Bir derbeder görsem dayanamam...

A -
A +
“Namaz çıkışı döndük. Soframız hazırlanmıştı. Yaşlı sürpriz misafirimizi de konuk ettik…”     Karbüratörcü Mehmet Usta "Bağdat Güvercini"yle ilgili anısını anlatmaya devam ediyordu: “Bu benim çatıya ineni tutmak için kafesin kapağını açtım. Güvercinin önüne bir iki yem atarak onun beri gelmesini sağladım. Bacağında halkalar vardı… Künyesi yazılıyordu... Oradan hem künyesini hem de güvercinin sahibinin cep telefonunu okudum… Telefon açıp karşımdaki kimseye kendimi tanıttım: “Bana böyle bir Bağdat Güvercini geldi kardeşim.” “Abi ne zaman geldi?” Ardından “aman yem vermeyesin, biraz şekerli su verip azat et abi, o buraya gelir” dedi. Kuşa verdim biraz şekerli su. O mübarek hayvan içti içti… Sonra şöyle yavaş yavaş gerindi… Kanadını yaydı… Ayağını uzattı ve bana baktı… Bir teşekkür hareketi gibiydi kıpırdanışı… Hayvancayız Atak helikopteri gibi yerden kalktı… Evin üzerinde bir iki defa veda dönüşü yaptı ve gözden kayboldu… Ertesi gün o telefondan aradı adam beni. “Abi güvercin geldi… Sağ ol...” Ustam peşrev yapıp ısınmıştı hatıra anlatmaya… “Benim bir hobim var” deyince “hah, dedim içimden… Şimdi başlıyor hatıra…” “Ben bir berduş bir derbeder gördüm mü dayanamam!” Yani havaalanına giderken uçak kaçıracağımı bilsem yine de bırakamam. O arkadaşın derdine bir çare olmam lazım kesinlikle… Böyle bir huyum var… Hatta bir dönem Küçükçekmece Kaymakamlığını yaptığı sırada Orhan Öztürk zamanında bu kimseler fazla kalmamıştı. Demiştim ki: “Sayın kaymakamım artık fazla rastlamıyorum.” Meğer özel bir tim kurdurup o kimseleri toplatıp devletin himayesine aldırıyormuş sağ olsun… Ben de o zamanlar böyle rastladığımı alıp götürüyorum, yıkayıp kişisel bakım ve temizliğini sağlıyorum. İç çamaşırından takım elbisesine kadar giydirip yedirip içirip cebine harçlığını koyup gönderiyorum… Yine böyle bir cuma günü… Soframız hazırlanıyor çok şükür… Cuma sonrası elli altmış kişilik ikramlık kuru fasulye servisimiz başlayacak… Camiye giderken yolda bir adam gözüme çarptı… Yaşlı birisi… Yani şöyle yetmiş-seksen yaşında filan. Kafasında beyaz namaz takkesi var… Elinde bir tespih… Lakin yalpalıyor arada bir… Bir iki adım daha ya attım ya atmadım, “Amca düştü ya!” dediler. Geri dönüp baktım ki adamcağız bir inşaat kumunun üzerine düşmüş. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.