TRT çöküşün eşiğinde… Sorumlusu kim?

A -
A +
Brahms’ı sever misiniz?
İngrid Bergman, Antony Perkins ve Yves Montand’ın rol aldığı o unutulmaz filmin adı değil kastettiğim.
Sizi bilmem ama ben Brahms’ı gerçekten severim. Bu yüzden de dün işe gelirken TRT 3 radyoda dinlediklerimden çok etkilendim. Sabah programlarından birinde, Johannes Brahms’ın tutkunu olduğum 3. Senfonisinin 3. bölümünü yayınlamadan önce müthiş bir sürpriz vardı. Program sunucuları Brahms’ın 1897 yılında, yani bundan 120 yıl önce kaydedilen sesini dinlettiler. Ardından da yine Brahms’ın bizzat yönettiği iki valsini. Müziğin sesi cızırtılar arasında geliyordu ama inanılmazdı.
Böyle bir sürprizi insana ancak TRT yaşatabilir… Nida Tüfekçi’nin derlediği unutulmuş bir türküyü, Hafız Burhan’ın ya da Münir Nurettin Selçuk’un konser kayıtlarını TRT’den dinlersiniz.
Bu yüzden kültür hayatını zenginleştiren her şeyi TRT radyolarından ve ekranlarından bulmayı ümit ederiz. Örneğin bir yer altı şehrinin ilginç görüntülerini, bilinmeyen farklı bir kültürün izlerini TRT radyolarından ve ekranlarından izleriz. Buz patenini oradan sevmişizdir, kayak yarışmalarına aşinalığımız da TRT’dendir. Eli yüzü düzgün diziler orada yayınlanır ya da TRT finansman sağlayarak senaryolar sipariş eder ve sinema filmlerine sponsor olur. Kültür sohbetleri, Ramazan programları, Muharrem ayında Alevi inanç ve kültürüyle ilgili programları sadece TRT’de izleme imkânımız vardır.
TRT Türk Halk Müziği ve Türk Sanat Müziği’nde bir okuldur. En iyi sesler hâlâ oradan yetişir. Dolayısıyla müzik programları sahicidir, kalitelidir ve Türk müziği bu kurum sayesinde soluk alır.
Tüm bu alanlardaki yayıncılık reklam, para ve dolayısıyla kâr getirmese de TRT yapmak zorundadır. Çünkü bir kamu kuruluşudur.
Ancak son 20-30 yıldır artan bir ivmeyle şöyle bir kampanya yürütüldü:
“TRT halkın kanını emiyor, kamu parasını har vurup harman savuruyor ve üstelik zarar ediyor.”
TRT ve dolayısıyla hükümet de bu kampanyanın öylesine tesiri altında kaldı ki herkes gözünü TRT’ye elektrik faturalarından aktarılan paya, TRT’nin reytinglerdeki yerine, aldığı reklamlara dikti. Yazdıkça yazdılar.
Bu arada “Tamam kardeşim TRT’de pek çok sorun mevcut. Fazla adam çalışıyor, atıl olan departmanlar var filan da bir kamu kurumundan söz ediyoruz sonuçta. Ne reytingi, ne kârı? Karakoldan, devlet okulundan kâr bekliyor musunuz?” diyenlerin sesi işitilmedi bile bu gürültü arasında.
Bunun üzerine TRT ne yaptı?
Tuttu saçma bir reyting yarışına girdi. Ardından dünya paralar dökerek futbol maçlarının yayınlanma haklarını satın aldı. Büyük bütçelerle reytinglerde kafa koparacak diziler yapmaya soyundu. Bu arada kamu kuruluşu olduğunu unutmadı ve kanal açmayı sürdürdü. Açtıkça açtı. TRT Avaz mı dersin, epey paranın saçıldığı-dağıtıldığı TRT Türk mü dersin, TRT Kürdi mi? Peş peşe geldi. Sonuç 14 televizyon kanalı, 6 ulusal, 6 bölgesel, bir yerel, 2 uluslararası radyo kanalı ve 32 dilde yayın yapan internet haberciliği.
Peki, geliri neydi TRT’nin?
