İBB Kültür A.Ş. 'İstanbul'un 100 âdeti'ni kitaplaştırdı

İBB Kültür A.Ş. 'İstanbul'un 100 âdeti'ni kitaplaştırdı

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Kitapta, İstanbul'a gelenler arasında 'İstanbul Hatırası' yazan bir fon önünde fotoğraf çektirmek âdettendi deniliyor

İstanbul hatırası

Kitapta, "Yakın zamana kadar İstanbul'a gelen yerli turistve askerliğini İstanbul'da yapanlar arasında "İstanbul Hatırası" yazan bir fonönünde fotoğraf çektirmek âdettendi" deniliyor. Mehtap seyri ve bülbül sesidinleme davetleri de ilginç âdetler olarak dikkat çekiyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş., "İstanbul'un 100Âdeti"ni derleyerek kitap hâline getirdi. Uğur Aktaş'ın hazırladığı ve İstanbul'unYüzleri serisinin 71. kitabı olarak yayınlanan eserde, tarihî şehrin sosyalyaşantısını renklendiren 100 âdet ve geleneğe yer veriliyor. "İstanbul Hatırası" yazılı bir fon önünde fotoğrafçektirilmesinin, yakın zamana kadar devam eden biri olduğu kaydedilen kitaptabu konuda şu bilgilere yer veriliyor: "Yakın zamana kadar İstanbul'a gelen yerli turist veaskerliğini İstanbul'da yapanlar arasında'İstanbul Hatırası' yazan bir fonönünde fotoğraf çektirmek âdettendi. Seyyar fotoğrafçı, şipşakçı, allamünitfotoğrafçı da denen İstanbul'un sokak fotoğrafçıları, özellikle Cumhuriyet'inkuruluşundan sonra resmî belgelere getirilen fotoğraf kullanma uygulamasıylaberaber oldukça rağbet gören seyyar esnaflardan biri hâlini aldı. Sokakfotoğrafçıları tezgâhlarını daha çok resmî dairelerin bir köşesine kurar,makinelerinin ahşap kısmını sarı ve kırmızı renge boyar, karanlık odanın içindebulunduğu kutuyu ahşap üç ayak üzerine oturturlardı. Fotoğrafçı fotoğrafıçekmeden önce siyah kolluklarını takar, kutunun iki yanından ellerini sokarakfotoğraf kâğıdını yerine yerleştirirdi. Sonra sağ eliyle objektifin üstündekikapağı kaldırır, sol eliyle müşterilerin objektife bakmasını işaret eder vefotoğrafı çekerdi. Özellikle İstanbul'un turistik ve tarihî yerlerinde çalışansokak fotoğrafçılarının çoğunda "İstanbul Hatırası" yazan fon bulunur,İstanbul'dan bir hatıra isteyen turistler, bu fon önünde fotoğrafçektirirlerdi. Sokak fotoğrafçılarının azalmasıyla beraber bu âdet de kayboldu."

Gül mevsiminde bülbüller coşardı

Kitapta yer verilen ilginç âdetlerden biri de; biri Eyüp,diğeri Üsküdar'da bulunan ve Bülbül Deresi adıyla anılan iki mesire yerine, sırfbülbül sesi dinlemek için gidilmesi. Ayrıca, "Mehtap seyri davetleri" de ilginçâdetlerden biri olarak dikkat çekiyor. Osmanlı'nın sosyal hayatına ışık tutan kaynak niteliğindebir kitapta yer verilen en ilgi çekici âdetlerden biri de sâdece bülbül sesidinlemek için Bülbül Deresi'ne gidilmesi. Konu ile ilgili olarak kitapta şubilgiler yer veriliyor: "Eski İstanbul'da bülbülleriyle ünlü birçok yer vardı.İstanbul halkı, biri Üsküdar, diğeri Eyüp'te bulunan ve Bülbül Deresi adıylaanılan iki mesire yerine giderek bülbül sesi dinlemeyi âdet edinmişlerdi. Bunundışında bazı mehtap seyri davetleri bülbül dinlemek üzere ertesi günesarkıtılır, ayrıca bülbül yatağı olan bağ, bahçe ve korulara yakın oturanİstanbullular, uzak semtlerdeki yakınlarını sırf bülbül dinlemek için davetederlerdi. İstanbul'da bülbülleriyle ünlü yerlerin başında Çubuklu,Göksü, Alemdağ, İstinye, Emirgân, Eyüp, Üsküdar ve Kanlıca'daki bahçe vekorular geliyordu." Kitapta Ramazan'a ve bayrama özel geleneklerden, bolluk veuğur getirmesi için yapılan adetlere, padişahların kılıç kuşanma törenlerindensadaka taşı gibi adetlere kadar şehrin toplumsal hayatında yüzyıllar boyuncayaşatılan çeşitli uygulamalar anlatılıyor.

