Mazlumun en büyük silahı masumiyettir

A -
A +
Başlıktaki söz Çerkesçe dil bilimci Ragıp Mete'ye aitmiş.

Belki de bir dostumuzun dediği gibi Gandi söylemiştir. Bilemiyorum.

Günümüze uygun.

Misal, Gezi parkında ağaç için toplanan gençler mazlumdu ve en büyük silahları masumiyetti. Üzerlerine dozerlerle gidildiği esnada ısrarla orada kımıldamadan otururlarken, Cemaatçi polisler onlara acımasızca gaz sıkarken, ağaç için kurdukları çadırları yaktırırlarken mazlum ve masumdular.

Ne zaman ki molotofları ellerine aldılar, ne zaman ki ATM'leri, dükkânların kepenklerini kırmaya ve kaldırım taşlarını söküp fırlatmaya başladılar, o masumiyet kayboldu. Mazlum da kendisine o ilk başlarda şiddet uygulayan karşısındakine dönüştü ve onunla aynı silahı kullanmaya başladı.

Mazlum, "masumiyet"i terk ederken, onu şiddet kullananla özdeşleştiren en kolay yolu, yani ötekinin silahını tercih etmişti. Bu eşitlenme mazlum Gezici gencin masumiyetini ortadan kaldırmakla (en etkili silahını elinden almakla) kalmamış haklılığını da yitirmesine sebep olmuştu.

Yıllarca "Kürt meselesi" diye tanımladığımız o derin yaraya gelirsek.

Kurtuluş Savaşı'nda vatan savunmasında aktif olarak yer alan Kürtler 1923 yılında Cumhuriyet kurulurken en büyük kazığı yemiş bir millet olarak mazlumdular.

Zulüm de gördüler.

1990'lı yılların sonuna dek ülkeyi yöneten Kemalist askerî vesayetin devlet organları tarafından mağdur edildiler, sistematik olarak katliamlara maruz bırakıldılar, defalarca isyan ettiler, öldüler ve öldürüldüler. Ama çoğunlukla masumdular. Mağaralarda gazlarla âdeta jenoside tabi tutulan Dersimliler gibi. Sürülen, toplama kamplarında aç bırakılan, işkence gören Kürt ileri gelenleri gibi. Dersimli Seyit Rıza'nın idam edilmeden önce "Evladı Kerbelâyız, ayıptır, günahtır, cinayettir" dediği katliamlar ve idamlardan geçtiler.

Buna rağmen Kürtler 1970'li yılların görece demokratik ortamında silahı seçmediler. Bu yıllarda demokratik Kürt siyaseti şekillenmeye başladı. Hepsi de sosyalist partiler ve hareketlerdi.

Seçimlere girip, aşiretlerin de desteğiyle hatırı sayılır oylar alıyorlardı. Şerafettin Elçi'ler, Kemal Burkay'lar o dönemin siyasetçileri olarak parladılar.

Soğuk Savaş'ın tüm hızıyla sürdüğü yıllardı. ABD, Kürtlerin yaşadığı petrol bölgelerindeki hâkimiyetin sosyalistlerin eline geçeceğinden korkuyordu ve Türkiye'deki demokratik Kürt hareketi de bu yüzden tasfiye edilmeliydi.

ABD, doğrudan yönettiği MİT eliyle bir silahlı örgütün temelini attı. MİT'in en önemli ajanlarından Mehmet Ali Yıldırım'ın, 1971 yılından beri kızı Kesire ile birlikte yaşayan Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi Abdullah Öcalan'ı MİT'teki şeflerine "Bizim Kesire'nin nişanlısı" diye takdim etmesinden sonra başladı her şey. Öcalan Kürdistan İşçi Partisi(PKK)ni kurdu.

PKK Kürt ulusal sorununun çözümünde silahlı mücadeleyi esas almıştı ve ilk eylemini 1978 yılında yaptı. Ardından o vakitler DDKD ya da DHKD olarak tanımlanan silahsız Kürt örgütlerinin mensuplarının toplantılarını basıp, önde gelen isimlerini katlettiler.

Devlet, ileride kontrolü altında tutacağını sandığı PKK eliyle demokratik Kürt siyasetini tasfiye etmişti. Aslında MİT'e böyle çakma ve paravan bir örgütü kurduran ABD, sonuna dek PKK'yı bölgede bir enstrüman olarak kullanmaya kararlıydı. 1980 darbesi sonrası yaşanan ağır trajediler (Diyarbakır cezaevi vb.) PKK'ya katılımları hızla artırdı.

Kürt siyasi hareketindeki mazlumluğun verdiği o masumiyet PKK ile birlikte yitirildi. 25 yıl süren kanlı bir çatışma döneminden, on binlerce insanın kaybedilmesinin ardından ilk kez AK Parti hükümeti Kürt meselesinde kalıcı demokratik adımları attı. Kürt'üm demek suç olmaktan çıktı. YSK'nın dünkü kararı bile gelinen noktayı açıklıyor. Seçimlerde Kürtçe propaganda ve konuşmalar yapılabiliyor. Zaten devletin kanallarından biri TRT Kürdi, özel okullarda ana dil eğitimi var. Köylerin ve sokakların adı çoktan değişti. Çocuklara Kürtçe ad vermek serbest, cezaevlerinde Kürtçe konuşmak da. Özel okullarda ana dil eğitimi yapılabiliyor. Devlet okullarında seçmeli ana dil eğitimi var. Artık siyasi zeminde her şey konuşulabiliyor ve bu AK Parti hükümeti sayesinde.

Ve yine AK Parti ve Erdoğan sayesinde bu ülkede iki yıl kan dökülmedi, analar ağlamadı.
Ama PKK yüzde 13 oy alan HDP'ye rağmen demokratik siyaset zeminini bombaladı.

Sonuçta katliam makinesi gibi çalışan PKK'ya karşı güçlü bir duruş sergilemeyen HDP de aynı akıbete uğradı. Zaten Kobani kalkışmasıyla eli kana bulanan HDP artık kirli bir parti.

Masumiyet, HDP ve temsil ettiği değerler için sadece bir kelime artık.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.