Bülent Eczacıbaşı: 10 yılda çok şey değişti

- Güncelleme:
Bülent Eczacıbaşı: 10 yılda çok şey değişti

Ekonomi Haberleri

Eskiden 'biz başaramayız' derdik. Son 10 yılda, önce istikrarı sonra kendimize güvenimizi yakaladık



Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı'nın bir iş adamı olarak sayısız hasletleri vardır mutlaka ama üç hususiyeti var ki çok takdir eder ve hayranlıkla takip ederim. Eczacıbaşı'nın o üç vasfı şu bence: nbsp;
1- İyi bir ekip lideri. nbsp;
2- Farklı fikirlere daima açık nbsp;
3- Global düşünür.
Bülent Eczacıbaşı ile birlikte seyahat etme imkanım oldu. Bu fırsatı değerlendirmem lazımdı. Dünya nereye gidiyor? Türkiye'nin durumu ne? Türkiye'nin 10 büyük ekonomiden biri olması için neler yapmak lazım? Ben sordum, Bülent Eczacıbaşı cevapladı.


gt; AB'nin problemi ne?
Oradaki problem ekonomik. 2012 yüzde 0.4 daralmayla kapandı.Yunanistan, İtalya, İspanya AB'deki belirsizliği arttırıyorlar. Yatırım yapılamıyor. Vergi gelirleri düştü. Borçlanma ve borçların çevrilmesi giderek zorlaşıyor. nbsp;


gt; AB sancılı mı yani?
Avrupa'da güçlü ülkeler var ama bir de güney ülkeleri var. AB bu iki grup ülkenin birlikte olmasından büyük güç aldı aslında. Ama şimdi bu farklar büyük sorun olarak ortaya çıktı. Geri olan ülkelerin fakirleşmesi kaçınılmaz. nbsp;


gt; Almanya bu yükü çeker mi?
Bütün sorun bu: Euronun geçerliliğini koruduğu bir ortamda mı olacak? Yoksa bir parçalanma ile mi olacak? Bilinmiyor. Bilinen, bu ülkelerin fakirleşmesinin kaçınılmaz olduğu. nbsp;


gt; Dünya ekonomisi toparlanır mı?
Dünya ekonomisinin bundan sonraki dönemde olağan büyüme hızına ulaşacağı ve uzun dönemli ortalamalar düzeyinde büyüyeceği tahmin ediliyor. nbsp;


gt; Dünya hızla değişiyor, buna ne diyeceksiniz?
Evet, çok önemli değişiklikler oluyor. Gelişmiş ülkeler sürükleyici olmaktan çıkıyor. Dünya ekonomisinin lokomotifi olma rolünü kaybediyorlar. Japonya yeniden ivme kaybetmeye başladı. Buna karşılık Çin yeniden ivme kazanıyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki farklar da azalıyor. nbsp;


gt; Türkiye ne durumda?
Türkiye kendini hızlı toparladı. 2011 büyüme açısından yüz güldüren bir yıl oldu: Yüzde 8,7. Çin'in ve Arjantin'in ardından dünya üçüncüsü olması büyük başarı. Fakat cari açık da yüzde 10 düzeyine geldi. Tehlike olarak görüldü. Bir soğutma operasyonu devreye girdi. nbsp;


gt; Bu operasyonun gerekli olduğuna katılır mısınız?
Elbette katılırım. İsabetli bir politikaydı. 2012'de büyüme hızı da düştü. Bunu nbsp;isabetli bir politika olarak görüyorum.


gt; Cari açık finanse edilebilir olduğu sürece neden problem olsun ki? nbsp;
Bir Temel fıkrası ile vereyim bu sorunun cevabını: Temel yatağının altında tık tık tık diye bir ses duymuş. Saatli bombadan şüphelenmiş. Karakolu aramış. 'Komiserim yatağımın altında saatli bomba var' demiş. Komiser 'nereden anladın' diye sormuş. 'Tık tık tık diye ses çıkarıyor' demiş. Komiser de 'Tık tık tık diye ses çıkardığı sürece sorun yok' diye cevaplamış. 'Cari açık finanse edilebildiği sürece sorun yoktur' demek biraz buna benziyor. Tehlike görüldü ve operasyon yapıldı 2012'de. 2013'de daha iyi sonuçlar beklemek mümkün. nbsp;


