Vallahi bravo!
Yukarıdaki başlıkta kimi mi kutladım? Tabii ki Milliyet gazetesini... Neden mi? Çünkü orada yılın spor adamı olarak Aziz Yıldırım zat-ı muhteremleri seçilmiş. Ödül de, Beşiktaş’ı batırdıktan sonra Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı seçilen ve yeni medya kralı Yıldırım Demirören tarafından sunulmuş. Nice yıllara sevgili sporum ve medyam!
Bir ödül daha!
Eskişehirspor, yani bir zamanların, bana göre de son 60 yılın en spektaküler futbolunu oynayan takımının kulübü, bir kere daha Yılmaz Vural’ı takımın başına getirmiş. Yanlış bilmiyorsam hocanın 30. takımı oluyor bu Eskişehirspor... Allah uzun ömürler versin Yılmaz Hocama... “41 kere maşallah” dedirtir umarım... Yani 41. takımı ile sözleşme imzaladıktan sonra...
Vagner Love mu?
Hatırlarsanız bu sütunlarda Beşiktaş’ın Vagner Love isimli futbolcusunun İstanbul’a geldikten sonra önce Talisca ile birlikte izlenmesinin büyük keyif vereceğini söylemiş ama sonrasında yürümeye başladığı için de “Hoş geldin! Burası İstanbul, burada yaşanır en güzel hayat” diye de gidişatının tehlikeli yolda olduğunu vurgulamıştım... Şimdi idmanda lifi yırtılmış... Bizim bu muhteşem şehir kimleri yemedi ki yahu!
Uyuyan hocaların maçı!
Aatıf cezalı... Peki, yerine kim oynamalı ki, top tutabilsin, top verebilsin, etkili orta kessin, fazla topla oyalanmadan... Tabii ki Valbuena... Ama kulübede kendileri... Hocanın biri ancak 46. dakikada uykudan uyanıyor. Diğeri mi? O doksan dakika uykuda kalıyor. Mehmet Batdal ki, top onu bırakmış, Aminu ki, futboldan bir haber zıplamacı, hoplamacı sadece... Bunlardan Aminu ancak 69. dakikada fark ediliyor. Diğeri ise, kim bilir belki de dost kulüpten geldi diye sahada kalıyor... Bu maçın golleri mi? Birincisinde en büyük kabahatli kaleci. Bir kaleci hiç kale içinde durur mu? İkincisinde ise ofsaytı atlayan yardımcı hakem... Tribünler mi? Boş! İllaki derbi mi olması gerekir?
Dokuz kişilik Beşiktaş!
Evet, Beşiktaş resmen dokuz kişilik takım oldu. Yani sopa görünümlü Negredo, Lens gibi şişkolar yüzünden... Quaresma’sız kalış ve hücum bloğundaki bu durum son Göztepe maçında Pektemek ve Larin’in takıma girmelerinin habercisi mi acaba? Ama oynamayan orta saha zengin, hele hele savunma dörtlüsü kalecisi ile birlikte on numara...
İflas eden kare as!
İşte neden biz “Üç Büyükler” lafını ediyoruz, ispatı ortadadır. Göztepe, Kayserispor, Sivasspor ve Malatyaspor baktılar ki, unvan kalmadı, işi bırakıp ipe un serdiler. Bu nedenle bu ülkede ligin kalitesi bu kadarla kalıyor. Her şeye rağmen Trabzonspor yine Trabzonspor’dur.
Hayırlı olsun Ağaoğlu!
Ahmet Ağaoğlu artık Trabzonspor Başkanı’dır. Hayırlı olsun! En büyük şansı da kulübün önümüzdeki sezon transfer yasaklısı oluşudur. Hele hele eldeki mal fazlasından da iki üç adedini postalayabilirse, ne mutlu Trabzonsporluya...
Ankara’nın havası!
Öteden beri böyle inanmışım. İstanbul’un rutubetli ve neredeyse sıfır rakımlı havasından Ankara’nın yüksek rakım ve kuru havasına gelinince oyuncuların çoğu tanınmaz hâle gelirler. Bizim İstanbul takımlarının bu maçlara en az iki gün önce gelmeleri gerekir. Tabii bir de takımınızda şöhretli emekli olmayacak. Hele ki bu koşullarda... Ümit Özat, tuzağını öyle kurmuş ki, iki asil bekini bile kafadan sahaya sürmedi. Ama Terim Hoca, Tolga’yı aklına hiç getirmeyip, hele hele Fernando’yu Donk’a tercih ederek şampiyonluk yolunda yara aldı...
Fenerbahçe tarihi!
Geçtiğimiz hafta tanıtımı yapıldı bu kalın kitabın... Şekip Bey de “Tarihimizi bilmeyenlere sunulur” dediler. Kitabın yazarı bundan önce de Yapı Kredi Yayınları için aynı tarihi kitabı yazmıştı da, bendeniz daha 20 sayfasında aynı sayıda hataya rastlayınca elimden atmıştım. Şimdiki mi? Sıkılına kadar bakmaya, okumaya çalıştım. 30 net hata var. Kullanılan fotoğrafların altlarının olmayışını pas geçtim, bazılarında da sadece bazı kişilerin isimleri var, onları da ıskaladım. Yazık yahu; koca Fenerbahçe’nin tarihi, yönetiminin desteği ile böyle ayağa düşürülür mü?