İstanbul Adetleri Kadınlar Etrafında Şekillenirdi

Kitapta yer alan bilgiye göre, toplum hayatında oldukçaönemli bir yere sahip olan adetler, sosyal hayatı düzenleyen kurallar toplamıdır.Yeni bir ev alındığında, düğün ya da doğum esnasında veya insanların belli biramaçla bir araya geldiği hemen her seferinde uyulan adetlerin çoğu nazardeğmesini engellemek, bereket, bolluk ve uğur getirmesi amacıyla uyulanadetlerdir ve bunların çoğu kadınlar etrafında şekillenmiştir.

nbsp;Savaş Zamanlarında Evlerde Oya ve Kese Örülmezdi

İstanbul'un 100 Adeti adlı kitap hazırlanırken birbiriyleilişkili adetler bir arada anlatılmış. Hem birbirleriyle ilişkileri hem de çoğuev içinde geçtiği için bunları bir arada okuyan okurların eski İstanbulyaşayışını, daha iyi kavrayacağı düşünülmüş. Örnek vermek gerekirse, savaşzamanı, savaşı uzatacağına inanıldığından evlerde oya ve kese örmemeye dikkatedilirdi. nbsp; Yeni taşınılan evin ocağıyakılacağı zaman evde ilk olarak tatlı pişirmenin veya ocağın üstüne bir parçakımızı şeker atmanın eve uğur ve neşe getireceğine inanılırdı. Yeni bir elbisedikilirken yakasından artan parça doğranıp atılırsa, elbise ilk olarak Cumaveya Pazar günü giyilirse o elbisenin sahibine uğur getireceğine inanılırdı.

İşte Osmanlı'nın ve İstanbul'un sosyal yaşantısınırenklendiren birbirinden ilginç adetler:

"Yağ Parası Mum Parası"

Akşam Oldu Kandil Parası

Eski ramazanlardaki eğlenceli çocuk âdetlerindendi. Çocuklarramazan gecelerinde toplanıp, bir çanağa mum ya da kandil koyarak kapı kapıdolaşır ve komşulardan "donanma" parası dedikleri bir bahşiş toplarlardı. Yağ parası mum parası toplamaya çıkan çocuklar kapılarınönünde durup hep bir ağızdan tekerlemelerini söyler, para vermeyen evlerin kandillerinitaşlarlardı. Eski İstanbul çocuklarının en eğlenceli âdetlerinden biri olan yağparası mum parası tekerlemesinin sözleri şu şekildeydi: "Yağ parası, mum parası/ Akşam oldu kandil parası / Kömürlükte kömür / Hanımlara ömür / Merdivendeniniyor / Bize para veriyor / Yağlı kapı, ballı kapı / Halkası büyük, renklikapı"

Osmanlı Sarayında Bayramlaşma

Osmanlı sarayında bayramlaşma töreninde padişah tahtındanuzanan saçak öpülürdü. Saçak önde gelen biri tarafından tutulur, başta sadrazamolmak üzere rütbe sırasına göre öpülür, bazıları padişahın eteğini, ayağınıöper, temenna ederek geçerlerdi. II. Abdülhamid döneminde saçağı, ölünceyekadar Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa tutmuştur. Mehmed Reşad padişah oluncaMeclis-i Mebusan Reisi Ahmet Rıza Bey ve bazı mebuslar saçak öpmezdi. Basındalehlerinde ve aleyhlerinde birçok yazı yazıldıysa da, bundan sonra âdet resmibir karar alınmadan kaldırıldı. El öpme âdeti Ramazan ve Kurban bayramı gibidini bayramlar başta olmak üzere gündelik yaşamımızda bir saygı ifadesi olarakvarlığını sürdürmektedir.

Baklava Alayı Geliyor!

İstanbul hayatının değişmez ananelerinden birisi de Ramazanaylarının en renkli görüntülerine sahne olan Baklava Alayı'dır. Kanuni Sultan Süleyman devrinden kalma bir âdet olan BaklavaAlayı, her Ramazan ayının on beşinci günü Topkapı Sarayı'nda gerçekleşenHırka-i Saadet ziyareti kapsamında düzenlenirdi.

