Tayyip diye bir futbolcu...

A -
A +

Hangi yıldı tam hatırlamıyorum ama sanırım 1970’li yılların ortaları falan idi... Bendeniz o günlerde tirajı bu ülkede ilk defa bir milyonu aşmış gazete olan Tercüman’ın spor servisinde muhabirlik yapıyordum... Rahmetli müdürüm büyük gazeteci ve yönetici Necmi Tanyolaç bana kulüp muhabirliğimin yanı sıra hayli önemli ve zor bir görev daha yüklemişti. Bu yan yük, İstanbul Amatör Küme final maçlarının takibi idi. Hem de ne takip... Sekiz grubun liderleri Vefa Stadı’nda salı ve cuma günleri olmak üzere günde dörder maçlı bir lig maratonu yaşarlardı. Maçlar saat 10.00’da başlar, ve zaman zaman da karanlığa bile kalırdı. Bu maçları servisten dört arkadaş yazar, dört adet de büyüğümüz yorum yapardı. Tevfik Ünsi, Fahri Somer, İslam Çupi gibi efsaneler yani... Ve en tuhafı da bu büyük üstatların görevlerini ben verirdim... Ve her maç Tercüman’da tam sayfa veya iki sayfa verilirdi. Hatta bir kenarda da günün karması...
Durup dururken nereye geldin demeyiniz. Geçenlerde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gençlerle sohbette futboldan uzun süre söz etti. Dünya Kupası sürecini yaşadığımızdan da favori futbolcusunun Ronaldo olduğunu dile getirdi. Değerli ağabey Hıncal Uluç da bununla ilgili çarşamba günü yazdı ve benden de söz etti.
Evet, işte o eski yıllardı. İETT amatör takımı da her sene finallerde rol alırdı. Hatta bir kere de İstanbul şampiyonu olmuştu. İşte o takımda libero-stoper, takım sıkıntıdaysa santrfora geçen Tayyip diye bir oyuncu vardı. Biz onu gerek tenkit yazısında, gerekse maç yazısında Tayyip diye yazardık... Hemen hemen her maç günü sonrası da karmalara girerdi.
Devam edelim mi? O yıllar Fenerbahçe ekonomik sıkıntı çekiyordu. Dönemin başkanı rahmetli Faruk Ilgaz bir gün beni çağırıp ve bir istekte bulunmuştu. “Kemal, sen bu amatör finallerini en yakından izleyen kişisin. Bize oradan üç dört genç bul...” Ben de hemen Gedikpaşa’dan iki isimle (Biri Türkçeyi zor konuşuyordu, diğeri ise petrol mühendisi çıkmak üzere olan genç) birlikte İETT’den Tayyip’i ve birkaç ismi vermiştim. Hatta dönemin teknik adamını da bir maç gününe götürmüş, eline notlarımı tutuşturmuştum. O da benim listeye iki isim daha eklemişti. İlerleyen günlerde de başkan Ilgaz’ın görevlendirdikleri işi yürütmeye başlamışlardı. Ancak Tayyip’ten ses alamamışlardı.
Faruk Başkan, “Git sor yahu” dedi ısrarla... Ben de İETT maça çıkarken, o zamanlar kadroları kendimiz gider alırdık, en öndeki kaptan Tayyip’ten kadroyu istedim. Sıraladı ve sonrasındaki soruma da şöyle cevap verdi? “Kemal Abi, size nasıl teşekkür etsem bilemiyorum... Ama babam okulu ihmal ederim diye profesyonel futbola izin vermiyor. Bizde de baba ne derse kanundur abi... Alakana bir kere daha teşekkür ederim...”
Açık ve net, Tayyip iyi futbolcu idi... Günümüzdeki büyük (!) şöhretlerin çoğundan da iyi idi... Babamın oğlu da değildi ki Fenerbahçe’ye önereyim... O formayı giyemedi ama kulübe kongre üyesi oldu. O günlerden sonra da bir kere Kanal 7’de, bir kere Beşiktaş’taki ofiste, bir kere de Ayın Golü jüri toplantısında yan yana geldik...
Şimdi mi? Statlar yapıyor, köprüler yapıyor, havalimanları yapıyor, yollar yapıyor ama en önemlisi bir zamanlar solcu gençlerin askerlerini Dolmabahçe’den denize dökmeye çalıştığı ama şimdilerde yalakalık yapmaya çalıştığı Amerika’ya sık sık gider yapıyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.