Gâvurluk

A -
A +
Basında belli bir kesim var. Sürekli Diyanet'le uğraşıyor, devamlı kutsallarımıza taarruz ediyorlar.
Allah'ın âyetini, Peygamberimizin hadisini tartışmaya açıyor, dinimizin kaidelerini kafalarına uydurmaya kalkıyorlar.
Sabah namazına çağrı programlarını; suç işleniyormuş, savaşa çağrı yapılıyormuş gibi lanse ediyorlar.
Mesela Sözcü gazetesinde bir muhabir var.
Her hafta mutlaka Diyanet haberi yapıyor. Tabii çarpıtarak…
Adam geçen hafta "Dini Kavramlar Sözlüğü"nde "nikâh" maddesine bakmış. İzahın içinde "büluğ" kelimesi geçiyormuş. Kalkmış bir de "büluğ"a bakmış.
Sonra iki ayrı maddeden bir cümle çıkarıp Diyanet'in ağzından "Kızlar 9 yaşında, erkekler 12 yaşında evlenebilir" diye yazdı.
Sanki bunun Türkiye'de örneği varmış gibi. Sanki 9 yaşında evliliklere izin veriliyormuş gibi.
Fesuphanallah...
Öyle bir hava oluşturuldu ki akla zarar.
Dindarları "Çocuk ve kadın düşmanı" ilan edeni mi ararsın, Diyanet'e "Sapıklar örgütü" diyeni mi?
          ***
Fetvalardan, internet sitesinden, takvim yapraklarından, bir hoca efendinin sohbetinden kendilerine bir 'malzeme' bulup, bunları kokuşmuş ağızlarına gargara yapıyorlar.
Bazen de 'skandal'ı kendileri kurguluyorlar:
"Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?"
"Alevi olan kişi ile evlilik caiz midir?"
"Bir erkek, hanımına 'Sen benim anam bacımsın' derse, bu boşama olur mu?”
"Biber gazı solumak orucu bozar mı?"
"Telefon, faks, mektup, mesaj ve internetle kişi eşinden boşanabilir mi?"
Bunlar Diyanet'e sorulan ve daha sonra çarpıtılarak haberi yapılan "tuzak" sorulardan bazıları.
Öyle bilgisizler ve art niyetliler ki "af dilemeyi" günah çıkarma duası diye yazıyorlar.
          ***
Bir Müslüman kadının gayrimüslim ile evlenmesi yasak kılınmış. Ama evlensin istiyorlar.
Üzerinde canlı varlıkların resimlerinin bulunduğu elbise ile namaz kılmak mekruhtur. Fakat alay ediyorlar.
Diyanet, "İçki, kumar ve fal şeytan işi" diyor. Bunlara cevaz verilsin istiyorlar.
Ehl-i kitaptan olmayanın kestiği hayvan yenmez. Bunlar yenilsin diyorlar.
          ***
Müslüman olmayan kimseye "gâvur" denilir.
Anadolu'da Müslüman olup aklı fitneye çalışana, hinlik ve acımasızlık yapana da aynı yakıştırmada bulunurlar.
Bunlarınki de o misal.
Biliriz her hâlükârda gâvurluk yapacaksınız.
Bari çocukları alet etmeyin.
 
İkisi bir arada!
Merhum Turgut Özal'ın 83 yaşındaki eşi Semra Özal Posta gazetesine konuşmuş.
Semranım diyor ki: "Kur'ân da okur, eğlenceye de giderim. 5 vakit namazımı kılarım. Ama davete gidip viskimi de içerim. Hepsinin yeri ayrı..."
Bazılarının arzu ettiği din tarzı bu.
Gâvurluk
Bir biz şeffafız
 
İran'da sekiz ay önce Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı.
Hasan Ruhani, oyların yüzde 57'sini alarak ikinci defa cumhurbaşkanı oldu.
O gün uluslararası ajanslardan haber merkezlerine fotoğraf yağmıştı.
Sıraya girmiş, kimliklerini göstererek gülücükler saçan çarşaflı kadınlar; parmağı boyalı ağır makyajlı genç kızlar, sandık başında zafer işareti yapanlar...
Dünyaya demokrasi pozu veriliyordu.
O manzaranın üzerinden bir yıl geçmeden ülke karıştı.
Bizdeki Gezi olaylarına benzer hadiseler cereyan etti.
80'e yakın şehirde isyan çıktı. 29 kişi öldü.
Bir haftada İran'dan 50 kare fotoğraf gelmedi, gelemedi.
Sosyal medyadaki birtakım paylaşımların dışında orada ne olup bittiğini gösteren sağlıklı bilgilere ulaşılamadı.
İran yönetimi, interneti keserek enformasyon akışına engel oldu.
Batı'da da toplumsal olaylar ve terör saldırılarında aynı tavır takınılıyor. İnternet kesilmiyor belki ancak medya nerede durması gerektiğini biliyor.
Bizde ise her şey 'şeffaf'...
Bir hadise olduğunda derhal yüzlerce fotoğraf dünyaya servis ediliyor. Olay, anında Türkiye aleyhine kara propagandaya dönüşüyor. Maalesef medya da işin tam göbeğinde konumlanıyor.
Gâvurluk
Düzen değişmez
 
Sene 2005.
Dönemin Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi rektörünün üniversiteyi ulusalcı akrabalarıyla doldurduğu ortaya çıkmıştı.
Üniversitede soyadı benzerliği olan tam 112 akademisyen tespit edilmiş; eşe, çocuğa, geline, damada kadro açıldığı belirlenmişti.
Sağ basın skandalı uzun süre gündemde tutmuştu.
Geçtiğimiz haftalarda bazı üniversitelerden benzer haberler geldi.
Rektörün birisi eşini dekan atamış, kardeşini ve oğlunu işe almış, kadroları akrabalarla doldurmuş.
Diğeri, eşini genel sekreter yapmış.
Bir başkası karısını basın müdürü koltuğuna oturtmuş.
Demek ki bu ülkede düzen değişmiyor.
Kadrolaşmadan şikâyet edenler, hakkaniyetten değil, kadrolaşamadıkları için itiraz ediyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.