Beytullah Olan Mescidler ve “Mescid-i Dırar” Örneği

A -
A +

Müslümanların mabedine "mescid" ve "cami", Yahûdîlerinkine "sinagog" ve "havra", Hıristiyanların mabedine de "kilise" denir. Müslümanların ibadet yapmak için toplandıkları yer mescid ve camilerdir. Camiler, ibadet etmek, Kur’ân-ı kerim okumak, İslamiyetin emir ve yasaklarını öğretmek/öğrenmek ve bunlara uyulmasını sağlamak için kullanılır.   

  Mübarek Üç Mescid   Birincisi, Mescid-i Haram’dır. Yeryüzünde yapılan ilk ibadet yeri, Mekke şehrinde bulunan Kâ’be’dir. Kâ’be, "Mescid-i Haram" içinde bulunur. Allahü teâlânın "benim evim" buyurduğu Kâ’be’ye "Beytullah/Allah’ın evi" denir. Bunun gibi, camilere de "Beytullah" denir. Bu kavramdan, camilerin kıymet ve şerefinin çok yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Kâ’be ilk defa Hazret-i Âdem tarafından yapılmıştır. Nuh aleyhisselâm tûfanında yıkıldı. Böylece Kâ’be’nin yeri, Hazret-i Nûh’dan Hazret-i İbrahim’e kadar boş kaldı. Bugünkü Kâ’be’yi İbrahim aleyhisselâm oğlu Hazret-i İsmail ile birlikte bina etmiştir (Bakara,127). Zamanla çeşitli tarihlerde tamir edilmiştir.  İkincisi, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’dır. Kudüs’te Süleyman aleyhisselâm tarafından inşa ettirilen bu mescide Beytü’l-Makdis veya Beytü’l-Mukaddes adı da verilir. Mescid-i Aksa’nın inşasına Davud aleyhisselâm başladı. Sonra peygamber ve hükümdar olan oğlu Süleyman aleyhisselâm, Mescid-i Aksa’nın inşasını tamamladı. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, Mi’râc gecesinde Kudüs’e gelerek Mescid-i Aksâ’da namaz kıldı. Hazret-i Peygamber, “Yalnız üç mescide ziyaret için gidilir: Mescid-i Harâm, Mescid-i Aksâ ve benim Mescidim (Mescid-i Nebî).” (Buhârî, Mescidü Mekke 1, 6) buyurarak medhettiği üç mescitten biri olan Mescid-i Aksâ, hicretten 16 ay sonraya kadar Müslümanların kıblesi olarak kaldı. 638 (H.16) senesinde Hazret-i Ömer, Suriye seferinde, Şam’dan sonra Kudüs’e uğrayıp Mescid-i Aksâ’yı ziyâret etti. Ezan okutarak cemaatle namaz kıldırdı. Yahûdîlere mescide emniyetle girme hakkını tanıdı. Hıristiyanlara da, Yahûdîlerin orasını kirletmemeleri uyarı ve tavsiyesinde bulundu. Hıristiyanlarla antlaşma yaptı. Hazret-i Peygamber, hicretlerinde Medine-i münevvere’ye gelmeden önce Kubâ denilen yerde konakladı ve orada bir mescid inşa ettirdi. İslâm’da ilk bina edilen bu mescide Mescid-i Kubâ denir. Kubâ Mescidi, Kur’ân-ı kerimde “Temeli takva üzerine kurulan mescid.” (Tevbe, 108) denilerek övülmüştür. Kubâ Mescidi sonraki devirlerde halife, hükümdar ve vezirler tarafından defalarca tamir edildi ve yenilendi. Halife Ömer bin Abdülaziz rahmetullahi aleyh, Kubâ Mescidini genişletti. Mescidin içine taştan direkler diktirdi ve demirle kuvvetlendirdi. Ona bir minare ilâve etti. Osmanlı hükümdarlarından Kanuni Sultan Süleyman, Kubâ Mescidini yıktırıp, yeniden yaptırdı. Ona hatipler, imamlar ve müezzinler tâyin etti (950/1543). Kubâ Mescidi, Sultan Mahmud Han tarafından da tâmir ve tezyin edilmiştir. Üçünçüsü, Müslümanlar için değeri çok yüksek olan Medine’deki "Mescid-i Nebî"dir. Medine-i münevvere’nin en büyük camisidir. