Kabiliyetsizlik ve karaktersizlik...

A -
A +
 
Kabiliyetsiz olmak bir kusur değil, ama karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur, demiş Mevlâna Celaleddin-i Rumi...
Sanki içimizdeki karaktersizler için söylemiş.
Sözlerine bakarsanız hepsi "Atatürk'ün askerleri" ama iş eyleme gelince, ülkeye düşman ne kadar hain var ise hepsiyle iş birliği içindeler. 
HDP ile birlikteler, PKK ile birlikteler, FETÖ ile birlikteler. DHKP-C isimli terör örgütüyle iç içeler. 
Sözlerine bakarsanız hepsi Türkiye'yi çok seviyor. Tabelalardan T.C. kaldırıldı diye, okul önlerinde okunan Andımız kaldırıldı diye kıyameti koparırlar.
Ama eylemlerine bakarsanız, Mehmetçik'e kurşun sıkan PKK'ya bir tek laf edemezler. Resmî kurumlardan Türk Bayrağı'nı kaldıran, sokaklarda Türk Bayrağı'nı yakan, sokaklara teröristlerin isimlerini veren HDP'lilerle içli dışlılar.
Sözlerine bakarsanız tam demokrasiden yanalar ama darbe yapan FETÖ'cülerin tanklarını balkonlardan alkışlar, darbeyi ekran karşısında terlikle izlerler. 
Sözlerine bakarsanız ülkenin bir çakıl taşı için kelle verirler. Ama eylemlerine bakarsanız sınırlarını korumak için beka mücadelesi veren Türkiye'nin Suriye'ye girmesini istemezler.  Mavi Vatan dediğimiz Akdeniz'de petrol aranmasına çıldırırlar. 
Söze gelince Türkiye zengin, müreffeh bir ülke olsun derler. Ama Türkiye petrol veya doğalgaz bulacak diye karabasan görürler. Müjde açıklanacağı günü "Kara Cuma" ilan ederler. 
Söze gelince camilere cemaatlere karşı değiller.
Ama eyleme gelince Ayasofya'nın ibadete açılmasına itiraz eder, "Mümkünse Sultanahmet Camii'ni de müze yapalım" derler. Ezanlara karşı değiller ama sala okuyan camilere saldırırlar. Ezan okuyan müezzinlere ağız dolusu küfrederler. Diyanet'in kapanmasını arzu ederler. 
Söze gelince başörtüsüyle bir problemleri yoktur ama sokakta gördükleri başörtülüleri döverler. 
Söze gelince emperyalistlere karşılar, mandacılığa karşılar. Ama eyleme gelince Avrupa'ya "Gelin Irak'a yaptığınızı, Libya'ya yaptığınızı, Mısır'a, Suriye'ye yaptığınızı bizim ülkemize de yapın" diye yalvarırlar. 
Söze gelince millîdirler ama iş eyleme gelince millî olan herkese düşman kesilirler.
Kendilerine destek vereceğini vadeden Joe Biden isimli dilgile tek laf edemezler. Ama şu kurak, şu çorak topraklara petrol ve doğalgaz kazandırmak üzere olan Erdoğan'ı milletine müjde vermek üzereyken istifaya davet ederler. 
Söze gelince hırsızlığa, yolsuzluğa karşılar ama iş eyleme gelince yolsuzluğun dibine vururlar. 
Söze gelince tacize, tecavüze karşılar ama gerçekte en tepedekinden en aşağıdakine varıncaya kadar pek çoğunun tacizden veya tecavüzden sabıkası vardır. 
Söze gelince, "Bizi iktidara getirirseniz ülkeyi şaha kaldırırız" derler ama iş eyleme gelince bir çeşme kurnası açmayı başarı olarak görürler. 
Daha fazla uzatmayayım.
Sözün başında "Kabiliyetsiz olmak bir kusur değil, ama karaktersiz olmak çok büyük bir kusurdur" demiştim.
İlginç olan şu ki...
Bunlarda ne kabiliyet var ne de karakter...
Bin yıllık tarihimizde kaç milyon insan geldi geçti bilinmez. Ama bilinen bir şey var ki bu insanların tamamı bir şekilde öyle ya da böyle anılır. 
Kimi lanetle, kimi minnet ve rahmetle...
Ve tarihte karaktersiz olanların; rahmetle, minnetle anıldığına şahit olan olmamıştır. 
Bilmem anlatabiliyor muyum?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.