2013 yılında TRT’nin radyo-televizyon satışlarının bandrolleri ve elektrik paylarından elde ettiği gelir 800 milyon lira civarındaydı. Bu da kurumun yıllık gelirinin yarısına tekabül ediyordu.
Ama bu kadar masraf yetmezmiş gibi pat diye Danıştay’ın kararı geldi.
Enerji Piyasaları Düzenleme Kurulu (EPDK) da tam bu anı bekliyormuşçasına enerji faturalarındaki kayıp kaçak bedeli üzerinden tahsil edilen TRT payını ödemeyeceğini duyurdu. TRT’nin gelir kaybı da yüzde 20 oranında azaldı. Zaten daha evvel de Organize Sanayi Bölgelerinin(OSB) ödediği enerji payı kapsam dışına alınmış, 2010’da Bakanlar Kurulu kararıyla 21 çeşit üründe bandrol ücreti oranlarında önemli oranlarda indirim gerçekleştirilmişti.
Tam bu sırada TRT World’ün kuruluşuna başlandı. Dünya standartlarında bir kanal olması için hiçbir masraftan kaçılmadı. Ama TRT bütçesini artık hayli zorluyordu.
Hem kamu yayıncılığı yapacaksın hem de özel televizyonlarla rekabet edeceksin ve kârlılığını artıracaksın. Özel televizyonların sırtında yumurta küfesi yok. Ama TRT’nin var.
Tabii sermayeyi kediye yükleyen TRT nihayetinde hükümetin kapısına dayandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun TRT’ye soğukluğu biliniyor. Bunun nedenini detaylandırmaya gerek yok. Ama yine de ek ödenek kabineye sunuldu ve tüm bakanlar imzaladı. TRT Genel Müdürü Şenol Göka, Başbakan’ın da imzalaması için makamına gitti ve saatlerce orada bekledi. Henüz bel fıtığı ameliyatı olmuştu ve hayli zorlanıyordu üstelik.
Sonuç; o ek ödenek kararı imzalanmadı.
Ne oldu şimdi? Dizileriyle rekabet eden TRT, dizilerinin bütçesini karşılayamaz hale geldi. Programlarını peş peşe kaldırmaya başladı.
İşler böyle bir noktaya geldiğinde meselenin özüne inmek gerekiyor.
Artık bir karar verilmeli. TRT kamu yayıncılığı mı yapacak, yoksa özel televizyonlarla rekabet mi edecek?
Avrupa’nın neredeyse tüm ülkelerinde devletin finansman sağladığı devlet televizyonları ve radyoları var. İngiltere’de BBC, Almanya’da ARD ve ZDF, Avusturya ORF, Hollanda NPO, İsveç SVT, İtalya RAİ, Yunanistan ERT, Belçika RTBF, İspanya RTVE, Fransa TF1, Canal Plus vb.
Örneğin BBC, sadece zorunlu vergilerden yılda 3 milyar 446 milyon Pound kazanıyor ve buna ek olarak da 293 milyon Pound ek devlet yardımı alıyor.
Bu yüzden de BBC’nin eğlence kanalları BBC Entertainment ve BBC Prime kesintisiz ve reklamsız programlar, dramalar yayınlıyorlar. Önemli sanat yapıtlarının sinema uyarlamalarını ekranlara aktarıyorlar. Diğer ülkelerdeki durum da aynı.
Yapılacak olan basit.
1-TRT de bir an önce asli görevine dönmeli. Madem bu kadar kanalın sorumluluğu altına sokuldu, o vakit kurumun reklam dışındaki gelir kaynakları yeniden eski seviyesine getirilmeli.
2-TRT artık özel kanallarla rekabet etmeye zorlanmamalı.
3-TRT’den beklenen karlılığını maksimize etmesi değil, zarar etmemesi olmalı.
4-TRT, yeniden el atılmayan sanatsal, kültürel, bilimsel ve sportif alanlara daha yoğun biçimde yönelmeli. Amacı da kamu yayıncılığı çerçevesinde alternatif sunmak olmalı.
5-Kısacası TRT vahşi özel televizyonculuğun domine ettiği bir dünyada sığınılacak vaha olmalı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.