Başkan'ım referandum sonucunu kabul etmeyecekmiş!

A -
A +
Haftalardır gerek bu köşede gerekse televizyon ekranlarında bir şey söylüyorum. 
"Kanal İstanbul tartışmasına AK Partili siyasetçilerin girmesi yanlış. Karşısına bilim adamlarını çıkarmadığınız sürece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın ekmeğine yağ sürersiniz" diyorum. 
İşte dün ortaya bir bilim adamı çıkıp konuşunca ne olduğunu hep birlikte seyrettik.
Celal Şengör isimli bilim adamı, haftalardır yalan yanlış bilgilerle kamuoyunu yanıltan Büyükşehir Belediye Başkanı'nın üzerinden âdeta silindir gibi geçti. 
Bugüne kadar ne diyordu Ekrem İmamoğlu?
"Kanal İstanbul'un kazısı sırasında patlatılacak dinamitler depremi tetikler" diyor, İstanbul halkını "Bakın buna izin verirseniz deprem olur ha" korkusuyla etkilemeye çalışıyordu.
Dikkat ederseniz Habertürk'teki program esnasında gazeteci İsmail Saymaz kendisine, "Kanal İstanbul depremi tetikler mi?" diye sorduğunda bir kez daha "Kesinlikle tetikler" diye cevap verdi. 
Ancak iki dakika sonra...
Sadece iki dakika sonra...
Celal Şengör yayına bağlanıp, "Kanal İstanbul deprem meprem tetiklemez" dedikten iki dakika sonra milyonların gözünün içine baka baka, "Ben de tetikler demedim" diye geri vites yaptı.
İzlemediyseniz açın, o görüntüleri tekrar dikkatlice izleyin.
Bir anda nasıl asabileştiğini, yüzündeki çizgilerin nasıl titreştiğini ve Celal Şengör'ü telefonla yayına bağlayan Didem Aslan Yılmaz'a nasıl sardığını ibretle izleyeceksiniz.
"Ben sıradan bir konuk değilim. Ben İstanbul'un Belediye Başkanıyım. Benim iznimi almadan Celal Şengör'ü yayına bağlamanız yanlıştı. Çünkü ben herhangi bir konuk değilim. 16 milyonun belediye başkanıyım" sözleri nasıl bir kibre büründüğünün apaçık göstergesiydi.
Programın ilerleyen dakikalarında milyonları dehşete düşüren bir söz daha söyledi Ekrem İmamoğlu...
"Kanal İstanbul'la ilgili referandum yapılmalı mı?" sorusuna "Gayet tabii" cevabını veren İmamoğlu, İsmail Saymaz'ın "Referandumda İstanbullular evet derse ne olur?" sorusu üzerine "Referandum tek başına işi çözmez. Davamı açarım" dedi.
Ne demek istediğini anladınız değil mi?
Belediye Başkanımız, Kanal İstanbul ile ilgili bir referandum yapılmasını kesinlikle istiyor ancak, "Sonuç istediğim gibi çıkarsa sorun yok. Amma istediğim sonuç çıkmazsa ben o referandumu da tanımam. Yine mahkemeye giderim" diyor iyi mi!
Şimdi bir dakika...
Konuyu iyice netleştirelim.
Belediye Başkanımız 7 üniversiteden 200 akademisyenin, 8 yıl boyunca yaptığı bilimsel çalışmaları kabul etmiyor. Yüzlerce akademisyenin hazırladığı bin 500 sayfalık ÇED raporunu kabul etmiyor.
Televizyon ekranında karşısına dikilip tezlerini yerle bir eden bilim adamının ortaya koyduğu bilimsel veriyi de kabul etmiyor.
Ve son olarak sandıktan çıkacak sonucu da peşinen kabul etmeyeceğini ilan ediyor.
E, bunun adı düpedüz diktatörlük değil mi kardeşim?
Hani daha bir şehrin belediye başkanıyken bunları yapan, bunları söyleyen kişi, maazallah yarın kazara ülkeyi yönetecek pozisyona gelince ne yapacak? "Ben sandıktan çıkan sonucu kabul etmiyorum" mu diyecek?
Bu diktatörlük değil de nedir ya?
"Kararı verecek olan iktidar değil, bakanlık değil. Bana bağlı müdürlüktür. Kararı verecek olan benim çalıştaya davet ettiğim kişilerdir" demek ne demektir arkadaş?
Celal Şengör yüzüne karşı söyledi. "Beni de davet ettiniz ama ben o çalıştaya katılmayacağımı açıkladım. Çünkü çalıştaya bilim adamı olarak çağırdığınız kişilerin hepsi konuyla alakası olmayan akademisyenler" dedi. 
Tek kelime etmedi.
Edemedi...
Geldiğimiz noktada şunu görüyoruz. 
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve onu destekleyen kesim bugüne kadar ortaya bazı söylentiler yaydı. "Çevre katliamı olur" dediler boşa çıktı. "Susuzluk olur" dediler boşa çıktı. "Depremi tetikler" dediler boşa çıktı. Şimdi kala kala "ekümeniklik" gibi saçma sapan bir komplo teorisine sarılmış hâldeler.
Yazının başına dönecek olursam...
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, hiçbir bakan, milletvekili ya da il ilçe başkanı Kanal İstanbul tartışmasında Ekrem İmamoğlu ile muhatap olmamalı. 
Habertürk yayınında dikkat ederseniz gazeteciler, bazı kurumlardan kendilerine gelen açıklama niteliğindeki mesajları okuyunca Ekrem İmamoğlu, "Size yazacaklarına bana cevap versinler" diye sinirlendi.
Çünkü istediği şey tam da bu!
Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu, Murat Kurum gibi isimler kendisine laf yetiştirsin de gündemde kalsın istiyor. Cevap gelmeyince, "Ben saksı değilim" dercesine sinirleniyor, öfkeleniyor ve nereye patlayacağını bilemiyor. 
Sayın İmamoğlu göreve geldiğinde "Hizmet bekleyenler büyük hayal kırıklığı yaşayacak. Göreceksiniz, taş taş üzerine koyamayacak" demiştim. Aradan geçen zaman içinde sadece polemiğe girdiğini ve elle tutulur bir hizmet veremediğini hepimiz gördük.
Bakmayın siz dalların, yaprakların, balıkların ve bazı CHP'li tapınıcıların kendisini alkışlamasına...
Kanal İstanbul'da boğuldu boğulacak...
AK Parti yaptığı her açıklamayla boğulmak üzere olan başkana filika attığının farkına varmalı ve geri planda durmalı...
Gerisini bilim adamları ve millet halleder!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.