Yugoslavya, Sırbistan, Yunanistan…

A -
A +
Yeniden seçilebilmek için, içeride ve dışarıda her çılgınlığı yapmaya müsait Trump’ın, Beyaz Saray’da Sırbistan Cumhurbaşkanı Vucic’e yaptığı muameleyi gördünüz değil mi? Peki, buraya nasıl gelindi?
 
 
Devletlerin tepe yöneticilerine yapılan resmî muamele, esasen o ülkelerin halklarına karşı saygı veya saygısızlık olarak değerlendirilir… Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksander Vucic’in Beyaz Saray’da maruz kaldığı aşağılanma, bu bakımdan çok dikkat çekici bir örnektir. İkinci defa başkan seçilebilmek için içeride ve dışarıda her türlü çılgınlığı yapmaya müsait bir kişilik sergileyen Donald Trump’ın, muhatabına reva gördüğü bu çirkin muamele, elbette Sırp halkının hafızasından kolay kolay silinmeyecektir… Devletlerin büyüklüğü veya gücü, herhâlde diplomatik ziyaretlerde sergilenecek kabalıklarla ölçülemez! Aslına bakarsanız, ABD bu noktada genellikle dikkatli ve görünürde de olsa, başka devletlerin yöneticilerine karşı diplomatik nezaketi esirgemeyen bir geleneğe sahiptir. Fakat Trump başka!.. İçeride kendi bakanlarına, eyalet valileri ve belediye başkalarına karşı son derece patavatsız, saldırgan ve asgari nezaket kurallarından yoksun bir üslupla öne çıktı. Dışarıya karşı da benzer bir tarz sergiliyor. Tabii muhatabının durumuna göre… Mesela Suudi Arabistan Kralı Selman’a ne demişti? “Bak Kral, seni severim ama… Bizim desteğimiz olmasa iki ay orada oturamazsın!..” Denilebilir ki, bu sözler bir gerçeğin ifşası ve itirafıdır. Elbette doğru. Ama beri tarafta uluslararası ilişkilerin de bir adabı-usulü vardır değil mi? Her neyse, Trump’ı bu saatten sonra düzeltmek gibi bir durum söz konusu olmayacağına göre; ayıplama, protesto vb. kınama yollarıyla işi idare edecekler.
Gelelim asıl konuya… Sırbistan nereden ve nasıl bu noktaya geldi? Bir zamanlar Yugoslavya’nın omurgası olan Sırbistan Cumhuriyetini bu hâle getiren, herhâlde şimdiki Cumhurbaşkanı Aleksander Vucic değil! Peki, nasıl oldu? Hırvat bir baba ve Sloven bir anadan dünyaya gelen, hayata çilingir çırağı olarak atılıp daha sonra mareşalliğe kadar yükselen; Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyetini otuz yıl yöneten Tito’nun ölümüyle her şey altüst oldu. Ülkenin tamamını sahiplenmek ve diğer etnik grupları âdeta yok saymak gafletine düşen ırkçı Sırp idarecilerinin gafleti, ihaneti, on sene içinde memleketi kan çanağına çevirdi ve sonunda paramparça etti… Hapishanede intihar eden, Slobodan Miloseviç ve Bosnalı Müslümanlara karşı soykırım yapan Radovan Karadziç, Ratko Mladiç gibi kan içiciler, yüz binlerce masum insanın kanına girdikleri gibi, kendi soydaşlarının da perişan olmalarına bizzat sebep oldular. Maksatları güya Sırp milliyetçiliğini yükseltmekti. Ama dibe vurdular… Maksimalist yaklaşımlar sonunda Sırbistan’ı ortada dımdızlak bıraktı!.. Hâl böyle olunca da siyasi ve ekonomik olarak tutunabilmek için hiç de istemediğiniz muamelelere boyun eğersiniz. Beyaz Saray’da Vucic’e yapılan muamele gerçekten ibretlik bir tablo…
Yugoslavya’nın bünyesinden Hırvatistan, Slovenya, Bosna Hersek, Makedonya, Kosova ve Karadağ ayrılınca, Sırbistan bugünkü sınırlarına daralmış oldu. Yunanistan Makedonya ismine itiraz etti. Ve uzun süren görüşmeler sonunda, “Kuzey Makedonya” olarak isim değişikliği gerçekleşti. Zira Yunanistan’ın içinde de Makedonya bölgesi var!.. Aynı şekilde Yunanistan’da hatırı sayılır bir Arnavut nüfus var. Ve bu durum, bir gün ayrılıkçılık serüvenini başlatır mı diye her daim Atina’nın uykularını kaçırıyor… Makedonya bugün isim değişikliğine gitmişse, gelecekte de aynı şeye rıza gösterecek midir? Buraya bir mim koyunuz. Diğer taraftan Yunan sağcı politikacıları da, yukarıda macerasını özetlediğimiz Sırp ırkçılar gibi, “Megali idea-Büyük Yunanistan” peşinde koşuyor ve hep büyük lokma ısırmaya çalışıyor… Ege ve Doğu Akdeniz’de sahneye koymaya çalıştıkları maksimalist politika bunun sonucudur. Fakat Yunanistan ne büyük bir hata içinde olduğunu hiç fark etmiyor. Özellikle Fransa’nın dolduruşuna gelerek haksız yere Türkiye’ye kafa tutmak gibi bir gaflet sergiliyor…
Tarihi hatırlatalım… Birinci Dünya Savaşı sonrasında, İngilizler Yunanlıları dolduruşa getirip Anadolu’yu işgale teşvik etmişti. Neticenin ne olduğunu Yunanlar çok acı bir şekilde gördü!.. Şimdi de aynı şeyi Fransa yapıyor ve Yunan politikacılarına gaz vererek onları çok tehlikeli bir maceraya sürüklüyor. Oysa bu tuzağın farkında olan aklı başında Yunan vatandaşları çok doğru biçimde, yöneticilerini ikaz ediyor. Fransa’nın veya başka birilerinin gelip Yunan menfaati için savaşmayacaklarını bangır bangır bağırıyorlar… Lakin Atina’da sorumlu makamda bulunanların kulağı bunu duymuyor. Unutulmasın ki, Yunan ekonomisi Sırbistan’ınkinden çok daha kötü durumda. Almanya sırtlamış olduğu Yunan yükünü nereye kadar taşıyacak? Hele hele Merkel’in hilafına Atina’yı gaza getiren Macron’un tuhaf atraksiyonlarına rağmen…  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.