Kaçınılmaz sonuç...

A -
A +
Son 6 aydır Türkiye olağanüstü bir dönemden geçiyor. Emin olun ki bu dönemin şartları millî mücadele yıllarının şartları kadar ağır.
Orta Doğu’nun sınırları yeniden belirlenirken, İran’dan başlayıp Irak ve Suriye’nin kuzeyini kapsayan ve Akdeniz’e kadar uzanan bir terör koridoru, kukla bir devlet oluşturulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin bu plana müdahalesini engellemek için her yol denendi. Bir yandan PKK, diğer yandan DAEŞ Türkiye’ye iki koldan saldırdı. Bunlara FETÖ’nün örtülü operasyonları da eklendi. Türkiye’nin içeriye kapanıp kendi canı derdine düşmesi, Suriye ve Irak’taki gelişmelere ve yeni dizaynlara müdahil olması böylece engellenmek istendi.
Türkiye tüm bu girişimlere karşı başarı ile mücadele edince TSK’nın gücünü zayıflatmak ve bir iç savaş çıkararak içe kapanmaya mahkûm-mecbur etmek için 15 Temmuz’da FETÖ’yü kullanarak darbe girişiminde bile bulundular. Ancak Türkiye bu tezgâhın da üstesinden geldi. Darbeyi püskürttüğü gibi kısa sürede derlenip toplanıp Fırat Kalkanı Harekâtı ile oynanmak istenen oyuna çomak soktu. Üst aklın planına inat Suriye ve Irak’taki gelişmelere direkt müdahil oldu. Ulusal çıkarları ve ulusal güvenliği-bekası için meşru müdafaa hakkını kullanarak 98 km’lik bölgede sınırlarını emniyete aldı. Türkiye eğer Fırat Kalkanı Harekâtı ile Suriye’ye girmeseydi terör koridoru tamamlanacak ve Türkiye’nin güney sınırları terör örgütlerinin tam bir üssü hâline gelecekti.
              ***
Ancak bununla yetinilmemelidir. Türkiye, ÖSO ile birlikte El-Bâb ve Menbiç’ten de YPG’yi temizlemelidir. Diğer yandan Afrin ve benzeri yerlerden Türkiye’ye yönelen terör tehdidini engellemek için bu bölgelere de ÖSO ile birlikte harekât düzenlenmelidir.
Türkiye-Irak sınırından ülkemize yönelen, PKK-YPG tehdidini de engellemek için sınırın Irak tarafında bir güvenlik koridoru oluşturulmalıdır. PKK’nın Türkiye-Irak sınırına yakın bütün kamplarına harekât düzenlenmelidir. Irak kendi sınırını koruyacak duruma gelene kadar Türkiye, Kuzey Irak’ta kalmalı, bu kamplara yerleşerek kendi güvenliğini sınırın ötesinden sağlamalıdır.
              ***
Türkiye’den, bu olağanüstü dönemden geçerken başta Avrupa olmak üzere hiç kimse hiçbir şey olmamış gibi olağan tavırlar sergilemesini bekleyemez. Türkiye için şu anda beka sorunu en öncelikli sorun hâline gelmiştir. Türkiye’nin bekasını tehdit eden en büyük tehlike PKK terör örgütü-DAEŞ ve FETÖ’dür. Türkiye tüm gücünü kullanarak bu üç tehditle amansız ve kararlı bir mücadeleye girişmiştir. PKK terör örgütü ile yurt içi başta olmak üzere Irak’ta, Suriye’de hatta Avrupa’da yani kısacası her yerde kapsamlı bir mücadeleye başlamıştır. Bunu hem yurt içi hem de yurt dışı-sınır ötesi operasyonlarla sürdürecektir. Çünkü sadece yurt içinde PKK ile mücadele sonuç vermemiştir. Yeni stratejide PKK neredeyse oraya gidilecek ve etkisiz hâle getirilecektir. PKK-YPG silah bırakana kadar bu iç ve dış operasyonlar devam edecektir. Türkiye bu mücadele ile ilgili her riski göze almıştır. Bu konuda kimseyi dinleyecek hâli kalmamıştır. Maalesef müttefiklerimizin ve AB’nin bize savaş açmış bu terör örgütlerine müsamaha gösterdiği, yardım ettiği artık net olarak görülmüştür.
              ***
Bu olağanüstü dönemde bu terör örgütüne destek veren milletvekili, siyasetçi, iş adamı, gazeteci-STK kim varsa Türkiye bunlara da hesap sormaya karar vermiştir. PKK silah bırakana kadar, PKK’ya ve onun uzantılarına karşı müsamahasız bir devlet olacaktır. Teröre-teröriste eylemleriyle destek veren HDP’li vekillere yargının hesap sorması kaçınılmaz bir sonuçtur. AB ve ABD ne derse desin, Türkiye kendi bekasını tehdit eden PKK, FETÖ ve DAEŞ terör örgütlerine karşı kararlı, kesintisiz güçlü bir mücadele yürütecektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.