Padişah için iki tepsi

Sayıları on binlere varan yeniçerilere baklava dağıtmak içinsaray mutfağına, İstanbul esnafından tepsiler kiralanırdı. Ramazan ayının onbeşinci gününde, saray kapılarında biriken yeniçeriler, sarayın orta kapısıolan Babüsselam'dan içeri alınır, saray mutfağının önüne bağlanmış olan baklavatepsilerinin önüne dizilirlerdi. Önce padişah için iki tepsi baklava çekilir,ardından yeniçeriler her on nefere bir baklava olmak üzere tepsilerini alır,yeşil sırıkların üzerine yerleştirir ve geldikleri gibi sarayın ikincikapısından çıkarlardı. Baklava Alayı, İstanbul halkının her yıl seyrettiğieğlencelerden olmuştur. İstanbul halkı, baklava tepsilerinin geçeceği yollaradoluşur ve bu şenlikli alayı seyretmek için birbirleriyle yarışırdı.Yeniçeriler de saraydan aldıkları tepsi tepsi baklavaları, yeşil sırıklarüzerinde İstanbul sokaklarında dolaştırır ve kışlalarına ulaşırdı. Kışlalardabu baklavalar yendikten sonra tepsiler, ertesi sabah saray mutfağına iadeedilirdi.

nbsp;

Şangırtulu Şungurtulu Bir Adet

Mart İçeri Pire Dışarı

Oldukça gürültülü ve eğlenceli bahar karşılama âdetlerindenbiriydi. Her yıl mart ayının ilk gecesinde İstanbul halkı evlerindeki kırıktesti, çatlak saksı, kullanılmaz hale gelmiş kavanoz, sürahi, bardak gibi camve toprak eşyaları pencerelerden dışarı atar ve "Mart içeri, pire dışarı" diyebağırırlardı. Bu âdete benzer bir başka âdet de, daha çok gayrimüslimlerinyılbaşı gecesi uğursuzlukları uzaklaştırmak için evlerinden bardak, tabak gibieşyalar atmasıdır. Bu âdet günümüzde de uygulanmaktadır.

Tadı Gitti Adı Kaldı

Helva Sohbetleri

İstanbulluların helva yapma geleneğini Anadolu'dan göç ettirilenhalk sayesinde edindiği tahmin edilmektedir. Önceleri daha çok bir esnaf âdetiolan helva sohbetleri, Lale Devri'nden sonra en önemli kış toplantısı veeğlencesi haline geldi. Bu sohbetlerde türlü oyunlar oynanır, saz takımları,mülatefeciler, şairler, nüktedanlar davet edilir; helva sohbeti hazırlıkları vebu konuda gösterilen ihtimam düğünlerle yarışırdı. Helva sohbetlerine adını veren ketenhelvasının yapımı, bueğlencenin merkezini oluştururdu. Odanın ortasına, çevresine on kişininoturabileceği kadar büyük bir bakır sini yerleştirilir, siniye yaklaşık yirmisantim kalınlığında ağdalanmış halka şeker ve ortasına elenmiş un konulur, buiş için çağırılmış ustalar Pir Selman-ı Pâk'e gülbanklar okuyarak helvanınyapımına başlarlardı. Ağdalanmış şeker elden ele geçirilerek inceltilirkenmisafirler türküler, şarkılar söyler, birbirlerine bilmeceler sorarak helvanınyapımını izlerlerdi. Helva kıvama gelip tel tel olunca misafirlere dağıtılır veeğlencelere devam edilirdi. Helva sohbetleri, günümüzdeki altın gününe benzerşekilde kadınlar arasında da düzenlenirdi.

Halkın Dilek ve Şikayet Kutusu: Arzuhal Taşı

Haliç Karaağaç yakınlarındaki adaların birinin üzerinde,kaidesi harç ve demirden, halk tarafından arzuhal taşı adıyla anılan bir taşvardı. Yapım tarihi ve kullanım amacı tam olarak bilinmese de, halk arasındakiinanış bu taşın padişaha sunulacak arzuhaller için oraya dikildiğiydi. III. Ahmed döneminde İstanbul halkı padişaha bir dilekçesunacağı zaman bir kayıkla adaya gelip, dilek veya şikâyetini bildirenarzuhalini taşın üzerine bırakıyor, belli dönemlerde adaya gelen bir saraygörevlisi de bu kâğıtları toplayıp padişaha sunuyordu.

Çat Kapı Sabah Kahvesi

Eski İstanbul'da kadınların en önemli sosyalleşmelerindenbiri de sabah kahvesine gitme âdetiydi. O zamanki evler genelde ahşap veavlulu, bahçeliydi ve sabah kahvesi için komşusuna giden kadın evin kapısınıçalmadan "Hu hu, evde misin" diye seslenerek kapıyı açar, feracesi vebaşörtüsünü koldemirine astıktan sonra otururdu. Komşular kahvelerini içerkenhal hatır sorar, o günlerde önemli bir olay olduysa yorumlar yaparak bir süresohbet ettikten sonra ayrılırlardı. Mahalle yaşantısının değişmesiyle beraber teklifsiz sabahkahvesi âdeti de yavaş yavaş yok oldu.

Sefa KOYUNCU-İSTANBUL

##tgvideo##

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...