Güçlü Türkiye korkusu

A -
A +
Kanada’dan Yeni Zelanda’ya kadar Türkiye ve İslam düşmanlarının korkusu “Güçlü Türkiye”dir. ABD ve Avrupa Birliği başta olmak üzere şer güçler 2008 öncesi eski Türkiye’nin özlemi içindedirler. Ancak Türkiye eski Türkiye değildir. 1699 Karlofça Antlaşmasından bu yana ilk defa Türkiye Batı’ya “Hayır” diyebilmektedir. Türkiye’nin Batı karşısındaki dik duruşunu referandumda hayır çıkması ile bozacağını umut ediyor. Ve bu yüzden 'Hayır’ı destekliyor.
Referandumdan “Evet” çıkması durumunda Türkiye’de en mühim değişiklikler şunlar olacaktır:
Ülkede karar alma süresi hızlanacak böylece siyasi istikrar oluşacak. Siyasi istikrar ekonomik istikrarı o da ekonomik gelişmeyi tetikler. Koalisyon ve iktidar pazarlıkları, otel lobilerinde milletvekili transferleri ve faiz lobisi baronlarının iktidar devirdiği günler gerilerde kalacak. Kısaca iktidar halkın olacak, arada aracılar kalkacaktır.
Türk ve İslamiyetin azılı düşmanı Churchill’in vasiyeti şudur: “Türkiye zayıflarsa sulayın. Güçlenirse budayın. Orta Doğu’da Kuzey Afrika’da ve Balkanlarda Osmanlının boşluğunu dolduramadık. Gelecekte ABD ve diğerleri de dolduramayacaktır. Türkiye’nin güçlenmesini darbeler, iç savaş ve gerekirse klasik savaş ile önleyin.”
Batı ve Türkiye’deki uzantıları ayakları üzerinde duran bir Türkiye değil dizleri üzerinde çökmüş sol eli ile taviz veren ve sağ eli ile kredi alan bir Türkiye görmek istiyor. Menderes iktidarında Türkiye şantiye hâlinde idi. 1960 darbesi ile IMF’den kredi almaya başladık. 2008 yılına kadar bütçenin yarısından fazlasını dış ve içe faiz ödedik. Sadece Türkiye’deki faiz lobisine 450 lira milyar ödedik.
Haçlı Seferleri yeniden başladı. Asırlardır içlerinde biriken kin, öfke ve haçlı zihniyetini boşaltmaya başladılar. Geçmişte 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980, 28 Şubat darbeleri ve 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimlerinin arkasında olan bu şer güçler şu anda aleni olarak postmodern haçlı seferi başlatmışlardır. Batı ve Doğu ülkeleri Türkiye’nin uyanışı hatta dirilişi karşısında bir hayli ürkmüştür. Kinlerini kusuyorlar.
Türkiye örnek olur ve Türk İslam coğrafyası ayağa kalkar diye onlar kuduruyor. Geçmişte Erdoğan’a Nobel Barış Ödülü verilmesinden bahseden Batının Türkiye hakkındaki düşünceleri tersine dönmüştür. Son döneme kadarki Türkiye, onların menfaatlerini hep ön planda tuttu. Ama artık işler değişti. Batı, iktidarı medyası ve her türlü imkânı ile hayır cephesinde yer almıştır. Türkiye karşısında tek cephede birleşen Batı, Türkiye’nin yükselişini durdurmak ve geriye dönüşü için faaliyetleri hızlandırdı. Yaşlanan ve ekonomisi yavaşlayan Batı İslamiyet, Türkiye ve yabancı düşmanlığına sığınarak ayakta durmaya çalışıyor.
Batı’nın gerçek silahı terördür. Terör üç safhalıdır. Terörü kuran, destekleyen ve mücadele maskesi ile işgal gerçekleştiren. Erdoğan haçlı ittifakına meydan okurken içimizdeki hainlerin maskesi düşüyor. Türkiye düşmanlığının temeli ise Türkiye kendi menfaatlerini esas alarak 100 yıldır Orta Doğu’yu sömüren kurtlar sofrasındaki ülkelerin kirli oyunlarını bozuyor. Batı ise şöyle diyor: Türkiye’yi Lozan ile sınırları içine hapsetmiş hatta gömmüş idik. Nereden çıktı bu Erdoğan?
Batı’nın amacı şudur: “Türkiye’yi eskisi gibi kontrol altında tutamayacağını yola getirip terbiye edemeyeceğini gören Avrupa şimdi de Türkiye’yi duraklatmak geriletmek ve nihayet dizleri üzerinde çökertip teslim almayı amaçlamaktadır.”
Ve Türkiye’de 'hayır'cılar Batı’nın dolaylı hizmetinde ve zımnen PKK, DEAŞ, FETÖ’cülerin safındadır.
Not: Okuyucularımın geçmiş Regaib kandillerini tebrik eder, dünya ve ahiret saadeti dilerim...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.