CHP’deki ensest vakası nasıl çözülecek?

A -
A +
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son açıklamalarında en çok dikkatimi çeken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun artık bir millî güvenlik sorunu hâline geldiğini ifade etmesi ve onun yönetimindeki CHP’nin de Türkiye’nin karşısındaki bir mihrak olduğunu söylemesiydi.
Bunu ben dâhil pek çok kişi, yıllardır söylüyoruz.
Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’nin başına Fetullah Gülen ile birlikte örülmüş ikinci en büyük çoraptır. Üstelik ondaki potansiyel, Fetullah’ın “kariyerini” bile bitirir. Düşünün, Atatürk’ün 96 yıllık partisini 22 Mayıs 2010 tarihinde bir kaset kumpası ile ele geçirdiği günden itibaren adım adım, tarihe geçecek entrikalarla, ayak oyunlarıyla, yalanlarla dönüştürdü ve bugün tam da Bahçeli’nin tespit ettiği noktaya getirdi.
Bir uluslararası projenin Türkiye ayağı olarak bunu hangi kişisel nedenlerle yaptığı konusundaki fikrimi daha önce yazmıştım, uzatmaya gerek yok.(*)
Şimdi hararetle konuştuğumuz son Bizans entrikasında Kemal Kılıçdaroğlu’nu, konuşmasını analiz ediyormuşçasına çarpıtarak aklamaya çalışan Sözcü yazarlarından Soner Yalçın, bundan yaklaşık bir yıl önce(**) aynen şöyle demişti:
“FETÖ’nün kaset desteği sayesinde başlattığı huruç harekâtıyla CHP’nin içine dalan Kemal Kılıçdaroğlu tartışmasız lider konumunda. Partiyi Amerikan güdümlü ve sol görünümlü 10 ARALIK HAREKETİ adlı gruba teslim etmiş durumda.”
Yalçın, 10 Aralık Hareketi’ni biraz anlatıyor ve kurucuları içinde bugün CHP’nin teşkilatlardan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın olduğunu hatırlatıyor. Malum, teşkilatlanmanın başında olmak bir partiyi ele geçirmek için en yetkili makam.
Canan Kaftancıoğlu’nun, eski İl Başkanı Cemal Canbolat’ın durumu kavrayamaması nedeniyle İstanbul İl Başkanı olması, 10 Aralık Hareketi’nin Atatürkçülere karşı kazandığı bir zafer.
Kaftancıoğlu’nun FETÖ aleyhine tek kelime etmemesi, 15 Temmuz darbe girişimine karşı halkımızın direnişini itibarsızlaştırmak için, şehitlerimiz ortada dururken, FETÖ’cü askerlerin linç edildiği yolundaki kuyruklu örgüt yalanlarını yayması, geçmişte Atatürk karşıtlığı içeren Tweet’ler atması zaten potansiyeli hakkında yeterince fikir veriyor.
Soner Yalçın şimdi bu yazdığını muhtemelen hatırlamaz ya da bir başka yazıyla çamura yatar. Bu yalayıp yıkama yazılarıyla gazeteden arkadaşı Yılmaz Özdil’in tarif ettiği türden; aynı anda Kılıçdaroğlu’nu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, Sezgin Tanrıkulu’nu, Mehmet Bekaroğlu’nu, Muharrem İnce’yi alkışlayan şerbetçi CHP’li gazeteciler grubuna daha yakın duruyor.
Kemalist kesimin çılgınlar gibi ‘taptığı’ Yılmaz Özdil ise önceki günkü yazısında Atatürkçülerin tek tek tasfiye edilerek CHP’nin nasıl ele geçirildiğini örnekler vererek anlattı ve partililerle CHP’li gazetecilerin bu korkunç tasfiye karşısındaki suskunluklarını, toplumun bazı kesimlerindeki ailelerde, aile içi ensest vakalarına sessiz kalınmasına benzetti.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olduğu on yıldan beri CHP’nin kurumsal kimliğinin ırzına geçildiğini, kurucu bir parti olarak CHP’deki Atatürkçü-devrimci felsefenin iğfal edildiğini söyleyen Özdil, bunlara göz yumanların, ensest vakalarındaki gibi aile içinden olduğunu söyledi.
Hakikaten çok çarpıcı bir örnek.
CHP’nin ve Kemal kılıçdaroğlu’nun Atatürkçüleri tasfiye edip FETÖ’cülere, HDP’li adı altındaki PKK’lılara kucak açtığı, PKK ve FETÖ terörüyle mücadele, sınır ötesi operasyonlar konusunda nasıl karşı saflarda yer aldığını görünce insan, geçmişte (şimdi de fikirlerinin değiştiğine dair pek emare göremesem de) Atatürkçülük adı altında darbe çığırtkanlığı yapan, ama en azından millî meselelerde ve teröre karşı millî duruş sergileyen ulusalcıları mumla arıyor doğrusu.
Rahmi Turan adlı yalan duayeni Sözcü başyazarı tarafından ortaya atılan haberle ortaya çıkan CHP’deki skandalın en büyük mağduru Muharrem İnce, bu tasfiyelere sesini çıkarmış mıydı peki? Hayır!
O da Özdil’in dediği türden kategoride; ikbal için sustu. Aklınca genel başkan olunca Atatürkçüleri kurtaracaktı.
Sanki kimsenin haberi olmayacakmış gibi alttan alta hazırlık yapıyordu. Bu hazırlıkları ta 27 Temmuz 2019 tarihli yazımda(***) şöyle anlatmıştım:
Ekim ayında CHP’nin yaklaşan 37. Kurultayı için delege seçimleri başlıyor. Delegelerin yüzde 50’sinin değişmesi bekleniyor. Atatürkçüler ve Kemalistler; kısaca Muharrem İnce yanlıları şimdiden harekete geçtiler.
Sanki parti ilkeleri doğrultusunda mücadele ediyormuş izlenimi veren İnce, Kemal Kılıçdaroğlu gibi Atatürk’ün partisini teslim alıp ideolojik kimliğinden soyan bir “siyasi deha” karşısında iki seksen bir doksan yatmıştır. Çünkü kapasitesi bu kadar. 
Aslında CHP’yi iktidar yapan tek lider Bülent Ecevit’in mücadele tarihine baksaydı onun radikal bir kararla 1971 askerî muhtırasına karşı çıkıp partideki görevlerinden istifa ettiğini, Türkiye’yi adım adım gezerek CHP kurultayına hazırlandığını ve koskoca, kaçın kurrası, “Sağır İsmet” namlı, yılların kurdu İsmet İnönü’yü nasıl alt ettiğini öğrenirdi.
Önceki gün de yazdım. Hâlâ bıdı bıdı.
Sonuç;
Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibi, önündeki tüm engelleri temizledi.
Karşısında akıntı çağanozu gibi oraya buraya savrulan, siyasi kişiliği oturmamış rakipler olduğu sürece bunu yapmayı sürdürecek.
 
(*)https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/600270.aspx
(**)https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/soner-yalcin/chpye-akp-ayari-2711090/
(***)https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/609058.aspx
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.