Matbaanın tarihi

A -
A +

9. ASIRDA UYGUR MATBAASI Avrupalı arkeologlar ilk matbaalarını 9. asırda kuran Uygurların bastığı yüzlerce Türkçe kitap bulup ülkelerine götürdüler. Nedense yayınlamıyorlar AVRUPALILARIN GİZLİ PLANI Buldukları bu kitapları yayınlamama sebebi ise şu: Matbaanın Avrupa medeniyetinin keşif ve ihtiraı yaygın kanaatine aykırı davranmak istemiyorlar Matbaa, Çinlilerin buluşudur. Uygur Türkleri 9. asırdan başlayarak -bugün Çin işgalindeki- Doğu Türkistan'da matbaa (basımevi) kurdular. Harfler madenden dökülmüyordu. Sert tahtadandı. Teknik, klişe baskısı gibiydi. 1902'den itibaren Avrupalı arkeologlar Uygurların bastığı yüzlerce Türkçe kitap bulup ülkelerine götürdüler. Nedense yayınlamıyorlar. Matbaanın Avrupa medeniyetinin keşif ve ihtiraı yaygın kanaatine aykırı davranmak istemiyorlar. Halbuki barut, pusula, kâğıt, banknot (kâğıt para) gibi temel keşifler Çinlilere, sıfır'ın (0) keşfi ve rakamların 10'lu birimlere ayrılması gibi temel matematik keşifleri de Hintlilere aittir. Tasavvufun kökeni bile Hindistan'dır. (Carter. The Invention of Printing, New York 1955, s. 141 v.dd; A.von Gabain, Alttürkische Schrifttum, SDAW Phil.-Hist. Kl., 1948, no: 3) Müteharrik (oynak, ayrık) harfler ilk defa 1041'de Çin'de döküldü. 1300'lerde Hollandalılar öğrendiler. Ancak baskı san'atı, 1444'te Avrupa'da Gutenberg ile başladı. Fatih Sultan Mehmed (1432-1451-1481) basılmış kitapları gördü. Meselâ Floransalı Francesco Berlinghieri 1480'de basılan coğrafyasını, eserde yazıldığı üzere, "Avrupa'nın en büyük hükümdarı" Fatih'e sunmuştur (Deismann, s.109). SEBEPSİZ GECİKME Bütün bu gelişmelere rağmen bir Türk matbaasının 1727 gibi fevkalâde geç tarihe kadar gecikmesinin ben bile mantıklı açıklamasını yapamıyorum. Arkadaşım büyük tarihçi Prof. İlber Ortaylı, biz Türklerin okumayı sevmeyişimizi sebep gösteriyor. Bugün de okuyan milletler arasında bulunmadığımız malum. Ben, Türk matbaasının 3 asır gecikmesini, Osmanlı devletinin en vahim hatası olarak değerlendiriyorum. Hattat ve katiplerin de, o çağlarda Avrupa'da tirajın birkaç yüzle sınırlı bulunmasına rağmen, yeteri kadar kitap çoğalttıkları iddiasına katılmıyorum. Osmanlı Türkiye'sinde ilk azınlık matbaasını Yahudi vatandaşlarımız, -devletin izniyle ve ülkemize yerleştiklerinden sadece 3 yıl sonra- 1495'te Selanik'te, aynı yıl İstanbul'da açtılar. İstanbul'da 1505, 1510, 1511, 1513, 1515, 1516, 1518, 1519, 1520, 1530, 1534, 1560, 1567, 1575, 1759,'da, Selanik'te 1512, Haleb'de 1519, Edirne'de 1554'te yeni matbaalar açtılar. İlk Ermeni matbaası 1567'de İstanbul'da, ilk Rum matbaası 1627'de İstanbul'da açıldı ve bunları daha pek çoğu izledi (liste: Osman Ersoy, Türkiye'ye Matbaanın girişi, 1959 s.51 v.dd.). Bu azınlık basımevlerinde Türkçe, Arapça, Farsça