İnsanlığın yüz karası!..

A -
A +
Halep’te, Rejim ile Rus bombardımanında yedi çocuğu kaybolan ve tekerlekli sandalyede can veren annenin, onun başında çaresizce çırpınan babanın dramını anlatmaya, kelimeler yeter mi?   Hikâyeyi dünkü gazetemizde teferruatıyla okudunuz… Yirmi birinci asırda yaşanan bu hikâye, tek kelimeyle insanlığın yüz karasıdır! Şayet hâlâ insanlık diye bir kavram varsa ve bir anlam ifade ediyorsa tabii… Bu şüpheyi belirtmekte gerçekten haklıyız. Çünkü daha üç gün önce, BM Güvenlik Konseyi’nde, Halep’te büsbütün mahsur kalanlara insani yardım ulaştırılması ve sivillerin tahliyesi için, gündeme getirilen ateşkes teklifi, Rusya ve Çin’in vetosu sebebiyle hayata geçirilemedi. Suriye’de bir yılı aşkın zamandır yaptığı vahşi bombardımanlarla, sivil yerleşim yerlerini, okulları ve hastaneleri dahi harabeye çeviren, çoluk – çocuk ayırt etmeksizin binlerce kişiyi öldüren Rusya; bu ateşkes teklifine, teröristler zaman kazanma fırsatı bulacak diye karşı çıkıyor… Rezalete bakar mısınız, Rusya; katil Esad’ın güçleriyle birlikte, tam bir hayalet şehir hâline getirdiği Halep’te, bir yıldır kuşatma altında aç-susuz biçimde hayatta kalmaya çalışan sivil insanları, utanmadan terörist diye niteliyor. Elbette Suriye’nin mazlum ve mağdur halkı, Rusya’nın bu mezalimini nesiller boyu unutmayacaktır. Ama ne yazık ki, bugün için bu zavallı halk, Rus ve İran destekli Baas rejiminin tasallutu altında, çaresiz ve kimsesizdir. Halep halkı canavarca bir tasallutun pençesinde kıvranıyor, çocuklar; kadınlar, hasta ve yaşlılar yürek parçalayıcı hâllerde can veriyor… Esad ve destekçileri, katliamda acele ediyor. Niçin? ABD’nin seçilen yeni Başkanı Trump koltuğuna oturmadan, Halep’i tamamen bitirmek istiyorlar. Böylece pazarlık güçlerini attırmış olacaklar. Amerika’nın ise hiç acelesi yok. Zaten beş sene boyunca bir tavır belirleyemediği için, İran ve akabinde de Rusya, hiçbir engele takılmadan Suriye’de istediği gibi at koşturdu… Donald Trump, Obama’dan farklı ve işe yarayacak bir politika ortaya koyabilir mi, bilmiyoruz. Yahut ne kadar zamanda Suriye meselesi için bir inisiyatif geliştirebilir, o da belli değil. Baas Rejimi, İran ve en önemlisi de Rusya, bu ciddi boşluğu gördükleri için, sonuna kadar değerlendirmekten çekinmiyorlar. Bu arada Halep tükeniyor. Öyle ki, tamamen abluka altına alınan on binlerce insanın birkaç hafta içinde, insan kasapları tarafından imha edilme tehlikesi son kertede!.. Eğer ciddi bir müdahale olmazsa, Halep’te sıkışıp kalan bu insanların maalesef kurtuluş şansı kalmayacak. Evet, bütün bu vahşetler cereyan ederken, medeni dünya(!)dan doğru dürüst bir tepkinin bile yükselmemesi, hakikaten çok utanç verici. BM Güvenlik Konseyi’nin, kâğıt üstünde kalan ateşkes çağrısı ve buna benzer göstermelik hareketler, Suriye halkını asla kandıramaz. Suriye’de işlenen insanlık suçunun asıl ve yardımcı failleri, eninde sonunda bunun bedelini ödeyecektir. Irkçılık, nefret; dışlayıcılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin yeniden tırmanışa geçtiği Avrupa Birliği ülkeleri; (Benim rahatım kaçmasın da başkasına ne olursa olsun…) havasında. Canını kurtarmak için bin türlü badireyi göze alarak, buralara sığınmaya çalışan çaresiz insanları, ülkelerine sokmamak için yeniden utanç duvarları örüyorlar. Yunanistan gibi batık ekonomileri kurtarmak maksadıyla yüz milyarlarca avro ödeyen AB ülkeleri ki, bunların başında Almanya geliyor; Suriyeli mülteciler için söz verdikleri küçük meblağları bile ödemiyorlar. Bunlar bu kadar da pişkin ve utanmaz… Tekrar Halepli o anne ve babanın dramına dönelim. Tekerlekli sandalyede çocuklarının hasretiyle son nefesini veren o anne ve tek başına onun cesedini bir el arabasına yerleştirmeye çalışan o zavallı babanın hâli, hafızalardan hiç silinmeyecek. O tablo hiç tereddütsüz, bigâne kalan insanlığın yüz karasıdır. Fakat o mazlumların ahı, bugün için güçlü durumda bulunan zalimlerin kalelerini mutlaka yıkacaktır. Unutmayalım, mazlumun ahı, indirir şahı! Emperyalist politikalarına uygun zemin açmak için, Suriye’yi; Libya’yı, Yemen’i ve diğer zayıf ülkeleri kan ve ateşe salan bölgesel ve küresel güçler, zulümde yarışıyorlar. Ama bir şeyi unutuyorlar: Her şey inceldiği yerden, zulüm ise kalınlaştığı yerden kopar!.. Suriye’de kaç yüz bin çocuğun yetim ve öksüz kaldığını bilemiyoruz. Sığınmacı olarak gittikleri Avrupa ülkelerinde kaybolan on binlerce çocuk var. İnsan tacirlerinin pençesine düşmesinden korkulan bu çocukların hesabı, onları korumakla sorumlu olan devletlerden sorulmalı. Ama nasıl?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.