Tersaneye jilet olmaya çekilmiş bir amiral gemisinin hazin sonu

A -
A +
"Türkiye Türklerindir, gazetesinin" sabık genel yayın yönetmeni dün yine bir "tasfiye" yazısı yazmış.
Özetle diyor ki: Hükümete yakın medyanın tiraj ve reklam geliri az. Bizimki daha çok. O halde biz iyiyiz, başarılıyız, siz değilsiniz. Öyleyse "asıl siz tasfiye" olmalısınız!
Yine diyorum, çünkü 2011 seçimleri öncesinde de gazetesinin başyazarının CHP yandaşlığını ifşa etmen ve MHP'ye yönelik eleştirilerim üzerine aynısını yapmıştı. (14 Mayıs 2011/Hürriyet) Zira bu zat ve gazetesi, 2011 seçimleri öncesinde de şimdi olduğu gibi bir CHP-MHP ittifakını cilalıyor, laf eden herkese de köpürüyordu.
Ona göre, CHP'yi eleştirdiğim için "liboş", MHP'ye iltimas geçmediğim için de "Kürtçüydüm" ve kuşkusuz yeni dönemde tasfiye olacaktım. Yerime-yerimize gelecek isimleri de alt alta sıralamıştı. Kim olacak canım işte, Oray Eğin, Nuray Mert, manevi kızım dediği Radikal yazarı, BM Güvenlik Konseyi Türkiye "kınama" temsilcisi vs.
Sonuç ne mi oldu? Ne olacak işte, smile! Bu adamın ve gazetesinin hangi öngörüsü çıkmıştı ki, bu tutsundu? "CHP'lisin" dediğimde çileden çıkan Basın Konseyi eski başkanı yazarı şimdi CHP'den vekil. Diğer "bağımsız" yazarı, HDP'nin yönetiminde yer alıp seçim otobüsleri üstünde zafer işareti yaptığı halde oyunu CHP'ye vereceğini açıkladı. Sanırım bir yerde de yazmıyor. Diğerleri de bildiğiniz üzere bla bla...
Peki, nasıl oluyor da, medyanın hedefi olan gündeme etki düşünüldüğünde çoktan jilet yapılmak üzere tersaneye çekildiği aşikâr teknesini, hâlâ "amiral gemisi" diye pazarlayabiliyor bu adam? Hafta sonları Seğmenler Parkında köpeklerine "oğlum" diye seslenen kodamanlar misali yüzündeki o limoni ifadeyle herkese atar yapıyor?
Ahmet Kaya için attığı "Vay şerefsiz" manşetine, gazetesinin mottosundaki "Türkiye Türklerindir" logosuna ve onca ırkçı yazısına rağmen Diyarbakır'da yaptığı yazı işleri toplantısı bazı BDP'li vekiller tarafından güllerle donatılıyor?  Dindarların en temel insan haklarına dair bir yasaya onay veren vekilleri "411 el kaosa kalktı" diye yaftalarken, "muhafazakârım" diyen abiler, ablalar soluğu Ayşe Arman röportajlarında alıyor. Bir gazetesi, cezaevlerindeki "açlık grevleri"ni "sahte oruç kanlı iftar" manşetiyle duyurduğu halde, solcular Grup Yorum konserlerinin tarihlerini buradan takip ediyor?..
Buram buram aşağılık kompleksi kokan cevapları kim nasıl içine sindirir bilmem. Ama medyada bir sendroma adına veren bu zatın "övündüğü" halin, bir dönem meşhur olmak için kameraları çağırıp Köşk'ün önünde soyunan tiplerin başarısından farkı mı sizce?
Ülkedeki entelektüel tartışmalara kıyısından köşesinden bile ilişebilen tek bir yazarı yok. En "birikimlisi" de 150 kelimeyle Türkçe konuşan ve "okurlarından gelen istek üzerine tüm yazılarını 20 sayfalık bir kitapta topladı" geyiklerine konu olan "münevverler."
Merak ediyorum. Mustafa Karaalioğlu'nun tabiriyle "CHP basın bürosu gibi çalışan" Plazasına, başörtülü temizlikçinin bile girememesine bakmadan bazı yayınları yandaş ilan eden bu zat, gazete de mi okumuyor?  Yandaş dediği gazetelerde yazan ve ülkenin gündemini entelektüel birikimleriyle şekillendiren onlarca yazar hadi şöyle dursun. Yeni Şafak'ın, Star'ın okur sayfalarındaki makalelerin "entelektüel zekâtının" bile tüm gazetelerini ihya edeceğini de mi görmüyor?
Gazetesinin ve en çok Çin'den takip edilen internet sitelerinin övündüğü tirajlarına gereken cevabı muhatapları zaten verir. Ama şu aldığı reklamla başarısını eşitlemesine bir bakalım. Pardon ama sana "İstanbul sermayesi arkanda değil" diyen mi oldu? "Serbest piyasa mirim" bahanesini de bırak bence. Çünkü senin serbest piyasa dediğin "sistemine", serbest piyasayı kurumsallaştırmış ülkelerde "haksız rekabet" deniliyor ve kriminal alanda muamele görüyor. Böbürlenmen de, seni o çok serbest piyasanda "daha eşit" kılan, bakanlara emir telefonu açabildiğin dönemlere ağıdının aksi sedasından başka bir şey değil.
Reklam pastanın ve tirajının, yayınlarının niteliğiyle ilgili olduğuna dair iddian ise evlere şenlik. Mesela sanatseverlerin, elle tutulur tek bir sinema eleştirmeninin yazmadığı sayfalarında yer alan boy boy sinema ilanlarının hikmetine varamadığını mı sanıyorsun?
Ya, Radikal'in var değil mi? Pazar sabahları Aydın Doğan sponsorluğunda haybeye solculuk yapan ve üç beş gazete parasına çıkan "prestij" gazeteniz. Üzgünüz ama o günler de geçti bayım! Sen şimdi sayfaları reklamdan geçilmeyen bu insert yayının reklam pastasındaki aslan payını tirajına bağlayıp yalan da söylersin. Ama bizden daha iyi biliyorsun ki, sayfalarına, AK Parti'nin mitingine giden milyonları "bodur, çirkin" insanlar diye aşağılayan blog yazılarının taşındığı o "solcu" gazetenin tirajı 5000 bile değil.
Bak, "Nasıl orgazm oluyor" türünden pornografik yazılara ve röportajlara meyletmeden seninle entertainment kulvarında yarışan ATV'nin, Sabah'ın kıyas dışı tuttuğun gün gibi başarısına girmiyorum bile.
Dolayısıyla bayım, "bu ülkede her şey olursun ama rezil olamazsın"ın resmî yayıncılığını başarı diye satacaksan yine sat da senin yerine utananları bir düşün. Zira "başarın" kimsenin başaramadığı bir sonuç değil, rezil olmaktan çekinen insanların tenezzül etmediği yöntemlerin yekûnu, o kadar.
Hadi şimdi otur, halkın iplemeyerek doğal süreçlerle adım adım tasfiye ettiği medyanın hâlini dev aynasından resmedeceğin bir tasfiye yazısı daha yaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.