Tanıklığa çağrılırsam, söyleyeceklerim...

A -
A +
Taraf'ın dünkü sürmanşetinden öğrendik ki, bir ihbarı değerlendiren savcılık, Taraf ve sorumluları hakkında soruşturma başlatmış.
Bu arada benim, Taraf'ın 2004'te Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) alınan kararlarla ilgili haberlerini tamamen habercilik kriterleriyle eleştirdiğim birkaç yazım da "suç delili" olarak dosyaya girmiş.
Üzerinden çok geçmedi, hatırlayacaksınız, Taraf gazetesi 2004'te MGK'da alınan "Gülen Cemaati'ni izleme" kararını, hükümetin daha o tarihte "Cemaat'i bitirme" kararlılığının bir tezahürü olarak görmüş, sonraki yayınlarını da hep bu "yorum" ekseninde yürütmüştü.
Ben, konuya dair yazdığım dört yazıda Taraf'ın haberinin önemini teslim etmiş, fakat o haber üzerine bindirdiği yorumların ikna edici olmadığını savunmuştum. Nihai kanaatim şöyleydi:
"Ben o dönemin şartlarına baktığımda, 2004 kararının altındaki hükümet imzalarını, hükümetin 'Cemaat'i bitirme' kararlılığı olarak değil; 'hükümeti bitirme' kararlılığındaki darbeci generallere karşı hükümetin oyalama taktiği olarak değerlendiriyorum."
Fakat ben yine de "burasının Türkiye olduğu" gerçeğinden yola çıkarak, yazılarımda, şayet Hükümet'in 2004'teki MGK kararlarını yürürlüğe koyduğunu gösterecek argümanlar önümüze serilirse, bunun farklı bir tablo oluşturacağını ve söylediklerimi geri alacağımı da belirtmiştim.
Hep birlikte izledik, böyle bir şey olmadı. Hatta bir aşamada Taraf öyle bir şey yaptı ki, eski gazetemdeki meslektaşlarıma şöyle seslenmek lüzumunu hissettim:
"Gerçekten, n'oldu size? Basiretinizi bağlayan şey ne?
Sorumu yanlış anlamayın, 'siyaset'ten değil 'gazetecilik'ten söz ediyorum..."
Sözünü ettiğim haberde, o MGK kararından bir yıl sonra, 2005'te bir CHP milletvekilinin "hükümetin irticayla mücadele etmediği"ne dair bir soru önergesine Hükümet'in verdiği "ediyoruz" cevabından yola çıkılıyor, bu soru önergesi "2004 MGK kararlarının uygulandığının ispatı" olarak sunuluyordu...
İşte böyle...
Bu yazıların "delil" olarak kullanıldığı bir mahkemeye "tanık" olarak çağrılırsam, iddia makamına, "Bu gidişle -ve sayenizde- artık gazetecilik eleştirisi bile yapamaz duruma düşeceğiz, lütfen gazetecileri rahat bırakın" diyeceğim.
Taraf'taki meslektaşlarıma da bir çift sözüm var: Yazdığım eleştirilerde haklı olduğumu biliyorsunuz, onlara dair tek laf edemediniz, fakat şimdi birilerinin işgüzarlığını, hiçbir şerh koymaksızın karanlık imalarla gazetenin sürmanşetinden üzerime boca ediyorsunuz.  
Bir daha soruyorum: Gerçekten, n'oldu size?

Hoşça kalın...

Beş ay önce bu gazetedeki ilk yazımı, "Merhaba Türkiye gazetesinin sevgili okurları; sizinle konuşmaya geldim!" diye bitirmiştim.
Şimdi de "hoşça kalın" demek için karşınızdayım.
Sevgili Türkiye okurları, beni çok heyecanlandıran bir teklif aldım ve onu değerlendirmek istedim; mesele bundan ibaret.
Hayır, başka bir gazetede yazacak değilim. Kastettiğim, bir "gazetecilik mutfağı" görevi...
Sevgili Türkiye okurları, sizinle "konuşmaya" geldiğim andan bugüne kadar beni sakince dinlediniz.
Bazen tepenizi attıracak şeyler yazdığımda dahi en küçük bir gönül kırıcı tepki vermediniz... Buna hayret ettiğimi söylemezsem, hak ettiğiniz dürüst davranışı göstermemiş olurum. Hepinize teşekkür ederim.
... Ve Genel Yayın Yönetmenimiz Nuh Albayrak... Bu dönem boyunca ondan o kadar yakın ve sıcak bir ilgi gördüm ki, durumu ona iletmek benim için hiç kolay olmadı.
Ona ve onun şahsında bütün Türkiye gazetesi çalışanlarına da teşekkür ederim.
Hoşça kalın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.