Ukrayna'nın geleceği!

A -
A +
Samuel Huntington'un parçalanmış devletler tanımlamasında Türkiye ile birlikte adı geçen ülkelerden biriydi Ukrayna. Nasıl ki Türkiye, Müslüman Orta Doğu ile Avrupa arasında bir geçiş noktası olması itibariyle her iki medeniyete ait unsurları özünde birleştiriyor ise, Ukrayna da her zaman otonom bir güç odağı olan Rusya ile Avrupa arasındaki etkileşimin somutlaştığı bir ülke özelliğine sahipti. Doğal olarak Ukrayna'nın da tıpkı Türkiye gibi bu iki yönlülüğün getirdiği kendine özgü zenginlikleri ve aynı zamanda bu iki kutbun ürettiği gerilimleri bünyesinde taşıma zorluğu bulunuyordu.
Geçtiğimiz günlerde Yanukoviç liderliğindeki Ukrayna'nın AB ile sürdürmekte olduğu serbest ticaret anlaşması görüşmelerinden çekilmesi ülkede büyük çaplı gösterilere sebep oldu. İlk başta daha kendiliğinden ve küçük ölçekte başlayan gösteriler polisin aşırı güç kullanımı sebebiyle yayıldı ve hem popülarite hem de güç kazandı (merak etmeyin hâlâ Ukrayna'dan bahsediyoruz). Batı yanlısı Ukraynalılar için yönetimin bu kararı sadece bir ticari anlaşmadan vazgeçip başka bir ekonomik ilişkiyi tercih etmenin ötesine geçti. AB ile köprüleri atıp Rusya liderliğindeki bir ekonomik alana yönelmek Ukrayna'nın kimliği ve geleceğine ilişkin bir tercih olarak göründüğü için toplumun belirli kesimlerinden böylesine sert bir tepki gördü. Bütün krizlerine ve çözümsüzlük üreten kurumlarına rağmen, Avrupa'yı hâlâ gelecekleri açısından en iyi seçenek olarak gören Ukraynalılar için bu karar, Rus hakimiyetinin geçmişten geleceğe taşınması demekti. Nasıl ki Doğu Avrupalılar 1989 devrimleriyle kendi "kader"lerini ellerine alıp Avrupa medeniyetinin bir parçası olmak yönünde tercihlerini kullandıysa, Ukrayna da aynı yönde ilerleme fırsatını kullanmalıydı.
Oysa Ukrayna'yı diğer Doğu Avrupa ülkelerinden ayıran önemli öyle özellikler var ki, onun Doğu Avrupa'nın diğer sonradan olma Batılılarının izinden yürümesini oldukça güçleştiriyor. Öncelikle Ukrayna vatandaşı olan ciddi büyüklükte bir Rus nüfus için tercih Avrupa ile birlikte olmaktan ziyade Rusya ile ilişkilerini güçlendirmek. Zaten tarihsel ve kültürel olarak iç içe geçmiş bu ülkelerin ayrı yönlere savrulması da Rus nüfus için aynı derecede kabul edilemez görünüyor. Aynı zamanda Rusya'ya hem enerji hem de ticaret anlamında yüksek düzeyde bağımlı olan Ukrayna'nın AB yönünde bir kopuş yaşaması ekonomik çıkarları ve güvenlikleri için risk oluşturabilir. Rusya'nın özellikle Kırım bölgesine Karadeniz'in kontrolü açısından verdiği önem ve bu bölgedeki Rus nüfus yoğunlaşması, ilişkilerin aşırı gerilmesi halinde Rusya'nın gazabına uğramasına sebep olabilir. 2008 yılında Gürcistan'ın Rusya karşısında düştüğü durum ve Batı'nın mesafeli yaklaşımı düşünülünce Ukrayna'nın sadece Avrupa odaklı bir politika izlemesinin zorlukları anlaşılabilir.
Ancak tam ters yönde AB'yi dışlayan ve sadece Rusya ile entegrasyon öngören politikalar da uzun vadede rahatsızlık oluşturacaktır. Enerji ve silaha dayalı Rus sanayisi tek başına Ukrayna'nın ekonomik ihtiyaçlarını doyuracak derinliğe ve sürekliliğe sahip olamaz. Avrupa içinden geçmekte olduğu derin krize rağmen hâlâ muazzam büyüklükte bir pazar ve sadece ekonomik değil kültürel anlamda da çekim gücü sürüyor. Sokaklara dökülen büyük kalabalıklar bu çekimin canlı bir örneği. 
Ukraynalılar açısından da Avrupa ve Rusya ile olan ilişkilerini ve çıkarlarını dengeleyen optimal bir çözüm bulmanın dışında mutlu bir son gözükmüyor. 
Dünyada hâlihazırda yaşanan ikiye yarılma süreci hem ülkeleri hem siyasal akımları alışageldik siyasetlerinin dışına savuruyor. ABD'den başlayan ve Doğuya doğru giderek daha geniş bir yarıkla açılan yol haritaları, Ukrayna'nın da önümüzdeki dönemde nasıl bir değişime gireceğinin göstergesi. AB yerine Avrasya Ekonomik İşbirliğini tercih edenlerin sayısı artarsa ve bir ucu bize de dokunursa sürpriz sayılmamalı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.