gt; 2013'ten ümitlisiniz yani.
Evet, ümitliyim. Sağlam zemin üzerine kurulan bir yıl yaşayacağız. 2012'de ihracat artışı önemli oldu. İç talebin düşüşü ihracatı artışı ile giderildi. Cari açık düştü. nbsp;


gt; İhracattaki büyüme Türkiye'yi kurtardı, öyle mi?
Kesinlikle öyle. İhracatımızın yönü değişti. 5 yıldaki değişiklik çok çarpıcı. Euro bölgesine yüzde 56'dan yüzde 36'ya düşmüş. Kuzey Afrika, Orta ve yakın Doğu'ya ihracatımız da yüzde 19'dan yüzde 35'e çıkmış. Ciddi bir hedef alan değişikliği var. nbsp;


gt; Türkiye son 10 yılda neler kazandı? nbsp;
Türkiye her şeyden önce son 10 senede normalleşme ve güven artışı yaşadı. nbsp;


gt; Normalleşmeden kastınız ne?
"Normalleşmeden kastım şu: nbsp;Türkiye'nin makro ekonomik dengeleri normalin çok dışındaydı. Şimdi de bazı sorunlarımız var elbette ki ama başkaları kriz yaşarken biz finansal sistemimizin gücü sayesinde krizleri atlatabiliyoruz. Son derece önemli güven kazanımı var. Bunların da birbiriyle bağlantılı alt başlıkları var."


gt; Nedir onlar?
"Türkiye ekonomisine güven arttı. Hem yerli yatırımcının hem yabancı yatırımcının güveni arttı. Türkiye ekonomisinin büyük bir ekonomi olduğuna dair bir bilinç yerleşti. Krizlerden çabuk toparlanma özelliği iyice ortaya çıktı." nbsp;


gt; Güven çok önemli tabii. Peki, devam eder mi bu güven?
"Ettirmek lazım. Dünya krizdeyken Türkiye mali çalkantı yaşamadı. Bunlar son 10 yıldır yaşadığımız istikrar döneminin sonuçları. nbsp;Ayrıca, kamu ekonomisine güven de çok arttı. Kamu yönetiminin sorunlara hakim olduğu, yetkin insanların iş başında olduğu, gereken tepkilerin zamanında verildiği bilinci hepimizde yerleşti."


gt; Problem yok mu diyorsunuz?
"Tabii ki çok sorunumuz var. Bunu hep tekrarlıyorum. Ama sahipsiz sorunlar olmadığını düşünüyorum. En önemlisi uzun dönemli sorunların ele alınabildiği bir ortamın ortaya çıktığını düşünüyorum.


gt; Seçimlerin yaklaşması istikrarı etkilenir mi? nbsp;
Etkileyeceğini düşünmüyorum. Şimdiye kadar olmadı çünkü. nbsp;


gt; İstikrar olması yeterli mi? nbsp;
İstikrar varsa diğerleri olur. Türkiye'nin cari açık meselesini çözmesi lazım. İnovasyon ve Ar-Ge'ye önem verilmeli. nbsp; Bunlar üç beş yılda sonuç verecek şeyler değil. Ama çok ciddi ele alındığını ve işlendiğini görüyoruz. Bunlar kamu yönetimine güveni getiriyor tabii.


gt; Güven konusunda çok olumlu sözler sarf ettiniz. nbsp;Neden?
Haklı nedenlerim var tabii. Bizler açısından da gerçek bir transformasyon oldu bu 10 sene. Çünkü bizler yıllarca, 'Biz yapamayız, biz başaramayız, biz adam olmayız' dedik. 'Enflasyonu çözemeyiz', 'Turizm, ihracat yapamayız, yabancı sermayeyi getiremeyiz' derken şimdi tam tersine bir psikoloji hakim.


gt; Sizi çok moralli gördüm.
Nasıl olmayayım ki? Biz mali sistemimizin ve bankalarımızın sapır sapır döküldüğü bir sistemden geliyoruz. Şimdi istikrar var. Bunun getirdiği psikolojik güç son derece önemli. Girişimcilik, yatırım çok büyük ölçüde moral işi. Cesaret edebilme işi. Elinde o gücü görebilme işi. Bu büyük bir kazanım.


