"Alan eldik, veren el olduk"

/ Kaynak: İHA
"Alan eldik, veren el olduk"

GÜNDEM Haberleri  / İHA

MÜSİAD Uluslararası Fuarı ve 16. Uluslararası İş Forumu'nda konuşan Erdoğan, "Türkiye 10 yıl önce alan eldi, bugün ise veren el konumuna geçti" dedi.

nbsp; nbsp;MÜSİAD Uluslararası Fuarı ve 16. Uluslararası İş Forumu'nda (IBF) konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İslam dünyasına dayanışma çağrısında bulundu. nbsp;
nbsp; Başbakan Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl 14. kez düzenlenen MÜSİAD Uluslararası Fuarı ve 16. Uluslararası İş Forumu'nun (IBF) açılışını yaptı. CNR Expo Fuar Merkezi'nde düzenlenen fuar ve iş forumuna Erdoğan'ın yanı sıra Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, MÜSİAD Başkanı Nail Olpak nbsp;ile yerli ve yabancı çok sayıda işadamı katıldı. Forumun açılışında sunulan slayt gösterisinde yer verilen Erdoğan'ın, 'One minute' çıkışı salondakilerden büyük alkış aldı. nbsp;

##tgvideo##

nbsp; Forumda konuşan Başbakan Erdoğan, MÜSİAD'ın 1990 yılından bugüne kadar kararlı bir şekilde başarılı hizmet veren bir sivil toplum kuruluşu olduğunu dile getirdi. Türkiye'de bütün işadamlarını değerlerine, inançlarına, potansiyellerine inanarak, güvenerek kucaklamayı hedef alan MÜSİAD'ın ülkemiz sınırlarını aşan başarılarını gururla izlediklerini anltan Erdoğan, "Geçmişte önüne hangi engeller çıkartılırsa çıkartılsın Anadolu insanının neleri başarabileceğini göstermiş bir sivil toplum kuruluş olarak bugünlere geldi. MÜSİAD'ın bir sivil toplum kuruluşu olarak bulunduğu coğrafyada, bütün İslam coğrafyası için ideal bir model teşkil ettiğini düşünüyorum. Hem ülke içinde işadamlarımızın, dayanışmaları noktasında sergilemiş olduğu öncü tutum, ilkeli tutum, hem de bütün İslam coğrafyasında göstermiş olduğu vizyonel duruşu için bir kez daha tebrik ediyorum" diye konuştu. nbsp;
nbsp; Türkiye'nin siyasi merkezi'nin Ankara, ekonomik merkezi'nin ise İstanbul olduğunu dile getiren Erdoğan, salonda bulunan yabancı işadamlarına seslenerek, "İstanbul'u kendi eviniz olarak görmenizi, bu rahatlıkla, huzurla hissederek şehri gezmenizi istiyorum" dedi. nbsp;

nbsp; Erdoğan, ticaretin, üretimin, emeğin medeniyetimizde çok önemli bir yeri olduğunu ifade ederek, "Biz rızkın onda dokuzunun ticarette aranmasını tavsiye eden bir rehbere sahibiz" diye konuştu. nbsp;

nbsp; Günümüzün küresel ekonomik yapısında ticareti, ekonomik ilişkileri sınırlara hapsetmenin mümkün olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, "Biz Müslümanların birbirlerini sevmede, birbirlerini korumada, tek vücut olmada bu şekilde görünmelerine yönelik öğüte de uymakla mükellefiz. Uyuyor muyuz? Maalesef yeteri derecede hala uyamadık, uymuyoruz" diye konuştu. nbsp;

