Nene, abisini derin noktalara dalmış vaziyette buldu!..

A -
A +
"Rabbim senden razı olsun bacım. Dünyamı ve ahiretimi düşünen canım Nene’m..."
 
Hasan’ın kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. "O kızlardan biri Züleyha olmasın?" diye düşündü.
Ya! Bu acuzeliğimi gördüyse?
Ya! Ya perişanlığımı duymuşsa!
Ya! Ya! Her neyse!..
Zavallı kim bilir ne ızdırap çekmiştir!
“Ah Züleyha’m ah!” dedi, inledi...
Sevda öyle bir şey ki; sevdiğinin önce ismini seversin. Her konuşulduğunda bütün Züleyhalar yüreğini hoplatırdı Hasan’ın. Hem gülüşünü seversin, hem ağlamasını... Boyunu bosunu, sesini, sözünü seversin, işini gücünü seversin, hatta ve hatta öfkesini kızmasını bile... Daha tuhafını söyleyeyim; entarisini, başındaki atkısını, ihramını... O örtülerin içinde tarifsiz bir güzel var sanırsın...
Sevmek, âşık olmak için; illa ki yüzünü görmek şart değil; yüreğinde duy yeter... Gecenin karanlığında, güneşin ışığında, suyun damlasında, ırmağın coşkusunda, kimi zaman yanında olur, kimi zaman sen onun rüyasında olursun... Ama o her halükârda hep aklındadır. Ne kadar koşsan da önüne geçemezsin! Bütün varını, yoğunu, zamanını alır, mecnun olursun, hayatın onunla dolar, mana kazanır!
En iyisi sadece, yalnız karşılıksız sevmek... Hiç olmazsa sevilmediğini duyunca yıkılmazsın! O ise sevdanın en zararsızıdır. Asker Hasan’dan bu kadar...
                   ***
Yağmur idim, kara döndüm.
Her sorana, doğru yöndüm.
Volkan idim, çabuk söndüm!
Çok ağladım, pek az güldüm!
 
Yokluğun kederim oldu!
Has bahçemde güller soldu!
Hem sevdaya giden yoldu!
Müddet tamam, vakit doldu!
 
Ah! Kül eyledi beni sevdan!
Dizlerimde kalmadı derman!
Rabbim böyle eylemiş ferman!
Döndü devran, bozuldu harman!
Aradan ne kadar zaman geçti kestiremiyordu. Nene, içeri girdiğinde; abisini derin noktalara dalmış vaziyette buldu.
- Dadaşım, uyumamışsın.
- Hı!
- Ben bacın Nene!
- Dalmışım bacım!
- Fena! İstirahat etmen için yalnız bırakmıştık oysa!
- Kolay mı Nene bacım? Hasretlik yakamı bırakmadı ki.
- Madem öyle, önce namazını kıl, sonra konuşalım. Teyemmüm için bak toprak getirdim.
- Rabbim razı olsun bacım. Dünyamı ve ahiretimi düşünen kıymetli kardeşim, canım Nene’m.
- Siz de hep bizim için, memleketimiz, milletimiz için harp ettiniz, kan verdiniz, can verdiniz yiğit dadaşım. Bak ne hâllere düştün? Niçin? Zalim elinde kalmayalım diye. Siz bedeninizle, bütün düşmanlara karşı etten duvar ördünüz, bizim yaptıklarımız devede kulak bile olmaz! Ne yapsak hakkınızı ödeyemeyiz!
- İşte benim bacım böyle olur! Niçin seni çok sevdiğimi anladın mı peki? Rabbim; ömrüne ömür katsın!
- Âmin! Cümlemize de...
- Ne kadar izah edip söylesem söyleyeyim Nene’ciğim, ne kadar kelime kullanırsam kullanayım; geriye söylemediğim, daha doğrusu söyleyemediğim o kadar çok söz, kullanamadığım kelimeler kalıyor ki!
- Mutlaka öyledir!
 
Boğazımda düğümleniyor kelimeler!
Kuzusu kalmış koyun meler, yavru meler!
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.