Putin direniyor!

A -
A +
Rusya, konumu itibariyle Kuzey Yarımküresi'nde yer alır. Çarlık (imparatorluk) döneminden beri Rusya'nın hedefi sıcak denizlere inmektir. Bunun da yapılabilir tek yolu; Osmanlı ve ondan sonra da Türkiye toprakları üzerinden geçmekteydi (Boğazlar)...

Bu fırsatı ilk defa; Birinci Cihan Savaşı yıllarında; "Hasta Adam" addedilen Osmanlı yıkılırken yakalamıştı. Osmanlı'yı parçalama ve bölüşmenin başını İngiltere çekiyor; seneler öncesinden hazırlamış olduğu sinsice planları peş peşe devreye sokuyordu.

Osmanlı'ya çullanan "İtilaf" devletlerinin başında İngiltere, Rusya, Fransa ve İtalya gelmekteydi. Bunların her birisinin derdi; yağmalanan imparatorluk topraklarından paylarına düşeni azami kılmak ve gelecek için hayal ettikleri millî hedeflere ulaşmaktı.

Takvimler 1916'yı gösterirken; yani savaşın tam orta yerinde; Rusya'nın dışişleri bakanlığı makamında ünlü devlet adamı Sergey Dmitriyeviç Sazonov bulunmaktaydı. Sazonov, İngiliz ve Fransız meslektaşları ile bir araya geldi ve yaptıkları gizli anlaşma neticesinde Osmanlı toprakları paylaşıldı. Buna göre; Orta-Doğu, kısm-ı azamisi ile İngiltere'ye verilirken; Boğazlar ve Doğu Anadolu Ruslara peşkeş çekiliyordu!

Henüz, Büyük Savaş bitmeden; 1917 senesinin Ekim'inde Rusya'da Bolşevik İhtilali olunca; Rusya kendi derdine düştü ve mahut Antlaşma (Sykes-Picot); Rusya dışlanarak, yalnızca İngiltere ile Fransa arasında imzalanıp yürürlüğe sokuldu.

Rusya'dan kurtulup, yalnız başına kaldığını gören "Büyük Şeytan" İngiltere, Osmanlı topraklarında oluşturduğu devletçiklerin sınırlarını; her birisinde çıbanbaşı bırakmak suretiyle âdeta cetvelle çizdi. İngilizlerin savaş bakanlığını yürüten ve bilahare hükümet başkanı olan Winston Churchill bile, bu vahşi taksim karşısında; "tarihin en büyük ahlaksızlıklarından biri!" demekten kendini alamamıştır.

Rusya, müttefiklerince kendisine oynanan bu oyunu unutmayacak ve 2. Cihan Savaşı'nın galipleri arasında yer alarak; dünün intikamını almak istedi ve 1949 yılında Türkiye'den Boğazlarla birlikte Kars, Artvin ve Ardahan'ı istedi. Sıkışan Türkiye, bu yüzden NATO'ya girmeye mecbur edildi!

Evet, NATO'ya biz isteyerek ve hatta yalvararak girdik ama; neyin karşılığında olduğu düşünülünce; oraya girmeye zorlandığımız anlaşılır!

Baas iktidarından sonra Suriye, Mısır, Irak, Libya Rusya'ya yakınlaşır. Bu durum Suriye'de, 1957 yılında bir komünistin Genelkurmay Başkanı olmasıyla zirveye çıkar. Bu kez Türkiye,  komünizm tehlikesiyle tehdit edilir. Mahut tehlike karşısında Türkiye'yi ABD Başkanı David Eisenhower savunacaktır!

1991 senesinde parçalanma sürecine giren Sovyet Rusya, nihayetinde; Putin'le birlikte derlenme-toparlanma ve yeniden yükselişe geçme trendini yakaladı. Ukrayna'ya girerek Kırım'ı ilhak etti. Türkiye gibi Batı'nın boy hedefi oldu; petrol ve gaz fiyatları düşürülerek ekonomisi çökertilmek istendi. Rusya, kendine biçilen bu sargıdan çıkabilmek için birçok büyük; üç kere de yüzde 30'lar dolayında devalüasyona gitmek zorunda kaldı.

Suriye'de desteklemekte olduğu rejim (Esad yönetimi) ülkenin ancak yüzde 15'ini kontrol edebiliyor. Suriye'nin bölünmesinin mukadder olduğunu görünce; Rusya için hayati önemi haiz Akdeniz'deki üslerini tahkim etmek için harekete geçti. Hemen akabinde Esad, Moskova'ya gidip Putin'i ziyaret etti.

Bütün bu yapılanlar, Rusya'nın, pek yakında kurulacak Suriye masasında yer alıp elini güçlendirmeye matuftur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.