DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN

A -
A +
Eskiden zannederdim ki, Kıbrıs'tan askerimizi çeksek, ertesi gün Rumlar, oradaki soydaşlarımızı kıtır kıtır keser.
Şimdi böyle düşünmüyorum.
60'lardaki, 70'lerdeki olayların da Rumlarla Türkler arasında olduğuna inanmıyorum.
Aynı 80 öncesi Türkiye'deki sağla sol arasındaki kavgaya benzetiyorum.
Aynı merkezden idare edilen kavga.
İhtilal oldu kavga bitti.
Kıbrıs'a çıkarma yaptık orada da kavga bitti, müzakere başladı.
43 yıldır devam eden müzakere.
Çözüm yolu önerecek hâlim yok. Sadece bir soru sormak istiyorum.
Kıbrıs davasının öbür tarafı her kim ise, onlara desek ki;
Müzakere istemiyoruz.
Sizin için en iyi çözüm her ne ise, metin hâline getirin gözü kapalı imzalayacağız.
Hiçbir ön şartımız yoktur.
Ve öbür tarafın hazırlayıp getirdiği anlaşmayı imzalasak kaybımız ne olur?
Kızmazsanız bir şey daha söyleyeceğim: Kıbrıs'ta değil askere nöbetçiye dahi ihtiyaç yoktur.
.....
Öbürü neydi, resmî adıyla "sözde Ermeni soykırımı"..
Vardı, yoktu, Fransa'ya küstük, ABD'ye küstük, İsveç'e küstük.. Arşivlerimizi açalım, konuşalım, yüzleşelim, amcam geldi, eniştem gitti.. Vara vara nereye vardık.
Olmayacak şey ama aynı şeyi söylüyorum:
Bu işin öbür tarafı her kimse, onlara desek ki, bize göre soykırım yoktur. Ama her ne olmuşsa olmuş, karşılıklı olmuş. Tehcir olayında kabul edilemez zulümler olmuş.
Tarihimizin bu kısmı ile yüzleşmeye hazırız. Sizin çözüm öneriniz nedir? Madde madde yazın, getirin..
Talep edecekleri şeyin ne olacağını zannediyorsunuz.
Hep korkulan toprak talebi ya da tazminat mı olacak. Böyle bir niyeti olan bugün de talepte bulunur.
Bizim bazı şeyleri kabul etmemiz bu talebi kolaylaştırmayacak ki.
Hadi bunu absürd buldunuz, protokole ihtiyaç duymadan tek taraflı olarak sınır kapısını açmanın, vizesiz giriş sağlamanın, buyurun gelin, gezin, alışveriş yapın, gidin, yine gelin demenin sakıncası ne olur.
Biz büyük bir ülkeyiz. Ne yapacaksak tek taraflı yapalım. Kapıyı iki sene açıp gidişata bakalım. Zararı olursa tekrar kapatmak çok mu zor. Sınırı bile kaldırmak lazım, diyeceğim ama siz bu kadarını kaldıramazsınız.
......
Dipnot niyetine: Fransa soykırımı kabul etti, biz estik gürledik.. Bir vatandaşımız eski Peugeot otomobilini yaktı, utan Fransa dedi konu kapandı.
Öbür ülkeye kızdık bir başka vatandaşımız, özür dilemezlerse ineğimi keseceğim haberleri olsun, dedi.
Beriki ülkeye kızdık bayrağını yaktık..
Bizim tepkilerimiz niye böyle çocukça oluyor? Bu arz talep işi mi, seviyeyle mi ilgili, kendimizle dalga geçecek kadar özgüvenimiz mi var, bir şey yapmadığımız hâlde yapmış gibi yapmanın bir yolu mu, aslında herkes işin farkında da değilmiş, safmış, anlamıyormuş gibi mi yapıyor? Çıkamıyorum işin içinden.
 
 
DAVUTOĞLU BAŞBAKANIMIZ
 
Bizde niye geçmişin muhasebesini yapma, güle oynaya tartışma-konuşma âdeti yok.
Mesela Davutoğlu'na biri sorsa, dese ki, "komşularla sıfır sorun" diyerek yola çıkmıştık.. Ne oldu da buralara geldik? O da anlatsa.. Anlatılanlar kaç kişinin aklına yatıyor, görsek.. Nerede hesap hatası yapılmış, anlasak.. Komploya yatkın olanlar, "Zaten gelinecek yer burasıydı" dese, gülsek..
Neden eski cumhurbaşkanları, eski başbakanlar konuşmuyor?
Sıfır sorun çıkmazının sebebini anlayabilsek sırada "stratejik derinlik" var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.