baskılar da görülür. Fakat bizde ilk defa İbrahim Müteferrika, 1719'da Marmara Haritası basıp Lâle Devri (1718-1730 sadrazamı reformcu Damad Nevşehirli İbrahim Paşa'ya sundu. Bu ilk Türk matbaasına izin de, İbrahim Paşa'nın iktidarında çıktı. Bir Lale Devri gelişmesidir. Avrupa'da ilk matbaa tarihleri ise şöyledir: Almanya'da Gutenberg'in 1444'te Mainz şehrinde açtığı basımevinden sonra: İtalya'da ilk defa Roma'da 1467'de, İsviçre'de Basel'de 1468, Çekoslovakya'da Plsen 1468, Fransa 1470 Paris, Hollanda 1473 Utrecht, Macaristan 1473 Budapeşte, Belçika 1473 Louvain, İngiltere 1476 Westminster, İspanya 1474 Valencia, Avusturya 1482 Viyana, Danimarka 1482 Odense, İsveç 1483 Upsala, Portekiz 1487 Lizbon, Amerika kıtasında 1534 Mexico, Hindistan'da Goa'da Portekiz basımevi 1556, ABD topraklarında (o zaman İngiltere sömürgesi) 1638 Cambrigde (Boston banliyösü). Bununla beraber İbrahim Müteferrika Devlet Matbaası (Matba'a-i Amire), İslam dünyasında açılmış ilk Müslüman basımevidir. Zira İran'da ilk basımevi Müteferrika'dan 75 yıl sonra 1816'da bir Türk şehri olan Tebriz'de kuruldu. Arap ülkelerinde Türkçe ve daha az Arapça kitap basan ünlü Bulak (Kahire) Matbaasını ise 1815'e doğru, Mısır'ın Osmanlı valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa kurdu. (1798'de Kahire'de Fransızlar bir basımevi kurdular ama yalnız Fransızca baskı yaptı). FOTOĞRAFA GELİNCE... Buna karşılık fotoğrafta hiç geç kalmadık. Fotoğraf 1827'de Fransa'da Niepce (Nieps) tarafından keşfedildi. Ancak 1838-41'de kullanılabilir hale geldi. İstanbul'da ilk fotoğrafçı dükkânı 1842'de Beyoğlu'nda bir Fransız tarafından açıldı. Doğrusu hiç vakit kaybetmemişiz. Resim san'atındaki boşluğumuzu doldurmak için fotoğrafa rağbet etmiş gibiyiz. 1854'te ilk Türk fotoğrafçısı Râif Efendi, Çemberlitaş'ta dükkânını açtı. 1860'larda Abdullah Biraderler, İstanbul'da fotoğrafçılığı çok geliştirdiler. Bize binlerce pek iyi çekilmiş fotoğraf bıraktılar, pek çok koleksiyonda orijinalleri vardır. Sultan Abdülhamid'in fotoğraf merakını, şehzadeliğinde, amcası Sultan Aziz'den aldığını söyleyebilirim. İBRAHİM MÜTEFERRİKA VE TÜRK MATBAACILIĞI Matbaanın Çin ve Uygurlarda 9. asırda başlayan yolculuğu, 1400'lü yıllarda Avrupa'da Gutenberg ile devam etti. İlk Türk matbaası ise İbrahim Müteferrika (üstte) ile 1700'lü yıllarda gelmişti. Maalesef bu 3 asırlık gecikmenin mantıklı bir açıklaması yok. Günümüzde ise artık baskı işleri dev makinelerle yapılmaktadır. KİTAPLAR ARASINDA Prof. Dr. Tahsin Özcan, Vakıf Medeniyeti ve Para Vakıfları, Türkiye Finans Kültür Yayınları, İst. 2010, 160 papye kuşe yaldızlı renkli resimli sayfa, ciltli, Osmanlı'nın vakıf medeniyeti düzenini anlatan bir prestij kitabı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.