TSK-MİT ve EGM ilişkileri

A -
A +
15 Temmuz hain darbe girişimi ile ilgili en önemli tartışma konularından biri darbe girişiminin MİT tarafından neden daha önce haber alınmadığına ilişkin tartışmaydı. MİT “TSK içinde, askerî kurumlarda istihbarat yapma yetkim yok. Kurum; kışla, askerî okullar ve birlikler içinde istihbarat yapma iznim yokken darbe girişimine ilişkin hazırlıkları-faaliyetleri nereden, nasıl elde edebilirdim” tarzında kendini savundu. Ben 11 Haziran’da “MİT ve Genelkurmay o gece ne yaptı?” başlıklı yazımda eski MİT Müsteşar Yardımcılarından bir arkadaşımın verdiği bilgiye dayanarak “Eskiden MİT, TSK’nın iç bünyesinde de faaliyet gösterebiliyordu. 28 Şubat sürecinde MİT’in TSK içindeki tüm faaliyetleri yasaklandı” diye yazdım. Ama sonra o bilginin doğru olmadığı, 28 Şubat öncesinde MİT’in TSK içinde izinsiz istihbarat topladığını ama 28 Şubat’tan sonra alınan sert tedbirler nedeniyle bunu da yapamadığını öğrendim. Aynı kaynak “Önceleri müsteşar ve MİT personelinin büyük bir bölümü askerdi. MİT’te çalışan askerler TSK ile irtibat hâlinde oldukları için TSK içinde olup bitenlerden haberdar oluyorlar ve TSK içindeki gelişmeleri takip edebiliyorlardı. Ne zaman ki müsteşar ve çalışanların büyük bölümü sivillerden oluşmaya başlayınca TSK’dan bilgi akışı azaldı ve TSK içindeki faaliyetler takip edilemez oldu” diyor. Değerli kardeşim Abdülkadir Selvi, benden bir gün sonra yazdığı “MİT’le ilgili gizli talimat kime ait?” başlıklı yazısında “MİT’in TSK içinde istihbarat yapmasını yasaklayan ‘MY114-1(C) kodlu’  talimat 28 Kasım 2011 tarihini taşıyor. Yönergenin altında Orgeneral Necdet Özel’in imzası yer alıyor” diyor. Sayın Kıvrıkoğlu döneminde çıkarılan ve MİT’e TSK içinde istihbarat toplama yetkisi veren MY-114-1(B) yönergesinin de bu tarihte Orgeneral Özel tarafından yürürlükten kaldırıldığını söylüyor. Türkçesi şöyle: 2011’e kadar MİT’in TSK içinde istihbarat toplaması serbestti. Ama 2011’de Sayın Özel yeni çıkardığı yönerge ile bunu yasakladı. Bu çelişkili bilgilerden sonra hem MİT’ten hem de TSK’dan konuyu netleştirme ve bu konuya son noktayı koyma ihtiyacı duydum. Değerli gazeteci kardeşim Nagehan Alçı da 14 Haziran’da köşe yazısında konuyu ele almış. Nagehan Hanım’ın ulaştığı bilgiler doğru. Benim edindiğim bilgiler de şöyle: Millî İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ne hâlen geçerli olan MY114-1(C), ne de daha önce yürürlükte olan 30.03.1990 tarihli MY114-1(A) ve 30.05.2001 tarihli MY114-1(B) yönergelerinde, TSK mensuplarının ‘kıta içi’ temas ve faaliyetlerini izleme/araştırma yetkisine sahip olmamıştır. MİT ile TSK arasındaki istihbari bilgi paylaşımları, 28.11.2011 tarihli MY114-1(C) Silahlı Kuvvetler İstihbarata Karşı Koyma Koruyucu Güvenlik ve İşbirliği yönergeleri ile düzenlenmiş. MİT tarafından TSK personeline yönelik güvenlik soruşturması, arşiv araştırması ve diğer araştırmalar TSK’nın talebi ve anılan yönerge hükümleri çerçevesinde gerçekleştiriliyor. Yani MY114-1(C) yönergesi ile MİT’e ve EGM’ye, TSK mensuplarının ‘kıta içi’ temas ve faaliyetlerini izleme yetkisi hiçbir dönem tanınmamış ve söz konusu görev, ilgili birlik komutanlıklarına bırakılmıştır. Aynı esas eski yönetmelik için de geçerlidir. Yönetmelik gizli değil, gizlilik derecesi ‘Hizmete Özel’dir. TSK’nın talebi olmadan TSK personelinin kıta dışı faaliyetlerini de takip edemiyor MİT. Nokta. Bu durum yıllardır, MİT’in ve EGM’nin TSK personelinin iş yeri ve (askerî lojmanda oturması durumunda) ikamet adresinde araştırma yapmasına ve elemanlanmasına engel oluşturuyor, güvenlik zaafına neden oluyor.  FETÖ başta olmak üzere güncel tehditler ve yaşananlar dikkate alındığında, MY114-1(C ) yönergesinin değiştirilerek, MİT’in ve/veya EGM’nin, TSK mensuplarına yönelik “Kıta içinde” de gerekli araştırmaları yapmasına imkân sağlayacak yeni bir düzenlemenin gerekliliği kaçınılmaz. Ya da başka bir sistemle bu ihtiyacın karşılanması gerekiyor. 15 Temmuz tecrübesi ile TSK-MİT ve EGM arasında ilişkilerin yeniden bir sisteme bağlanmasına acil ihtiyaç var. Adalet Bakanlığı tarafından TBMM’ye sunulan uyum paketi ile TSK İç Hizmet Kanunu dâhil bir dizi değişiklik öneriliyor. En önemli değişiklik adli kolluğun Cumhuriyet Savcısının nezaretinde arama yapılabilecek olması. Askerî mahallerde, kişilerin üstü, araçları, özel kâğıtları ve eşyası, ‘önleme araması’ adı altında aranabilecek. Askerî mahallerde yapılacak el koyma işlemi adli kolluk tarafından yerine getirilecek. Asker-sivil ilişkilerini AB standartlarına getirmek için daha yapılacak epey iş, atılması gereken çok adım var. 15 Temmuz hain darbe girişiminden elde edilen tecrübeler ve demokratik ülkelerdeki uygulamalar da dikkate alınarak asker-sivil ilişkilerinin normalleştirilmesi ve demokratik ülkelerin standartlarına ulaştırılması gerekiyor.                    *** Arkadaşım Enis Berberoğlu’nun başına gelenlere çok üzüldüm. Ekrem Dumanlı ve Can Dündar denilen heriflerde birazcık şahsiyet, birazcık adamlık varsa kaçtıkları yerden gelip ‘Bu suçu işleyen biziz’ deme erkekliğini gösterirler. CHP liderinin demokratik hakkını kullanmasına, şiddet içermediği-sokakları karıştırmadığı ve marjinal örgütlerin provokasyonlarına izin vermediği sürece saygı duyarım. Ancak, Kemal Bey’in, yargıya-mahkemelere-yargıçlara hakaret etmesini, hapse girmek için çırpınmasını, yargı kurumlarını tahrik etmesini-kaşımasını yanlış buluyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.