Kendimize özgü formül olmalı nbsp;


gt; Hedeflere ulaşmak için önce eğitimle mi başlamamız gerekiyor?
Bazıları eğitim sisteminde mükemmelliği yakalayarak çözüm bulmuş. Kimisi bulamamış. Rusya mesela. Mükemmel bir bilim teknoloji alt yapısı var ama inovatif ürünleri dünya pazarlarında hiç gözükmeyen bir ülke. Bizim kendimize özgü formül ve çareler gerçekleştirmemiz gerekiyor.


gt; Şunu da sormadan edemeyeceğim. Türkiye marka olabilir mi?
Bu önemli bir konu. nbsp;Türkiye'nin muhtaç olduğu konulardan biri de markalaşmak. Dünya pazarlarında üstünlük kurmak ve pay almak istiyorsak; markalaşmamız lazım. Marka satın almak da bir yol. Ama kolay değil. Üç tane seçebilmek için 40 tane incelemek zorunda oluyorsunuz. Ekseri çok pahalı olduğunu görüyorsunuz. Bu hata sık yapılıyor. Markalara çok para ödeniyor. Sonra da bu paralar çıkarılamıyor. Kendimizi marka alma hevesine kaptırma hatasına kaptırmıyoruz.


gt; İmralı sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? nbsp;
Hükümetin kararlılığını kutlamak lazım diye düşünüyorum. Kararlılık gösteriyor. Zor ve riskli bir süreç başlatıyor.



Bülent Eczacıbaşı: 10 yılda çok şey değişti nbsp;

Bülent Eczacıbaşı yazarımız Metiner Sezer'in sorularını cevapladı.



2023 YILINI HATIRLATTI VE UYARDI:
Hedefe ulaşmamız için büyüme modeli değişmeli


Türkiye'nin kaliteli ürün konusunda başarılı olduğunu söyleyen Eczacıbaşı, "Fiyat rekabeti yapıyoruz. Bunun ileri noktaya taşınması gerekir" dedi


gt;?Güven tamam. Moral tamam. Da... büyüme modeli var bir de. Onun değişmesi gerekmiyor mu?
Evet, en önemli konu bu. Türkiye belirli bir büyüme modeli ile iyi bir noktaya geldi. Dünyanın 17'inci ekonomisi oldu. Milli gelirini ihracatını arttırdı. Ama 2023 yılına yönelik olarak da çok büyük hedefler koydu. Bu modelle bu hedeflere gidebilir miyiz? Ben gidebileceğimizi düşünmüyorum. nbsp;


gt; Peki, ne yapmak lazım? nbsp;
"Maliyete dayalı rekabet gücünden, inovasyona dayalı rekabet gücüne erişmemiz lazım. Biz bir kalite devrimi gerçekleştirdik. Yeni bir olguydu bu. Toplam kalite dedik. Onda da son derece başarılı oldu. Sanayiye, yurda yayıldı. Çok kaliteli ürünler üreten bir sanayimiz oldu. Türkiye bu sanayi ile ihracatını arttırmaya çalıştı, başarılı oldu. Ancak bu artış orta derecede ileri teknolojiler kullanan, günümüzün standart teknolojilerini kullanan sanayilerle oldu. Bu sanayilerde rekabet fiyatta yapılıyor. nbsp;Birçok ülke bu ürünleri üretiyor. Maliyeti düşürmek suretiyle rekabet etmeye çalışıyor. Biz de bu yarışın içerisindeyiz. Bizim karşımıza bizden daha düşük maliyetli daha ucuz emek ve sübvansiyonlarla maliyetini düşüren rakipler çıkıyor ve pazarları elimizden alabiliyorlar.


gt; İhracatçı alternatif pazar buldu ve ihracatını arttırdı. Yetmez mi?
Aynen öyle. Hedef ülkelerinde yapısal değişiklik oldu. İhracat Yakın Doğu ve Orta Doğu ile Afrika ülkelerine yöneldi. nbsp;Bunun da bir sınırı var. Bunun çözümü yeni ileri teknolojiler kullanan, yenilikçilik üzerine rekabet gücü kazanmış inovasyonu özümsemiş, sanayiye yaymış bir yapıdan geçiyor. nbsp;


gt; Zor nbsp;hedef! Türkiye bunu başarır mı?
"Zor ama imkansız değil. Başarabilir. Yeter ki doğru adımlar atsın. Bu ne yazık ki bir karar almakla veya bir kurum oluşturmakla olabilecek bir şey değil. İklimin uygun hale getirilmesi lazım. İklim birçok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor.



UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...