Uluslararası medya Seymour Hersh'ün iddiasını niye ciddiye almadı?

A -
A +
2013 yılının en önemli haberi 21 Ağustos'ta Şam yakınlarında (Guta) gerçekleşen kimyasal silah saldırısıydı. Bütün saygın gazetelerin manşeti, hatta ilk sayfalarının tamamı bu trajediye ayrıldı. Tüm ciddi kanallar konuyla ilgili saatlerce yayın yaptı. Seyirciler için tarihe tanıklık anıydı. On yıllar sonra da hatırlanacak, tarih kitaplarına geçecek bir hadiseyi canlı, olay yerinden görüntüleri ile tüm dünya izledi.
Olay sonrasında ardı ardına Esad rejimini saldırıdan sorumlu tutan istihbarat raporları yayınlandı. Rejim güçleri tarafından sniper'lı saldırılara da maruz kalsa olay yerine Birleşmiş Milletler heyeti gitti, inceleme yaptı. Bu deliller, saldırıdan rejimin sorumlu olduğunu gösteriyordu.
Seymour Hersh'ün, kimyasal saldırıdan aslında muhalif grupların sorumlu olduğu ve bu saldırıyı Türkiye istihbaratının planladığı haberinin, normalde uluslararası medyada yılın haberi olması gerekmez miydi? Eğer bu haberde elle tutulur bir kanıt olsa, haberin doğru olabileceğine dair en ufak bir ihtimal olsa, yılın ifşaatı muamelesi görmez miydi? Başbakan Erdoğan'dan pek hoşlanmadığı aşikâr olan Batı medyası bu iddiaları manşetten vermez miydi?
İlginçtir ki, görmedi...
Hersh'ün kimyasal silah saldırısını Türkiye'nin planladığı iddiası, aslında Suriye rejimi için bile sürpriz niteliği taşıyordu. Hatırlatalım, Suriye rejimi kimyasal saldırıdan muhalifleri sorumlu tuttu, ancak muhaliflerin kimyasal silahı Suudi Arabistan'dan temin ettiğini iddia etti. Beşar Esad'ın danışmanı, Buthana Şaban, kimyasal silah saldırısının el-Kaide tarafından yapıldığını iddia ederken, fantastik bir teoriye de imza atmıştı. Şaban'a göre, el-Kaide önce Lazkiye'den 400 Nusayri çocuğu kaçırmış, bu çocukları Guta'ya getirmiş, sonra da Suudi Arabistan'ın sağladığı sarin ile öldürmüştü. Yani aslında Hersh sadece uluslararası kamuoyunun değil, Suriye rejiminin de kimyasal saldırının faili konusunda yanıldığını iddia ediyordu.
Tüm uluslararası kamuoyunun, 2010'ların en önemli hadisesi konusunda yanılmış olabileceği iddiası "nedense" uluslararası medyada pek de yankılanmadı. Saygın haber kanalları ve gazeteler bu iddiayı ciddiye almadı.
Hersh'e bunun sebebi sorulduğunda verdiği cevap Kelebek ekine beyanat veren bir magazin figürü tadında oluyor. Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış, Hersh ile gerçekleştirdiği mülakatta, son makalesinin neden New Yorker veya Washington Post gibi yayınlarda yer almadığını soruyor, Hersh'ün cevabı ise "benim Amerikan medyasında bir kıskançlık sorunum var" (*) oluyor.
Hersh'ü, Hersh yapan medyanın Amerikan medyası olduğunu ve kendisine ciddi saygınlık veren My Lai katliamı ve Ebu Garip hapishanesi işkenceleri üzerine olan haberlerini Amerikan medyasında yayınladığı dipnotu burada düşmek yerinde olacaktır sanırım.
Anaakım uluslararası medya Hersh'ün iddialarını ciddiye almazken, Suriye meselesinde aktif çalışan birçok uzman ve gazeteci Hersh'ün iddiasının teknik olarak neden mümkün olamayacağını izah etti. Brown Moses mahlası ile bilinen Eliot Higgins (**) ve kimyasal silah uzmanı Dan Kaszeta (***) somut verilerle Hersh'ün iddiasını yalanladılar. Bu iki isimle diken.com.tr sitesi adına röportaj yapan İlhan Tanır'ın haberlerinin linklerini yazının sonunda bulabilirsiniz. Bununla beraber Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi (EDAM) silahsızlanma programı direktörü Aaron Stein, Hersh'ün Türkiye'nin Suriye politikasını genel olarak anlamadığını, Erdoğan ve Davutoğlu'nun olayın insani boyutuna verdiği önemin Türkiye'nin Suriye politikasında belirleyici olduğunu uzun uzun anlattıktan sonra, Hersh'ün makalesinde delil olarak kullandığı iki olayı aslında doğru yansıtmadığını iddia ediyor. Sızdırılan Suriye toplantısı konuşmalarını Hersh'ün doğru bir şekilde yansıtmadığını ifade eden Stein, Adana'da muhaliflerin sarin ile yakanladığı haberini de sorguluyor. Tüm bu isimler "yandaş" kalemler değil, aksine Erdoğan'a eleştirel bakışları ile bilinen isimler. Lakin konu hakkındaki uzmanlıkları, siyasi görüşlerinden ağır bastığı için Türkiye medyası gibi görmek istediklerini değil, gördüklerini yazıyorlar. Bununla beraber Hersh'ün makalesinde delil olarak kullandığı İngiliz Porton Down laboratuvarından da kendisine bir yalanlama geldiğini eklemek lazım.
Uluslararası medyanın konu hakkındaki bu tavrında muhakkak ki Hersh'ün makalesinin veri ve delil açısından zayıflığı etkin. Var olan tüm raporlardaki bulguları göz ardı ederek, ismini vermediği bir yetkili üzerinden bir komplo teorisi oluşturduğu izlenimi, Türkiye medyasının olmasa da uluslararası medyanın paylaştığı bir görüş. Bununla beraber, uluslararası medya ve Türkiye medyasının konuya yaklaşımında, bu haberin neye hizmet ettiğine yönelik farklı bakışlar da etkin mi? Buradan devam edeceğim...
.....
(*) http://www.hurriyet.com.tr/dunya/26189469.asp
(**) http://www.diken.com.tr/diken-ozel/hershe-karsi-cikan-brown-moses-dikene-konustu/
(***) http://www.diken.com.tr/diken-ozel/hershe-karsi-cikan-dan-kaszeta-dikene-konustu-turkiye-iddiasinin-gercek-olmasi-mumkun-degil/
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.