiz senedir cevap bekleyen insanlardan söz ediyoruz.
İkinci talihsizlikleri bu köylerde 30-40 hane var ya da yok. Seçmen olarak muhatap alınabilecek sayıda değiller.
Gitsen neee gitmesen ne.. Oy verseler ne olur vermeseler ne, kategorisindeler.
O bölgeden hatırlı gönüllü bir aday olsa.. Milletvekili olsa, üç beş köylü kapısını çalıp böyle bir derdimiz var, dediği zaman ilkinde olmasa da ikincisinde dertlerine çare bulunurdu.
Bu vesile ile iki şey daha öğrendim.
Bakanlıkların yazışma adresleri, "Yazın derdinizle ilgilenelim" adresleri usulen var. En iyisi, "Mesajınız alındı ilgili birime havale edildi" diyor.
Sonuç ne?
Bakanların twitter hesapları da fonksiyonel değil. İnteraktif değil. Onlar adına birileri bir şeyler yazıyor. Sadece yazıyor. Ha var ha yok. Herkesin bir hesabı var bizim de olsun hesabı. Ben konuşmalarını takip ediyorum; Orman Bakanı,  anayasa değişikliği vs konularına diğer işlerden daha çok ilgi duyuyor.
.....
Son birkaç senedir şu sebeble bu sebeble bazı kamu kurumları kendilerini layüsel zannediyor. Eleştirilemez, yanlış yaptınız denilemez, niye yapmadınız denilemez, tek tük mızırdanan olursa  ya niyeti kötüdür veya haindir.
Çoğu, paşa kahveyi şekerli içer, diğerlerinin önemi yok, diyen asker garsonun hikâyesinde olduğu gibi kulaklarını kapatıp sadece kendi kanallarından gelen emir talep, rica işlerine bakıyorlar.
Heyecan da kalmamış.
Bu işler bundan sonra deniz fenerlerini bekleyenler gibi babadan oğula kalacak denilse yadırgamazlar.
Bakalım bu hikâyelerin sonu nasıl bitecek.
Son üç yılın tarihini cumhuriyet tarihi gibi yeniden yazmak lazım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.