Ali Dürüst nasıl başkan yapılır?..

A -
A +

“Hatice Günay” Hanımefendi’nin öncülüğünde “sosyal medyada” bir kampanya başlatıldı; “Ali Dürüst başkanlığa aday olsun!..”
Kampanya kabul gördü; “Ali Dürüst’e yapılan çağrıya” yüzlerce ve yüzlerce Galatasaray genel kurul üyesi imza verdi.
“Aday olmalısın, kulübü ancak sen kurtarırsın” diyenler, ricacılar, yalvarıcılar, duacılar, Orhan Gencebay’ın “arabesk” şarkısını söyleyerek imza kuyruğuna girdiler; “Sevecekmiş Gibisin / Her günün ardında senden bir ümit var / Hep gelecekmiş gibisin / İçimde bir duygu gözümde bir hayal!..”
Ali Dürüst “bir defa daha” ve de “inadım inat” diyerek “Ben yokum, aday olmam” cevabını verdi. “Kampanyacılar” tam bir hayal kırıklığı içinde “kampanyayı başlattıkları” noktaya, Yesari Asım Arsoy’un “nihavent” bestesini söyleyerek döndüler; “Bekledim de gelmedin / Sevdiğimi bilmedin / Gözyaşımı silmedin / Hiç mi beni sevmedin?..”
Bakınız sevgili Galatasaraylılar, “Ali Dürüst’ü başkan adayı yapmak için” ne yapacağınızı, “ne yapmanız gerektiğini” bilmiyor, “olmayacak” duaya “âmin” diyerek, yanlış yollarda dolaşıp duruyorsunuz.
“Yapmanız gereken” şuydu; olağanüstü bir tüzük genel kurulu toplayacak ve Tüzüğünüzün “Başkanlık maddelerini değiştirecektiniz” ve o maddede “özetle” diyecektiniz ki; “Ali Dürüst istediği sürece Galatasaray başkanıdır. İstediği kişileri yönetim kuruluna alır, istediği kurulları, istediği kişilerle, istediği gibi kurar. Futboldan, su topuna kadar istediği teknik direktörler başta, kulübün bütün profesyonellerini atar ve de beğenmediklerini atar! O sadece ‘kendine karşı’ sorumludur ve de kimseye hesap vermez. Sportif AŞ de bu maddeye ‘tam uygun’ şekilde, Ali Dürüst tarafından yeniden düzenlenir.”
“Bunu yapsaydınız” hayal kırıklığına uğramaz, Avni Anıl’ın bestelediği Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiirini hep beraber söylemeye başlardınız; “Bir ateşim yanarım, külüm yok dumanım yok / Sen yoksan mekânım belli değil, zamanım yok / Fırtınalar içinde beni yalnız bırakma / Benim senden başka sığınacak limanım yok!..”

Bana göre!..
1 - “Ali Dürüst” adı “Galatasaray başkanlığı için” ortaya atılınca dedim ki; “Mustafa Cengiz başkan olarak kalsa, çok daha iyi!..”
2 - Hele hele “kuyudan çıkarılırcasına” ortaya “Faruk Süren’in adaylığı” atılınca, dedim ki; “Mustafa Cengiz kalmalı!..”
3 - Bana göre, “görev süresince birçok haklı eleştiri ile karşılaşan” ama “haksız, hakaret dolu” eleştirileri hak etmeyen, “iyi niyetle yapmak istediklerini” camiasına doğru dürüst anlatamadığı için, “ibra edilmeme” tehlikesiyle burun buruna gelen, “Mustafa Cengiz yönetiminin ve Paper Moon lobisinin büyük hataları” sebebiyle “ibra edilmemekten” kurtulan, hatta “kahraman” hâline getirilen, ne var ki “çok hırpalanan ve çok yara alan” Dursun Özbek de, varsa “yeniden aday olma” hayali, ondan “kesinlikle” vazgeçmeli ve “eski başkan” olarak kalmalı!..
4 - Dursun Özbek’in “kendi ayağına kurşun sıktığı” o unutulmayacak “seçimli olağanüstü genel kurul” kararına “Vakit dar, bu kısa sürede ne programımızı hazırlayabiliriz, ne de doğru dürüst kurullarımızı yapılandırabiliriz, onun için biz yokuz” diye kıyameti koparan “anlı ve de şanlı Galatasaraylılar”, işte “kaç ay geçti” ve de “gelecek ay seçim var”; neredeler?..
5 - “Fetret devri başkanlığından” Duygun Yarsuvat dersler çıkaramamış, bırakıp gitmişti. Temenni edelim ki, “kısa sürede geri gelen ikinci fetret devri başkanlığından” dersler çıkaran Mustafa Cengiz, hatalarını da iyi analiz edebildiyse, “aceleye gelmemiş bir kadro kurarak” seçime girsin ve kazansın!..
Ortada “başka ihtimal yok” ve de olmayacak, galiba!!!

