Kitabı Emre için yazın!

A -
A +

Bir kitap yazacaksanız, futbolumuzda 23 yıl gibi önemli bir zamanı başarılarla dolu Emre Belözoğlu’nu seçmelisiniz...

Bazı genç “meslektaşlar” diyelim hadi, hoş daha tepeye ermeden kahraman yapıldılar ama şimdi büyük kulüplerin başkanları için kitap yazma yarışına girdiler. Kimisi büyük bir kulübün sözüm ona tarihini yazdı, bir diğeri de o kulübün şimdiki başkanını “ilah” ilan etti!
Bu girişi neden mi yaptım. Şundan; Emre Belözoğlu gerçekten de bizim futbolumuzda neredeyse 23 yıl gibi önemli bir zamanı başarılarla dolu yaşamıştır. Meslek hayatımdaki önemli anılardan birinin de başrol oyuncusudur. Fatih Terim hoca’m onu daha 16,5 yaşında iken hem de Şampiyonlar Ligi maçında ilk on birde sahaya sürerek sanki bugünlerin temelini atmıştı. Hem de maç öncesi soyunma odasında, “Taktikte sadece Emre’ye yer yok. Emre istediği gibi oynayacak...” Fatih Hoca’ya “Bu nasıl taktik?” diye sorduğumda da, şöyle cevap vermişti bana, “Abi, 16,5 yaşındaki bir çocuğa böyle bir maçta taktik vermeye kalksaydım, çuvallardı. O yüzden serbest bıraktım...” Sonra Emre Galatasaray’da, hani derler ya, patladı gitti. Ve de 20 yaşında dünyanın en büyük kulüpleri arasında yer almış İtalya’nın Inter takımına transfer oldu. Gitmeden önce ne fedakârlıklar yapmaya çalıştığını da bana anlatmıştı. Hatta babasına teklifle ilgili yalan bile söylemişti. Orada altı sene oynadı. Yanlış hatırlamıyorsam da iki maçını izledim o süreçte.
Şimdi benim meslek hayatımın en önemli anılarından birine geçeceğim. O dönemde Kanal 7’deki bir akşam programımda konu Emre’den açılmıştı. Ve de Türkiye’de bir takıma dönmeye hazırlandığı haberi gelmişti. Ben de aynen şöyle bir cümle kullanmıştım, “Madem 26 yaşında ülkene dönecektin, o zaman neden gittin?” Bu cümlem bitmişti ki “Bir telefon bağlantısı var” dediler. Karşımda Emre ve menajeri Ahmet Bulut vardı. Ortak cümleleri şuydu: “Abi, bu çok önemli mesaj oldu bizim için. İngiltere Premier Lig’inden Newcastle’dan teklif almıştık. Şimdi hemen arayıp geleceğimizi ve teklifi  kabul ettiğimiz söyleyeceğiz...” Ve Emre oraya gitti, üç sezon da aslanlar  gibi oynadı. Ancak ne var ki teknik direktörü Emre’ye sanki öne çıkma yasağı koyarak daha da etkili olmasını önledi.
Devam edelim. Emre olması gerektiği  gibi 30 yaşında ülkesine döndü ve Fenerbahçe’ye imzayı attı. Ve de takımı yönetmekte ne kadar mahir olduğunu kanıtladı. Tabii ki gırtlak kesme işaretleri ve hakemlere olmadık biçimde itirazları hariç...
Neyse sonra bir de baktık ki, sözleşmesi bitmiş olan Emre, Arda’nın da desteği ile bonservissiz Atletico Madrid’e gitmiş. Ya sonrası? O sıralarda Fenerbahçe santrforsuz kalmıştı. Ve de Webo’yu getirmek istiyorlardı. Başakşehir’de birileri “Tamam da, siz Emre’yi geri getirin, biz de bu santrforu size verelim” şartını koydu. Ve bedava gitmiş Emre için Fenerbahçe, İspanyol kulübünün 750 bin avroluk isteğini kabul ederek hem Emre’yi geri aldı hem de Webo’yu takıma kazandırdı.
Sonrası mı? Ve Emre, bir türlü ısınamadığı İspanya’dan, Türkiye’ye dönmesinde bir numaralı faktör olan kişinin takımına gitti, hem de dört sezon için... Şimdi de gerçek anlamda tuttuğu takım olan Fenerbahçe’de, belki de futbolculuk ötesinde önemli bir süreç adına profesyonel yöneticiliği de soyunacak.
Hoş geldin Emre! Senden bir futbol tutkunu olarak sadece ve sadece futbolun hasını bekliyorum. Kendi kendini de iyi idare et. Şu arka adalelerine çok tutkun olan malum sakatlıktan da uzak dur!
Nasıl oldu gençler? Gazetecilik ve yazarlık yapacaksanız böyle yapınız lütfen!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.