60 yıl önceki gibi!..

A -
A +

"G.Birliği karşısındaki G.Saray’ın analizini bir de benden dinleyin. Kim ne yaptı, ne yapmadı, formsuzluğun sebepleri neler?.."

1960’lı yılların hemen öncesinde ve sonrasında, bazı gazetelerin spor şefleri, “önemli ve kritik maçlarda” iki spor yazarını görevlendirir, “biri” bir takımı, “öteki” öteki takımı yazardı; benim “bugün” yapacağım gibi!..  
Galatasaray, Gençlerbirliği maçını şu kadro ile oynadı: Muslera, Mariano, Maicon, Serdar, Nagatomo, Fernando, Selçuk, Feghouli, Belhanda, Rodrigues, Gomis.
Ve işte, “düşme sancıları çeken” Gençlerbirliği’nin “galibiyeti hak ettiği” maçın Galatasaray’ının “o günlerdeki gibi” analizi:
Muslera: “Formsuzluk” devam ediyor; “degaj topları” ya rakibe, ya taca gidiyor. “Büyük takım kalecisi olduğunu unutup” topu elinden geç çıkararak,  Galatasaray’a zaman kaybettiriyor ve özellikle “beraberlik ya da galibiyet golüne bağlı maçların sonunda” zaman sıkışması ve panik oluyor!..
Mariano: “Formsuz”, Gençlerbirliği maçında sağdan ortalarında âdeta “öteki taraftaki korner bayrağını” hedefleyip durdu, “geriye dönüşlerde” ağır kaldı, Maicon’un hatası ile başlayan Gençlerbirliği golüne “bu sebep” ile ortak oldu!
Özellikle rakip “defansif bir taktikle oynuyor, süratli adamları ile uzun vurulan toplarla gol kovalıyor” ise, Mariano yerine Linnes oynamalı!..  
Maicon: “Haftalardır” formsuz ve “hata üstüne hata” yapıyor. Gençlerbirliği maçında hem hava, hem yer toplarında “sürpriz olmayan” hatalar yaptı, bol bol çalım yedi. Mariano / Linnes tercihi gibi, “böyle maçlarda”, çok daha “hızlı olan” Denayer oynamalı!..
Serdar Aziz: Defansın en sağlam adamı. Kendi görevini yaparken, yanında oynayanların hatasını kapamaya çalışmaktan helak oldu.
Nagatomo: Geldiğinden beri “en kötü” oyununu oynadı; dağınık ve ne yaptığını, neden yaptığını bilmiyordu, âdeta!..
Fernando: Takımın ne yapacağını, ne yaptığını, neden yaptığını bilen 3 oyuncusundan biri idi.
Selçuk: O da, “yorulana kadar” takımın iyilerindendi, “8 oyuncu ile kapanan” rakibe karşı “şut silahını kullanan” da o oldu. O kalabalıkta “ceza alanı çizgileri etrafında ve içinde”, üstelik “topuk pasları gösterileri” de ekleyerek “al-ver” garabetini inatla sürdüren Belhanda ve Feghouli’ye “ne yapmaları gerektiğini de gösterdi” ama, gören, anlayan kim?..
Belhanda / Feghouli: Ligin en çok gol atan takımının, Ankara’dan “golsüz dönmesinin” Rodrigues ile beraber başrolündeki oyuncular. “Belhanda yok, Feghouli, Gomis arkasına ve Sinan sağ açık” çok daha iyi olabilirdi. Belki, bu üçlemede “şut atan ve rakibi gücüyle dağıtan” Tolgalı bir formül de düşünülebilirdi.
Rodrigues: O da “formsuzlar” arasında. “Etkili” Rodrigues’i aratıyor ve “sahada çok uzun zaman kalıyor”; onun yerine giren de “daha maça doğru dürüst ısınmadan” hakemin son düdüğü geliyor!..
Gomis: İstediği topları alamadı, o kalabalık savunmanın içinde kayboldu. Bu arada “pivot santrforluk yaparak”, sakladığı iki topu da müsait arkadaşlarına aktaracağına, “birinde çalımlayıp, ötekinde dönüp vurmak istedi”, başaramadı. “Başardığı” bir şutu da, rakibe çarparak kornere gitti. “Gol krallığında, Burak’ın 2 gol atması” Gomis’i etkilemiş miydi acaba?..
Sonradan girenler; Eren, hiçbir şey yapamadı; Donk, “bunca formsuz oyuncunun olduğu” bu takımda her zaman oynar; Sinan, ilk on birde “formsuz” Rodrigues’e tercih edilmeli; yoksa kaybedilir!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.