SÖZ

A -
A +
Yüksek ahlâkıyla bir zamanlar dünyaya örnek olan bu topraklarda bugün ne yazık ki çocuk istismarı gibi tiksinti verici bir ahlâksızlık yaşanabilmekte. Bu anlamıyla cemiyette zirveden dibe düşüş görülüyor. Bu korkunç bir felâkettir. Terörden de beterdir. İnsan ve ahlâk tahribatıdır. Sebebleri de aile, eğitim, medya, internet, İslamiyet’ten, millî kültürden kopukluk, tarihî yanlış uygulamalar gibi onlarcadır.
Üstelik de öğretmen olan bir sadistin öğrencilerinin ırzına geçmesi gibi ağır bir suçun üstünün örtülmesi, yok sayılması, görmezden gelinmesi hiçbir şekilde mümkün değildir.
İdari, inzibati kusur ve suçlarla eğitim boşluğu tarzında ne gibi hata ve yanlışlar varsa bunların takip ve ortaya çıkartılması hem mağdurların hakları ve hem de benzer felaketlerin önlenmesi adına bir zaruret ve mecburiyettir. Bu zaruret ve mecburiyet, sadece iktidarın değil muhalefetin de vazifesidir. Yıldırım hızıyla yargılama yapılması ve en şiddetli cezanın verilmesi adaletin namusu gereğidir.
Bu vahim ve çirkin fiilin bütün taraf ve sebepleriyle çok iyi şekilde tahkik edilerek bir dosya halinde kamuoyu ile paylaşılması gerekirdi. Bakanlık veya bakanlıklar mesele üzerine giderken muhalefet de hadiseyi mercek altına alıp hiçbir boşluk ve eksiklik kalmaması maksadıyla tavizsiz bir çalışma içinde olmalıydı.
Ne yazık ki böyle olmadı. Ana muhalefet, böylesi bir olayı ağzına yüzüne bulaştırdı.
Hem de genel başkanı eliyle. Bu iğrençlik, bir iktidar yıkma veya kapma fırsatı olarak ele alınamaz. Tuz kokmuş bunun görülmesi gerekir.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çirkinliği TBMM kürsüsüne taşıdı ama bir zinayı bir başka zina ile kınamaya kalkıştı. Bilen bilir ki o talihsiz konuşmanın ismine din kitaplarında "dil zinası" denmektedir. Milyonlarca vatandaşın temsil vekâleti verdiği bir genel başkan sözüne, kelimelerine nasıl özen göstermez? Genel başkan böyle konuşursa diğer partililer ne yapar?
Hiç yakışmadı ve çok ama çok ayıp oldu. Kınama kelimesi bile yetmez. Küfürbazlıkla genel başkanlık nasıl bağdaşır? Bunun izahı var mı?
Kemal Kılıçdaroğlu, kaş yaparken göz çıkarttı. Bulaşık suyu ile masa temizlemeye kalkıştı. Ağzından bu pis söz dökülen kişi, acilen mağdure hanımdan özür dilemelidir. Sözlü tâcize uğrayan sn Sema Ramazanoğlu'nun Aile Bakanı olması bir tarafa. Sıfatı belki çok da mühim olmayabilir. Daha önemlisi bir anne, bir eş ve bir insan olmasıdır. Hatta o kem sözün sahibi sadece mağdureden değil, başta kendi hanımı ve kızı olmak üzere bütün hanımlardan ve halktan af ve özür dilemelidir.
CHP genel başkanı, parti grubunda bu yüz kızartıcı konuşmayı yapınca işitenler kulaklarına inanamadılar. Bu nasıl bir meyhane ağzıydı böyle? Konuşmaya başta AK Partililer olmak üzere çok sayıda tepki geldi. Ancak o tepkilerden bazılarında da kantarın topuzu kaçtı. Kılıçdaroğlu, livatayı "dil zinası"yla sorgulamaya kalkışmıştı. Bunlar da Kılıçdaroğlu'na daha başka türlü sövüp saymaktaydılar. Halbuki siyasetçinin aynı zamanda söz ustası olması gerekir. Birine haşin kelimelerle yüklenmek de mümkün, taş gibi okkalı kelimelerle onu insan içine çıkamaz hale düşürmek de mümkün. Bu tarafıyla bakınca cemiyette dehşet verici bir ahlaki zaafın yaşandığı görülebildiği gibi siyasette de konuşma özrünün kaygı verici hallere geldiği görülecektir.
CHP genel başkanı, şayet aynaya bakıp kendini terbiye etme faziletini seçerse o sırada şu deyimi söyleyebilir:
-Dilim dilim etti beni, dilim dilim!
"Söz" dendiğinde Yunus Emre hatırlanmazsa olmaz:
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.