Aferin size Müdür Bey!..

A -
A +

Geçtiğimiz günlerde çağımızın vebası Covid-19'un özellikle İstanbul'da neden tırmanışa geçtiğini anlatmaya çalışmıştım.
Hatırlayanlarınız olacaktır.
Virüsün sanıldığı gibi kafe restoran gibi alanlardan ziyade toplu ulaşım alanlarında ve bazı kurum ve kuruluşlarda daha hızlı yayıldığını belirtmiş ve İŞKUR üzerinden bir örnek vermiştim. Tam olarak şunları yazmıştım:
"Bundan bir süre önce devlet kurumlarında esnek çalışma modeline geçildiği açıklandı. Ancak bazı kurumlarda performansın düştüğünü gerekçe gösteren bazı yetkililer, devlete bilgi vermeden esnek çalışma yönteminden vazgeçti. Bu kurumlardan biri de İstanbul'daki İŞKUR...
İŞKUR İstanbul İl Müdürü geçen haftalarda personeline 'Tam mesai çalışmaya geçiyoruz' talimatı verdi. Gidin bir İŞKUR'un kapısından içeri girin, ne olduğunu gözlerinizle görün.
Kısa çalışma ödeneği alabilmek için müracaat eden işverenler ve onlara evrak yetiştirmeye çalışan personel. Hepsi neredeyse iç içe geçmiş durumda. İçeri girip çıktığınızda virüsü bulaştırmamanız veya kapmamanız mümkün değil..."
Peki İŞKUR İstanbul İl Müdürü bu yazıdan sonra ne yaptı dersiniz?
Çeşitli önlemlere başvurduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Aksine, bir personel görevlendirdi, İstanbul'un ilçelerinde bulunan İŞKUR binalarındaki dezenfektanların ve ateş ölçer aletlerin fotoğraflarını çektirdi. Sonra da "Biz gerekli önlemleri aldık, bize bir şey olmaz" mesajı verdi.
Verdi de ne oldu peki?
Şişli'de 2, Bayrampaşa'da 4, Bahçelievler'de 3, Pendik'te 4, Tuzla'da 3, Büyükçekmece'de 1, Kadıköy'de 3, Sultangazi'de 3, Ümraniye'de 1 personel koronavirüsü kaptı. 
Ayrıca...
İl Müdürlüğü'nde Kurslar Servisi ile Muhasebe Servisi'nde 2'şer kişi de virüsü kapanlar kervanına katıldı. Bu servislerin tamamı karantina altına alındı.
Türkiye'de günlük 2300 kişinin koronavirüs vebasını kaptığı açıklanıyor. Ben size sadece bir devlet kurumunun İstanbul şubesindeki oranları verdim. 
Tam 22 kişi...
E, bu 22 kişinin kimlerle temas ettiğini, virüsü kimlere bulaştırdığını da şöyle bir hesap ederseniz, ortaya hatırı sayılır bir rakam çıkıyor değil mi?
Size daha beterini söyleyeyim.
İŞKUR'un bir şubesinde çay servisi yapan personelin, virüsü kapan bir kişiyle temaslı olduğu ortaya çıkıyor. Sağlık Bakanlığı filyasyon ekibi bu kişiye 14 gün karantina süresi veriyor. Yani bu kişiye "Git evinde otur ve 14 gün boyunca başını dışarı çıkarma" deniyor.
Peki bu kişi nerede dersiniz?
Başındaki müdürü, verilen bu karantina kararını takmıyor, "Geç işinin başına herkese çay dağıt" diye talimat veriyor. Kurum personelinin bu duruma isyan ve itirazlarına rağmen bu personel hâlâ görevinin başında!..
Akıl alır gibi değil!
İŞKUR İstanbul İl Müdürü'nün, devletin getirdiği dönüşümlü çalışma sisteminden neden vazgeçtiğini, tam mesai çalışmasına neden geçtiğini biraz araştırdım. Gerekçeyi okuduğunuzda inanın çıldırırsınız!..
Beyefendi, "Siz dönüşümlü çalışma sisteminde evden çalıştığınız için istihdam oranımız düştü" gibi saçma sapan bir gerekçeye sığınmış.
Gerekçeye neden saçma sapan diyorum biliyor musunuz?
Şöyle ki...
Devlet iş yeri sahiplerine "Elinizdeki elemanları çıkarmayın, onların maaşlarının büyük bölümünü kısa çalışma ödeneği olarak biz verelim" diyor. Personel çıkarmamak için devletten destek isteyen iş yeri sahiplerinin yeni personel alımı yapmasını bekleyemezsiniz değil mi?
Üstelik aynı pozisyonda yeni personel almaları suç!
Çünkü devlet onlara, "Bize, personelinizin maaşını ödeyemediğinizi belirttiniz ve biz de onları işten çıkarmamanız için size maddi destek veriyoruz. Bir yandan personel çıkaracağınızı söyleyip diğer yandan aynı pozisyonda personel alırsanız hakkınızda yasal işlem başlatırız" diyor. E, bu durum da hâliyle yeni işe alım oranlarının düşmesine neden olur değil mi?
Müdür Bey bunu bile anlamıyor ve "Ben istihdam sağlayamazsam yukarıdan 'aferin' alamam" diye düşünmüş olacak ki personelini tam mesai sistemine geçirerek işi kıvırabileceğini düşünüyor.
Sonra katlanarak artan koronavirüse yakalanan onlarca personel...
Yazık, vallahi yazık!
Bu personel köle değil ki kardeşim getirip bir ölümcül hastalığın orta yerine atıyorsunuz. Bu personel devletin esnaf ile, çalışan milyonlarca çalışan ile arasındaki en önemli sacayağını oluşturuyor. 
Virüsün ortaya çıktığı mart ayından bu yana geceli gündüzlü çalışarak iş yerlerinin kapanmaması için, işçinin işsiz kalmaması için kısa çalışma ödeneği ödemesine katkı sağladı bu personel. Onların aylarca sabahlara kadar çalıştıklarına benim gibi binlerce işveren şahittir. Üstelik fazla çalışma mesaisi almadan, ikramiye almadan yaptılar bu işi...
Onları ödüllendireceğinize, getirip ölüm riski yüksek bir virüsün hedefi hâline getiriyorsunuz.
Ne için yahu ne için? Yukarıdan bir “aferin” alabilmek için mi bütün bu yapılanlar?
Bu virüsü kapanlardan bir tekinin hayatını kaybetmesi cinayet olmaz mı kardeşim? Böyle bir durumda alacağınız “aferin” vicdanınızı rahatlatır mı?
Çalışma Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk'tan ricam bu işgüzarlığa bir el atması. Yoksa bu işin sonu gerçekten kötü bitecek!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.