Yılmaz Özdil’in yüzen sarayı!

A -
A +
Yıllar yılı Türkiye'ye yolsuzluk, hırsızlık ve en çok da inşaat rantı üzerinden namus dersi veriyordu Atatürk tüccarı Yılmaz Özdil...
Kendi hayatından küçük kesitler anlatırken öyle ketum davranıyordu ki...
Okuyanlar onu Atatürk'ten başka varlığı olmayan ve Atatürk'ten başka bir varlık istemeyen biri sanıyordu.
Nerede kalır, ne yer, ne içer ve nasıl bir yerde oturur?
Tek kelime etmezdi.
Bazı isimlerden özellikle "Varlığıyla onur duyduğumuz" diye bahseder, o isimleri yere göğe sığdıramazdı.
Özellikle de bazı belediye başkanlarını...
Ve dün…
Yine "varlığıyla onur duyduğu" bir belediye başkanı sayesinde inşaat alanında müthiş bir vurgun yaptığı ortaya çıktı. 
Anlatayım...
Önce Bodrum'un Bitez sahilinde bulunan bir ticari arsayı satın aldı. Helal parayla aldıysa anasının ak sütü gibi helal olsun tabii ki sorun bu değil...
Aldığı arsa ticari bir arsaydı ve üzerinde sadece dükkân yapabilme izni vardı. Ama Özdil bunu yapmadı.
Bozduğu dükkânları bir villaya çevirdi. "Türkiye'de bunu yapan çok vardır" diyeceksiniz ama mesele bu da değil...
Özdil villaya, üzerine konduğu devlet arazisini de çaktırmadan dâhil etti. Sonra "İmar Barışı"ndan yararlanarak bu arazinin sahibi oldu.
Evet evet...
Devlet bu imkânı verdikten sonra bunda da bir sorun yok diyeceğinizi biliyorum ama mesele sadece bununla da ilgili değil. 
Mesele şu ki Özdil ve belediye başkanı el ele verip söz konusu arazideki villayı ittire ittire denize sıfır hâle getirdi. Yani bildiğiniz evini Savarona yatı gibi sahile yanaştırdı!
Şimdi "Bunu da yapan ilk kişi Yılmaz Özdil mi?" diyeceksiniz. 
Değil elbette...
Bir sürü namussuz, bir sürü hayâsız bunu yapıyor tabii ki. Ama yapanlardan hiçbiri Yılmaz Özdil gibi millete namus satarken kaşla göz arasında böyle bir katakulli yapmadı.
Kendinden başka herkese namussuz, hırsız, yolsuz diyen birinin böyle yolsuzluk ve hırsızlık yaparken suçüstü yakalanmasıdır mesele...
Hatta durun, durun!
Mesele sadece bu da değil. 
Yılmaz Özdil'in villasının değeri 45 milyoncuk. Yukarıda da dedim ya hani. Alın teriyle kazandığı parayla almışsa anasının ak sütü gibi helaldir.
Ama görünen o ki o işte de biraz sıkıntı var gibi...
Niye...
Hatırlatma yapayım.
Özdil, Atatürk kitabını satarken "para kırıyor" diyenle eleştiride bulunanlara cevaben, "Darüşşafaka'ya cumhuriyet tarihinin en büyük bağışını yapacağım. Şöyle 6 sıfırlı olacak ama en büyük bağış olacak. Ayrıca iki okula cumhuriyet tarihinin en büyük ikinci bağışını yapacağım. Öyle bir bağış yapacağım ki 6 sıfırlı olacak" diyordu. 
Halk TV'de Uğur Dündar'ın programında bunu tekrar dile getirmişti. 
Peki sonuç?
Geçenlerde bir köşede haberini gördüm.
Darüşşafaka’ya 1 milyon bağışlamış. Ama öyle söylediği gibi cumhuriyet tarihinin en büyük bağışı falan değil tabii.
Bahsini ettiği okullardan da sadece birine bağış yapmış. Ne kadar mı?
100 bin liracık!
6 sıfırdan gele gele 100 bin liracık bağışa...
E, geride kalan para nerede?
Canım hepsini bağışlasa o villayı nasıl alacak adam di mi?
Neyse...
Valla para benden çıkmadı. Onun için hiç umurumda değil.
Ama şunu biliyorum.
Yılmaz Özdil yarın çıkıp, “Canım deprem olunca benim villa kendiliğinden sahile doğru kaydı. Bu bir tabiat olayı yani beni suçlamayın!” derse, buna inanacak bir sürü andaval var bu ülkede…
Kim diye sormayın işte…
2500 liraya Google’dan toplama bilgileri kitap diye alan kesim olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz.
Ama şunu söyleyeyim.
Gözümüz o kaçak villanın üzerinde.
O kaçak villanın kaçak bölümleri yıkılmadığı sürece Yılmaz Özdil'in peşini bırakmayız!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.