İman, Ehl-i sünnet itikadına uygun olmalı

A -
A +
Akıllı olan ve bülûğ çağına giren her erkeğin ve kadının birinci vazifesi, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri iman bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır.
 
Ehl-i sünnet yolu nedir? -2-
Müslüman olmanın ilk şartı, iman etmektir. Akıllı olan ve bülûğ çağına giren her erkeğin ve kadının birinci vazifesi, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında yazdıkları iman bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Kıyâmette Cehennem azabından kurtulmak, onların bildirdiklerine inanmaya bağlıdır. Cehennemden kurtulacak olanlar, yalnız bunların yolunda gidenlerdir. Onların yolunda gidenlere (Sünnî) veya (Ehl-i sünnet) denir. Doğru iman ise, Ehl-i sünnet itikâdına uygun olarak inanmaya bağlıdır.
Hadîs-i şerîfte, (Benim ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan yalnız bir fırka Cehennem azâbından kurtulacak, diğerleri ise helâk olacaklar, Cehenneme gideceklerdir) buyuruldu. Bu yetmişüç fırkadan her biri, İslâmiyete uyduğunu iddia etmekte ve Cehennemden kurtulacağı bildirilen bir fırkanın, kendi fırkası olduğunu söylemektedir. Müminûn sûresi 54. ve Rûm sûresi 32. âyet-i kerîmelerinde meâlen; (Her fırka, doğru yolda olduğunu sanarak sevinmektedir) buyuruldu. Hâlbuki, bu çeşitli fırkalar arasında, kurtulacak olan birinin alâmetini, işâretini, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” şöyle bildirmektedir: (Bu fırkada olanlar, benim ve Eshâbımın gittiği yolda bulunanlardır.) Eshâb-ı kirâmdan birini dahi sevmeyen, Ehl-i sünnetten ayrılmış olur. Ehl-i sünnet itikâdında olmayan da, kâfir veya (Bid’at ehli) sapık olur.
İslâm âlimlerinden Cüneyd-i Bağdâdî “kuddise sirruh” buyurdu ki: (İnsanı saadet-i ebediyyeye kavuşturacak tek bir yol vardır. O da, Resûlullahın izinde bulunmaktır.) Yine buyurdu ki: (Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı tefsîr kitâplarını okumayan ve hadîs-i şerîflerin gösterdiği yolda olmayan din adamına uymayınız! Çünkü, İslâm âlimi, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin gösterdiği yolda olur.) Yine buyurdu ki: (Selef-i sâlihîn, doğru yolda idiler. Sâdık idiler. Allahü teâlânın sevgisine, rızâsına kavuşmuşlardı. Onların yolu, Kur’ân-ı kerîmin ve hadîs-i şerîflerin gösterdiği yol idi. Bu doğru yola sımsıkı sarılmışlardı.) [Bundan anlaşılıyor ki, Resûlullahın yolu, Selef-i sâlihînin yoludur. Selef-i sâlihîn, ilk iki asrın Müslümanlarıdır. Yani, Selef-i sâlihîn deyince, Eshâb-ı kirâmın hepsi ile Tâbi’înin ve Tebe’i tâbi’înin büyükleri anlaşılıyor. Dört mezhep imâmı, bu büyüklerdendir.] 
O hâlde, Resûlullahın yolu, dört mezhebin fıkıh, akâid ve tasavvuf kitâplarında bildirilmiş olan (Ahkâm-ı İslâmiye bilgileri)dir. Bu yola (Ehl-i Sünnet Yolu) denir. Dört hak mezhepten herhangi birisinin âlimlerine (Ehl-i sünnet âlimi) denir. Ehl-i sünnet âlimlerinin reîsi, İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfedir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.