NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ KOMİTESİNE ÇAĞRI!

A -
A +

Ang San Su Çi, 1945 doğumlu, evli ve çocukları olan bir anne. Oxford Üniversitesinde felsefe, mülkiye ve iktisat üzerine tahsil yapmış. Eski adı "Burma" olan Myanmarlı. Burma'nın istiklal mücadelesini babası "ulu önder" Aung San vermiş.

Bayan Çi, mezuniyetinin ardından İngiltere'den ülkesine döndükten bir zaman sonra askerî cuntaya karşı verdiği "demokrasi mücadelesi" üzerine 6 sene ev hapsi çekmişliği var. Bir aktivist. Denildiğine göre "şiddetsiz direniş savunmacısı". Nobel Barış Hey'eti, kendisini 1991'de "Nobel Barış Ödülü" ile taltif etmiş. Ayrıca "Saharaov fikir Hürriyeti Ödülü" sahibi. Müdafaasını yaptığı konulara dair kitapları da var. 54 yıllık askerî idareyi devirdikten sonra hâlihazırda Myanmar Dışişleri Bakanı ve Hükûmet Başdanışmanı. Gerçekteyse fiilen Devlet Başkanı.
Bugün işte bu bir sürü unvan ve ödülün sahibi "Aung San Suu Kyi" yönetimindeki Myanmar'ın Arakan eyaletinde zulüm, zoraki göç, işkence, katliam, tecavüz, bebek ve çocuk ölümleri yaşanıyor.
"Arakanlı Müslümanlar" da denilen Rohingyalılar, 1,5 milyon kadar nüfusa sahip. Myanmar Meclisi, 1982'de onları vatandaşlıktan çıkarma gibi bir kanun cinayeti işledi. Maalesef devletsiz yaşamaktalar. BM, onları "eziyet gören dinî azınlık" olarak tarif etmekte. Bu azınlık, 2012 ve 2016'da da saldırı ve zulümlere maruz kalmıştı. Fakat böylesi bir şiddeti, daha evvel yaşamamışlardı. Bu defa sadece putperest Budistler değil, ordu da bu devletsiz, himâyesiz ve kimsesiz Müslümanları korkunç şekilde katletmekte. Bunların yaşadığı zulüm, Filistinlilerin çektiğinden beter oldu.
Yerinden-yurdundan ayrılanlar 100 binle ifade ediliyor. Katliamdan kaçanlar Bangladeş'e sığınmaya çalışmaktaysa da bu memleket de çok fakir olduğundan kapılarını istekle açmamakta.
Göz göre göre bir Müslüman soykırımı yapılmakta.
Bir azınlık, bütün dünyanın gözü önünde yok edilmektedir.
Nitekim Nobel Barış Ödülü almış 13 kişi, hadiseyi "insanlığa karşı suç, ırkî temizlik ve potansiyel soykırım" diye îlân ettikleri bir beyanname neşrettiler.
Gerçekteyse "potansiyel" değil soykırımın tâ kendisi yaşanmakta.
Vicdansız Budistlerle askerler, zaten ötekileştirme, ekonomik mahrumiyet ve şiddet altındaki sivil Müslümanları öldürüp bitirme peşindeler.
Bugün dünyanın 1 numaralı gündem maddesi olması gereken bu kanlı vahşet, Nobel Barış Ödülü almış, şiddete karşı olduğu söylenen bir aktivistin lider olduğu bir devlette işlenmektedir...
Ang San Su Çi, Kurban Bayramı’nı 1 milyar 750 milyon Müslüman’a zehir eden bu vahşet karşısında o mazlumlarla ölenlerin yakınlarından özür dileyeceğine "Tecavüz yok, Arakanlı kadınlar yalan söylüyor! Teröristler, güvenlik güçlerine karşı çocukları kullanıyorlar!!!" diyerek hem 13 imzanın yer aldığı metni imzalamadı ve hem de dünyayı körlükle itham etmiş oldu. Bunu söylemekle de kalmadı. Başında olduğu dışişleri bakanlığı da "uydurma hikâyelerle mübalağa yapılmakta" deme sorumsuzluğu gösterdi. İnsanlar gibi kurumlar, hey'etler, komiteler de yanılabilir.
1991'de barış ödülüne layık görülen politikacı, bugün hem ırkçılık, nefret ve soykırım yaptırmakta ve hem de tecavüze maruz kalan hanımları yalancılıkla itham etmektedir.
Bu ödülün, bu barış düşmanından alınması şarttır.
Komite, ödülü iptal etmezse işlenen suçlara ortak olacaktır. Ondan sonra ne Nobel’in, ne onun barışının ve ne de ödülün kendisinin beş paralık bir değeri kalır!!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.