Şehit yakınları üzerinden psikolojik harp

A -
A +
Önüne mikrofon uzatan her kimse, haberi önceden almış ve heyecanla şehit damadın kayınvalidesi olduğunu sandığım teyzemize soruyor:
"Erdoğan telefonla taziye için aradığında ne oldu?"
Teyzenin söylediğine göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan telefon gelince şehit damadın ablası almış ahizeyi eline. İlk önce "Kimsin sen, Başbakan mısın, Cumhurbaşkanı mı?" diye sormuş. Karşıdan Cumhurbaşkanı olduğu cevabı gelince de başlamış konuşmaya:
"Allah seni Tayyip, senin oğlun Bilal de böyle tabutuyla bayrağa sarılı olarak gelsin, sen de bizi anla. Başka da hiçbir şey bilmiyorum."
Teyze bedelli askerlik üzerine pek de anlaşılamayan şeyler söyledikten sonra telefon konuşmasını abladan daha sonra aldığı bilgiyle devam ettiriyor:
"Tayyip ona senin Abin de bu mesleği seçmeseydi demiş. Değil Cumhurbaşkanı, 60 yaşındaki bir insanın söyleyeceği şey mi bu?"
Bu videoyu Tuncay Özkan gibi CHP'li vekiller yayıyorlar. Kendine benzeyen karakter düşkünü takipçileri de birbirinden "nezih" üsluplarıyla yorumlarda bulunuyorlar.
Bir şey demiyorum. Müptezellik de bir marifet demek ki.
Sözüm, son günlerde politik kışkırtmalarla konuşan ve sayıları az da olsa "şehit yakını" toleransıyla her sözünü başımızı eğerek karşıladığımız insanlara.
Bu ülkede sinema ya da tiyatro oyuncusu olsan bile sette kaza geçirip ölme ihtimali vardır.
Sen oğlunu küçük yaşta askerî okula gönderiyorsun. Onun, bu okulda vatan için canını seve seve feda edeceğine dair and içeceğini, bu milletin de canını, malını ve ırzını, ülkenin iç ve dış güvenliğini senin oğluna ve onun gibi on binlercesine teslim ettiğini biliyorsun.
Kaldı ki bu ülkenin İsviçre olmadığının da pekâlâ bilincindesin. 40 yıldır iç savaşın eşiğinden dönüyoruz. PKK terörüyle 55 bin can yitirildi. Ölüm her an bırak senin oğlun, kardeşin olan Subayı, halkın da ensesinde. Türkiye'de yitirilen on binlerce insanın yüzde 80'inden fazlası sivil. Ve o sivillerin hepsi de masumdu. Hepsi de PKK tarafından öldürüldü ve hâlâ öldürülüyor.
Bakın, daha önceki gün, üç polis şehit edildi. PKK'nın yerleştirdiği bombanın patlaması sonucu Fırat adlı 13 yaşındaki çocuk öldü.
Seni kışkırtan medya ve politikacı o çocuğun ölümünü "Erken patlayan bomba yüzünden bir çocuk öldü!" diye verdi. Yaaa, erken patladığını biliyorlarmış. Bekliyorlarmış ki senin oğlun ya da kardeşin geçerken ölsün de senin gibiler PKK yerine hükümete ya da Erdoğan'a çemkirsin.
Oysa, sizin o edep sınırlarını zorlayarak "Tayyip Tayyip" dediğiniz adam 2 yıl bu ülkede elini ve gövdesini taşın altına koyarak, binbir riski göze alarak anaları ağlatmadı. Ama karşıdaki bir terör örgütü. Tüm dünyanın istihbarat ağlarının emrindeki bir teşkilat. Seçimden hemen sonra yine saldırdı. Ne yapsaydılar? PKK'ya teslim mi olsaydılar. Bunu mu istiyorsunuz?
Şehitlere saygımız sonsuz. Her birinin ölümü yüreğimizi titretiyor.
Ama sizler de şehit yakını olarak PKK'yı mutlu etmeyin.
Bu ülkenin seni arayıp üzüntülerini ve taziyelerini bildirmek isteyen Cumhurbaşkanına "kimsin sen" diye konuşmakla PKK'nın saldırıları durmaz.
Cumhurbaşkanı'nın oğlundan ne istiyorsunuz? Askerliğini bedelli yaptı diye mi? Sorsanız en az iki komşunuz bedelli askerlik yapmıştır. Seni kışkırtanların çoğunun yakınları bedelli yapmıştır askerliğini.
O tuzukuru Nişantaşı, Bebek, Etiler, Çankaya, Teşvikiye, Cihangir vb. çevrelerin çocukları ya bedelliden "yırttı" ya da torpille Doğu'da askerlik yapmaktan kaçtı. Sana gaz veren CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin anlatsın askerlikten nasıl yırtıldığını... Kendisi uzman bu konuda.
Soruyorum.
Bilal askere gidip öldürülse rahatlayacak mısın? PKK terörü duracak mı?
Gerçekler acıtıcı.
Askerlik mesleğini ölümden korkanlar seçmez. Hiçbir şehidimizde de, askerimizde de bu korku yok.
Askerlik barış döneminde de yapılır savaş döneminde de.
Askerlikte ölmek de var, kalmak da.
Bu vatan için ölmekten korkanlar varsa gitsinler PKK'ya teslim olsunlar.
Cemil Bayık, Murat Karayılan onları bekliyor. Zaten çağrı da yapıyorlar bakın, "Bizim savaşımız askerle değil. Bize saldırmayan askere saldırmayacağız" diye.
Şehit yakınları, Che Guevera'nın "Ölüm nereden gelirse gelsin, hoş geldi, safa geldi" sözünü duvarlarına asan seküler sol ahlaksızların ve onların müttefiki Beyaz Türk Medyası'nın oyununa gelmemeli.
Bu bir psikolojik harp ve ülkenin yumuşak karnı olarak da sizin acılarınızı sömürüyorlar, farkına varın artık.
Not: Bu yazıyı okuyup da "Senin için kolay, bir yakının öldürülsün de gör" şablonuna sığınacak olanları da Allah'a havale ediyorum; akıl fikir vermesi için.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.