CHP'nin ulusalcılarının ‘sandığa veda' bildirisi...

A -
A +
Bir iddia öne sürdüm, ömrü bir günü bile bulmadı... Ya da ilk bakışta ve şimdilik öyle görünüyor...
Cumartesi günü bu köşede çıkan yazımda, CHP'nin "Meclis'te başörtüsü"ne itiraz etmeyerek beni mahcup ettiğini yazmıştım.
Beni şaşırtan bir başka nokta, CHP tabanının da gelişmeye olumsuz bir tepki vermemesiydi.
Yazımda, bu tablonun kapı araladığı bir ihtimalden de söz etmiştim (ki zaten "ilk bakışta ve şimdilik" düşmüş gibi görünen iddiam da buydu).
Acaba, diye sormuştum, AK Parti'nin tabanıyla baştan beri yaptığı "zımnî anlaşma"nın CHP versiyonuyla mı karşı karşıyayız?
Orijinali Ateş İlyas Başsoy'a ait olan bu teze göre, AK Parti, tabanıyla, tabanın ideolojik duyarlılıklarına değil, "siyasetsiz seçmen"e hitap eden bir dil tutturma hususunda zımnî bir anlaşma yapmıştı. AK Parti, bu sayede kabaca yüzde 25'lik bir kitle oluşturan "siyasetsiz seçmen"lerin oyunu neredeyse blok olarak alıyor ve seçimleri kazanıyordu.
İşte CHP tabanının bu son olaydaki sessizliği, bende, nihayet CHP yönetimi ile CHP tabanı arasında zımnî bir anlaşmanın oluştuğu intibaını oluşturdu ve bunu da yazdım.
Buna göre, CHP tabanı aynı katılığı muhafaza ediyor olsa da pragmatik kaygılarla (seçim kazanma) CHP yönetiminin eski ideolojik dilinden uzaklaşmasına itiraz etmeyecekti...
***
Fakat işte, aynı gün, aralarında 20 kadar CHP milletvekilinin imzasının da bulunduğu zehir zemberek bir "laiklik" bildirisi geldi.
Yani ben "tavan"la "taban" anlaştı derken, "orta kat"ta büyük bir gürültü kopmuştu.
Buradaki soru şu: Partinin ulusalcı milletvekilleri, tabandaki büyük tepkiyi tespit ettikleri için mi bu bildiriye imza attılar?
Eğer öyleyse, durum şudur: CHP tabanı, partinin "laiklik" vurgulu "anadil"ini askıya almasına zinhar karşıdır. Fakat basında sesini duyuramadığı için "Meclis'te başörtüsü"ne tepki vermediği gibi bir görüntü ortaya çıkmıştır.
Eğer böyleyse, benim "zımnî anlaşma" iddiam çöker.
İşin bu yanını şimdilik noktalıyorum... Önümüzdeki haftalarda manzara belirginleşince "zımnî anlaşma" tezimdeki hasar raporuyla birlikte yine karşınıza gelebilirim.
***
Sıra geldi, bu bildirinin anlamına...
Hemen belirteyim: Bildiri, CHP içindeki ulusalcı milletvekilleriyle "hard" ulusalcı İşçi Partisi arasındaki flörtleşmenin yeni ve çok ciddi bir aşamasına tekabül ediyor.
Basının CHP'yi destekleyen kesimi ya işin bu yanını fark edemediği için ya da seçimlerden hemen önce CHP'de bir dağınıklık görüntüsü vermemek için bildiriye gereken önemi vermedi.
Bildirinin önemi ve anlamı üzerine söylenecek çok şey var. Fakat ben işin o kısmını bir sonraki yazıya bırakıp, CHP'nin ulusalcılarının dümeni İşçi Partisi'ne kırmaları ile ilgili birkaç şey daha söylemek istiyorum.
***
Ben iyi bir Ulusal Kanal izleyicisiyim...
Bu tecrübemden gayet iyi biliyorum ki bildiride imzası olan milletvekillerinin çoğu, İşçi Partisi'nin öncülük ettiği siyasi kampanyaların gönüllü destekçileri... İşçi Partisi'nin CHP'yi sert biçimde eleştirdiği her durumda bu milletvekilleri de benzer eleştiriler getiriyorlar.
Keza "Silivri zindanını yıkmak" için de beraber yola çıkılmıştı.
İşçi Partisi, seçimlerdeki oyu hatırlatıldığında "Biz cumhuriyeti seçimle kurmadık" diyen bir parti.
Böylece bu yazının başlıkla bağlantısını da kurmuş oldum.
Hadi hayırlısı...
Perşembe: Bu bildirinin önerdiği rejim seçimle kurulamaz!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.