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, Medine’ye hicret ettiği zaman, devesinin ilk çöktüğü yerde inşa edilmiştir. Hazret-i Peygamber, Medine’de önce Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin evinde 7 ay misafir kaldı. Hazret-i Ebû Bekir’den ödünç aldığı 10 altın ile bu arsayı satın aldı ve mescid inşaatına başlandı. Hicretin ikinci senesinin Safer ayında Mescid tamamlandı.   Mescid-i Dırar   Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası olarak kullandıkları ve Kubâ denilen yerde yaptırdıkları mabed, Mescid-i Dırar’dır. Hazret-i Peygamber’in Medine-i münevvere’ye hicretinden sonra, birçok kimsenin Müslüman olması, münafıkların hoşuna gitmedi. Münafıkların başı olan Abdullah bin Ubey bin Selûl’ün dayısının oğlu olan Ebû Âmir, papazlığa özenir ve papaz elbisesi giyerdi. Peygamber efendimizi kıskanarak kendisine uyanlarla birlikte Mekke’ye gitti ve müşriklere katıldı. Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde Müslümanlara karşı savaştı. Mekke’nin fethinden sonra Şam’a kaçtı. Oradan Medine ve Kubâ’daki münafıklara haber gönderip, Kubâ’da bir mâbed yapmalarını istedi. Kendisinin de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirdi. Münafıklar da Kubâ Mescidi karşısında gösterişli bir mescid yaptılar. Münafıklar, Müslüman cemaati bölmek, kendi emellerine ulaşmak için fitne çıkararak onları birbirine düşürmek istiyorlardı. Hatta Bizans askerleri Medine’ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Yaptıkları plana göre Hazret-i Peygamber’in orada namaz kılmasını sağlayarak Mescid-i Dırar’ın mukaddes bir yer olduğu fikrini oluşturmaktı. Böylece Müslümanlar orada namaz kılmak için yarışa girecek ve münafıkların ağına düşeceklerdi. Tuzak buydu. Bütün hazırlıklar tamamlanınca Hazret-i Peygamber’i Mescid-i Dırar’a davet ettiler. Peygamber efendimiz, münafıkların bu davetini kabul buyurarak gitmeye karar verdi. Fakat şu âyet-i kerimeler nazil oldu: Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü'minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir Mescid yapanlar vardır. Bunlar, "Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok" diye de yemin ederler. Fakat Allah şâhittir ki, onlar şüphesiz yalancıdırlar.Onda (Mescid-i Dırar’da) asla namaz kılma. İlk günden temeli takva (Allah'a karşı gelmekten sakınmak) üzerine kurulan mescid (Kuba mescidi) içinde namaz kılman, elbette daha (uygun ve daha) lâyıktır. Orada (maddi ve manevi) temizlenmeyi seven adamlar vardır. (Yüce) Allah da tertemiz olanları sever.Binasını takva (Allah'ın emir ve yasaklarını uygulamak) ve O'nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş kaygan bir zemin üzerine kurup, onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine düşen kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez. (Tevbe, 107-109) Bu vahiy karşısında Hazret-i Peygamber, o Mescid’e asla gitmemiş ve sonunda onu yıktırmıştır.   