Nefret dilini kadifeyle kaplayanlar

A -
A +
Eleştiriye, yaptıkları yanlışları söylemeye tahammülleri yok. Tek amaçları var, karşı mahalledekilere kendilerini beğendirmek, onlardan yağdanlık hâlleri için onay almak ve birkaç kelimeyle olsun övgü dolu sözler işitmek. Bu olduğunda bir hafta ağızları kulaklarında koşuşturup duruyorlar mutlu şempanzeler gibi. Pusu kuran bir zihniyet bu. Başkalarının arkasına sanki onlardanmış gibi saklanıp, sütre gerisinden ateş etmeyi alışkanlık hâline getirmişler. Ömürleri erketede geçmiş, rahat dönemlerde ortaya çıkmışlar. Başarısızlıkları nedeniyle tasfiye edildiklerinde ise kendilerini kapının önüne koyanlara diklenebilecek cesaretleri olmadığından, gözlerine kestirdikleri kişiler üzerinden, dolaylı ve kaçak yollardan hesaplaşmaya giden korkaklar onlar. Lügatleri nefret sözcükleriyle dolu. Dilleri zımparalı. Bu nedenle kin ve öfkelerini kadifeyle kaplayarak gizlemeye çalışıyorlar. Gazetecilik geçmişleri olmadığı ve teşkilattan talimatla bir yerlere atandıkları hâlde, yıllardır sektörün tozunu yutmuş, tırnaklarıyla kazıyarak bu meslekte kendini kanıtlamış insanları “kartel medyası artığı” diye tanımlayabilecek bir seviyesizlikteler. Kartel Medyası Artığı lafının alt okumasında emin olabilirsiniz ki Ermeniler için kullanılan o korkunç “Kılıç artığı” tanımının izleri vardır. Müktesebatları budur çünkü bu gizli ırkçıların. Akıllarınca aşağılamaya çalıştıkları o insanların, kartel medyasındaki mücadelelerini ayakta durma mücadelelerini anlayabilecek kapasitede değiller. Çünkü kendilerine altın tepside sunulan teşkilat garantili iş konforunun keyfini sürdürmektedirler. Onlara göre AK Parti “İslamcı” bir partidir ve bizim gibi “seküler”lere yer yoktur. Alevilere, Hıristiyanlara da. Dil dökersiniz: “AK Parti bir kitle partisidir, bizzat kurucusu Erdoğan tarafından Muhafazakâr Demokrat olarak tanımlanmıştır. İçinde her tür yaşam biçiminden, eğilimden, dinden insan bulunabilir. Ama AK Parti İslamiyetin dışlanmışlığına, ötekileştirilmesine, Müslümanların yaşam tarzının baskı altında tutulmasına izin vermez ve demokratik parlamenter sistemin gereği olarak da onların öğrenimde, kamuda, siyasi hayatta yerini almalarının önünü açar.” Nafile, onlar ezber etmişlerdir bir kere kafalarına yerleşen dogmaları. Kutlu Doğum Haftası FETÖ projesi dersin, zıplar. Başkanlık sistemi dersin kıvranır, Hayır’ı ima eder. FETÖ’yle mücadele dersin, hukuk ihlallerinden dem vurur. Ekonomi dersin, “Uyuyan dev uyanacak ve çöküş başlayacak” diye yazar. Eleştirirsin, “Senin eleştirmeye hakkın yok, dışarıdansın” diye atarlanır. Adamın sakalına, mülayim çelebi hâline bakıp aldanırsınız, sinsice sırtınızdan hançerler. Milletvekili yapılmamıştır kifayetsiz, nedense sana kızmıştır. Vekil olmuşları da yanlarındadır ve paça hizasında hırlar koruma olarak. Kovulduğu kurumda başarısızlığı dillere destandır ama başarı hikâyeleri anlatır masal gibi. Neyse, bu kadar laf bile yazık onlara. Kelime israfı. Bu yüzden bitiriyorum kerametinin sebebi kendilerinden menkul kişilere dair güzellemeyi.     Melih Gökçek Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı olsun   Hiç öyle dalga geçiyormuşum gibi okumaya başlamayın yazımı. Çok ciddiyim. Çünkü bir belediye başkanı olarak gıda fiyatlarının enflasyona etkisini nasıl azaltabilirim düşüncesiyle kafa yorup aşağıdaki sözleri yazan adam bana göre bakan olmayı da hak ediyordur: “Bir hafta müsaade ediyoruz. Fiyatlar düşmezse her ilçede bir sebze-meyve tanzim mağazası açacağız...”Gıda zincirindeki vurguna müdahale etmek Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın görevi ama bu konuda laftan başka icraat göremedik şimdiye dek. Çiftçi elindeki ürünü üç kuruşa elinden çıkarır, yolda o ürünler kendi kendine fiyatlanarak gelir. Pazarda üç kuruşluk sebze-meyve 30 kuruş, markette de 300 kuruş olur. Çünkü market raflarına girdiği anda birden patlıcanın etrafı som altınla kaplanır, mandalinalar pırlantalarla. Belli periyodlarla Sayın Bakan et fiyatları konusunda diskur çeker: “Kafamın tasını attırmasın, dışarıdan et ithal ederim!..” Sonra unutur gideriz. Fındık üreticilerini borsa ve İtalyan kartelleriyle yerli iş birlikçilerinin tasallutundan kurtarmak için aylardır kımıldamayız ama tam referandum arifesinde açıklarız: Fındık için devlet alımı yapılacaktır. Geçmiş olsun. Zaten kimse duymamıştır ve zaten binlerce fındık üreticisi sandık başında sayın bakanı ve hükûmeti hayırla yâd etmiştir. Hiç ilgisi yok ama koltuk döşemeciliği yapan bir küçük esnaf olan Mehmet Balcı’nın gönderdiği mektuptan iki satır paylaşayım bu arada: “Temmuz ayından beri süngerin metreküp zammı belimizi büktü. İlk önce dolar kuru yükseldi ve zam ondan diye kabul ettik. Sonra yok Almanya’da ham madde imalat fabrikası yandı dediler, yok başka bir şey dediler. Zam üstüne zam. Herkese ilettim ama kimseden ilgi göremedik. Ne olur şu işe bir el atın. KDV düştü, dolar düştü zam aynen duruyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.