Soru ve cevap!..
Türk Dil Kurumunun sözlüklerinde “eyyamcı” kelimesinin karşısında şunlar yazar; “a. 1. Gününü dilediğince geçiren, gününü gün eden kimse. 2. Günün koşullarına göre davranan kimse.”
Futbol Federasyonunun “Hakem tarafından iptal edilen Fenerbahçe-Beşiktaş maçı kararı” işte tam da “TDK sözlüğünde anlatılan” tabloya uygun… Değil mi?..
“Değil mi” sorusunun cevabını Beşiktaş yönetimi verdi, daha fazla yazmama gerek var mı? Yazdıklarım, “eskilerin bir sözü” vardır; tam da ona uygun; “Efradını cami, ağyarını mâni”, yani “Kendisine ait olanları içinde toplayan, olmayanları dışarda bırakan.”

Birilerine!..
Kulüp başkanı olabiliriz, kulüp yöneticisi olabiliriz, teknik direktör olabiliriz, anlı ve de şanlı yazar / yorumcu olabiliriz, ama her şeyden önce “insan olduğumuzu, konuşurken ve yazarken elimizi vicdanımıza koymamız gerektiğini” unutmamamız gerekmiyor mu?..”

Örnek 1, örnek 2; hangisi?..
Fenerbahçe’nin başkan adayı Ali Koç, “Olur da seçimi kaybedersem, önümüzdeki sezonlarda takımımız maç kaybettiğinde tribünlerimiz Ali Koç diye bağırmamalı. Böyle bir baskı asla olmamalı. Bu yüzden eğer kaybedersem bir dahaki seçimde kesinlikle aday olmayacağım” demiş…
Bu nasıl söz, biz “Bırakıyorum” / “Bırakacağım” / “Artık yokum” / Bu son başkanlığım” diye diye 20 yıl koltuğunda oturan ve hâlâ türlü çeşitli bahanelerle “Gitmem de, gitmem” diyen başkanlara alışmışken, “Pişmiş aşa su katmanın” manası var mı?
Madde bir (Aday olman için); Ali Koç aday olmadan da, tribünlerde bugünün başkanına baskı vardı, “istifa” diye bağıran on binler vardı.
Madde iki “(Aday olmaman için); daha “20 yıl başkan adaylığı hakkın var” ama kullanmayacağını açıklaman, inşallah “birilerine” ders ve örnek olur!..

Şaka!..
Günlerce “kumpas” dedik, “kumpas” aradık. Onca gözaltına alınan seyirci, onca “tanıklık yapan” kişi, onca “Emniyet sorgusu”, dahası “Savcılıkta sorgu”, “hâkim huzurunda” sorgu; peki, “nerede kumpas?..”
Uçtu uçtu, kuş uçtu / Uçtu uçtu leylek uçtu, kaz uçtu / Uçtu uçtu kumpas uçtu, laf uçtu; perdeee!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.