Hedefteki ülke

A -
A +
1699 Karlofça Antlaşmasından bu yana ne Osmanlı ne de Türkiye Cumhuriyeti asla ve asla bağımsız olmamıştır. Siyasi, ekonomik, kültürel ve daha birçok hususta Hıristiyan Batı’nın ve onların Türkiye’deki taşeron aydınlarının vesayeti altında idi. 2008 yılı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde son derece önemli bir milattır. Bu tarihten sonra ilk defa Türkiye’nin menfaatlerine göre her konuda bir politika takip edilmeye başlanmıştır.
Son 15 yıl içinde Türkiye 3 misli büyüdü. Savunma sanayii gelişti. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yüzde 70 ihtiyacı millî üretimle karşılanır hâle geldi. Bu konuda hedef yüzde 80’dir. ABD ve AB’ye ilk defa hayır diyebilen bir lider, bir yiğit Anadolu insanı çıktı. Hatta dünyadaki felaketlerin baş sorumlusu “Beşli Çete”ye “Dünya beşten büyüktür” diyerek ezilen dünya halklarının sözcüsü oldu.
Türkiye ilk defa küresel güçler ve küresel sermaye karşısında dik durmaktadır. Bugüne kadar Osmanlı ve birçok iktidarın Batı karşısında bir nevi "hazır ol" gibi durduğundan dolayı Batı çıldırmıştır. Batı’ya hizmet edenlerin Erdoğan ve AK Parti düşmanlığını, Türkiye düşmanlığına dönüştürmeleri  tek kelime ile hainliktir. ABD ve AB’nin taşeronlarıdır.
Konu ile alakalı olduğundan, cumhuriyet devrinde Türkiye’nin en değerli diplomatlarından olan S. Kamran İnan’ın “Hayır Diyebilen Türkiye” adlı eserinden bazı yerleri sizlere arz etmek istiyorum:
“… İnsanımız Türkiye’nin gür sesini duymaya hasret kaldı. Ben, yıllar boyu acısını yaşadım. Memleketimize gelen yabancı heyetlerin yukarıdan bakışları, bizimkilerin ezikliği, savunmaya kalmaları, serilen kırmızı halılar, milletlerarası topraklarda sanayileşmiş memleketler heyetlerinin bizlere karşı, saygı dozu eksik davranışları beni hep düşündürmüş, bazen isyana sevk etmiştir. Kendime düşeni her zaman, her yerde yaptım: Yüksek sesle HAYIR dedim.
Dış güçler bu cesareti, Ankara’nın teslimiyetinden, 'Evet Efendimciliğinden' almaktadır. Millî menfaat sınırı aşıldığı, hatta devlet onuruna dokunulduğu hâllerde dahi, hükûmetler tepkisiz kalmaktadır. Hayır diyebilenler az olmuştur.
Dış güçlerin bazıları, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemindeki uygulama ve alışkanlıklarını devam ettirmekle, baskı politikası takip etmektedir. 1876’da Anayasa isteyenler, 1995’te Anayasa değişikliği istedi; her vesile ile üstümüze geliyorlar. Karşılarında 'dur' diyen, 'hayır' diyen yok. Kökleşmiş, kireçlenmiş kompleksleri kıramadık. 'Evet' demek idarecilerimizin tabiatı hâline geldi. Milletten gelen tepkilerden ziyade, dışarıdan gelen tepkilere duyarlı oldular...”
ABD liderliğinde emperyalist güçler ve onların "zombi", "Truva atı" ve "mankurt" rolündeki ülke lider ve emrindeki medya ve çeşitli kuruluşlar, postmodern silahlı ve silahsız bir savaş açtılar. Şu anda savaşın içindeyiz. Maalesef Kılıçdaroğlu ve peşindekiler emperyalist güçlerin yanındadır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.