Mescidlerle ilgili âyet-i kerime ve hadis-i şerifler   Mescidler, şüphesiz Allah’a (ibadet etmeye) mahsustur. Öyleyse oralarda Allah’a yalvarırken (O’ndan) başkasına ibadet etmeyin. (Cin,18) Ey âdemoğulları, her mescide gittiğinizde ziynetinizi (temiz ve güzel elbisenizi) giyin. (A’râf, 31) Allah’ın mescidlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler (ve onarırlar. Ancak bu kimselerin yaptıkları işler, Allah katında doğru ve makbul sayılır). İşte hidayet üzere oldukları umulanlar bunlardır. (Tevbe, 18) Allah’ın mescidlerinde, (namaz kılma ve tesbih gibi) Allah’ın isminin anılmasını yasaklayan ve onların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Onların (işte o zalimlerin), oralara ancak korka korka girmeleri gerekir (başka türlü girmeye hakları yoktur). Onlar için dünyada zillet ve perişanlık, âhirette de büyük bir azap (ateş) vardır. (Bakara,114.) Mescidler, yeryüzünde Allah’ın (zikredilen, O’na ibadet edilen) evleridir (Mescidler, “Beytullah”tırlar). Gökteki yıldızların yer ehlini aydınlattıkları gibi, onlar da gök ehlini (melekleri) aydınlatırlar (Yüce Allah’ın zikrinden doğan ışığı yayarlar). (Heysemi, Mecmeu’z-Zevâid, 117) Kim sarımsak veya soğan (gibi insanları rahatsız eden bir şey) yerse, bizden (mescidlerimizden) uzak dursun. (Buhârî, Et’ıme 49) Bir adam mescitte kaybettiğ bir şeyi ilan etti ve: “Kim (benim) kızıl devemi gördü?” dedi. Bunu işiten Peygamberimiz: “Bulamaz ol! Mescidler neye yarayacaksa, onun için inşa edilmiştir" (gayesinden başka maksatla kullanılamaz), buyurdular. (Müslim, Mesâcid 80)   Mescidlerde neler yapılır?   1. Namaz kılınır, Hak teâlâ zikredilir. 2. Kur’ân-ı kerim okunur ve okutulur. Hafızlık ve düzgün kıraat için talim yapılır. 3. Vaaz verilir ve dinlenir. 4. Tefsir, Hadis, Fıkıh gibi ilim halkaları oluşturularak tedriste bulunulur. Ancak bu uygulama, İslam coğrafyasında mektep ve medreselerin inşaasından sonra çok nadir, hatta resmî tedrisat dışı olarak görülmüştür. 5. Mescidler, temiz tutulur. 6. Kur’ân-ı kerimler, kalp hizası yüksekliğinde raflarda bulundurulur. Genelde rahlelerde okunur.   Mescidlerde neler yapılmaz?   1. Oyun oynanmaz, dans edilmez. 2. Müzik çalınmaz ve resim asılmaz. 3. Yemek yenilmez (İtikâftaki kişi müstesnadır). Yemek davetleri verilmez. 4. Çarşı-pazarda olduğu gibi mal alımı-satımı (ticaret) yapılmaz. 5. Camiler, kreş ve çocuk yuvaları hâline getirilmez. (Müştemilatta bunlar olabilir.) 6. Camiler, yatakhane ve otel gibi kullanılmaz. (Bir İngiliz projesi olan “Tebliğ Cemaati”nin yaptığı gibi otel hâline getirilmez. Yine Vahhabi ve Selefilerde görüldüğü gibi Kur’ân-ı kerim, iki ayak arasına alınıp namaz kılınmaz ve yastık yapılıp yatılmaz.) 7. Siyasi nutuk atılmaz (İran’da meydanlarda ve büyük camilerde olduğu gibi). 8. Ayakkabı ile girilmez. (Irak’ta Mut’a nikâhının uygulandığı bazı camilerde görüldüğü gibi. Bir dönem Türkiye’de bazı camiler, Askerî depo ve ahır olarak kullanılmıştır.) 9. Gusül abdestsiz/regli iken girilmez. (Modern ilahiyatçılar, bu regl durumuna karşı çıkmaktadırlar.) 10. Çıplak elle abdestsiz Kur’ân-ı kerim tutulmaz. (Modern ilahiyatçı Prof. Dr. Beyda Bilgin ve bazı Diyanetçiler, regl durumunda Kur’ân okunur, demektedirler.) 11. Kelimeleri bozacak şekilde teganni ile Kur’ân-ı kerim, Ezan ve Kâmet okunmaz. (Sünni Fıkıh kitaplarında açıklandığı şekilde namaz kılınır, ezan ve kâmet okunur.) Not: Devamı var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.