nbsp; Bugün İslam dünyasının ticaret hacmine bakıldığında kendi aralarında ticaret hacminin çok az olduğunun görüldüğünü dile getiren Erdoğan, "Biz bir Müslüman'ın diğerlerine karşı ilgisinin, birbirini destekleyen bir binanın taşların olduğu tavsiyesini de dikkate almak zorundayız. Bu tavsiyeler bize yoksulların korunup kollanması yanında ticaretimiz başta olmak üzere hayatın her alanında aramızda güçlü bir dayanışma oluşturmamız gerektiğini de gösteriyor" dedi. nbsp;
nbsp; "Dünya nüfusunun yüzde 22'sini oluşturan Müslümanlar olarak aramızdaki ticaret, yatırım ve işbirliği imkanlarını en üst düzeye çıkarmalıyız" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: nbsp;
nbsp; "Burada kendi iş ilişkilerimizi geliştirmemizin yanında bütün İslam toplumlarının ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlarına da çözümler aramak durumundayız. Foruma iştirak eden devlet adamlarından, bürokratlardan sivil toplum kuruluşlarının temcilerinden, akademisyenlerden, işadamlarından, basın mensuplarından bu doğrultuda görüşler ortaya koymalarını bekliyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı, İSEDAK gibi kuruluşlarla bu yönde yeni çözümler üretme, yeni modeller geliştirme konusunda yoğun gayretler sarf etmeliyiz." nbsp;
nbsp; Erdoğan, günümüzde siyasi, askeri ve kültürel gücün, ekonomik güçle orantılı olduğunu vurgulayarak, İslam toplumlarının ekonomik sorunlarını çözecek yöntemler geliştirmeden, dünyanın farklı bölgelerindeki Müslümanlara, yaşadıkları sıkıntılardan kurtulacakları çıkış yollarının gösterilmesi gerektiğini söyledi. nbsp;
nbsp; İşadamları, siyasetçileri ve yöneticileri olarak büyük sorumluluk taşıdıklarını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: nbsp;
nbsp; "Bizler dünyanın hangi köşesinde, hangi uzak diyarında olursa olsun kardeşlerimizin maruz kaldıkları felaketler, zulümler karşısında gerekli hassasiyeti göstermek zorundayız. Pakistan'da sel felaketine maruz kalan kardeşlerimizin yaralarını sarma sorumluluğu hepimizin üzerindedir. Endonezya'da tsunami felaketine maruz kalan kardeşlerimizin yaralarının sarılmasından hepimiz sorumluyuz. Filistin'de İsrail yönetiminin tecridi altında ezilen kardeşlerimizin dertlerine derman olmak hepimizin görevidir. Arakan'da zulme maruz kalan kardeşlerimize sahip çıkmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Mademki bizler bir bedenin uzuvları gibiyiz, diğer kardeşlerimizin başına gelen her felaketin acısını kendi bedenimizde, kendi yüreğimizde hissetmek zorundayız. Kolumuz yaralanmışken başımızı çevirip 'bundan bize ne' diyemeyiz. Ayağımız aksarken, sırtımızı dönüp 'bu beni ilgilendirmiyor' diyemeyiz. Başımız ağrırken hiçbir şey yokmuş gibi yolumuza devam edemeyiz. Aynı şekilde dünyanın herhangi bir şekilde kardeşlerimizin bir kısmı sıkıntıda ise bizlerin rahat içinde, huzur içinde hayatını sürdürmesi mümkün değildir, olmamalıdır. Dünyadaki diğer kardeşlerimize yardımcı olabilmek için öncelikle bizlerin kendi sorunlarımızı çözmesi ve güçlü olmamız gerekiyor. Bu gücü sağlayacak da olan dayanışma ve işbirliğidir. Bilhassa gelişmiş ekonomileri etkileyen küresel krizin yanında bizleri dayanışma ve işbirliğine zorlayan hayırlı bir sonucu olduğunu düşünüyorum." nbsp;
nbsp; Batı'daki çok büyük finans kuruluşlarının, şirketlerin kriz karşısında yaprak gibi savrulmasının gelişmekte olan ekonomilerin önündeki en ciddi psikolojik engeli yıktığını kaydeden Erdoğan, küresel ekonomideki mevcut aktörlerin aslında o kadar da güçlü ve sağlam olmadığını, aşılamaz olmadığının hep birlikte görüldüğünü söyledi. nbsp;
nbsp; AB üyesi ülkelerde Türkiye'nin ihracatı düşerken, dünyanın değişik pazarlarında yer alarak bu açığı kapattıklarını anlatan Erdoğan, "Şimdi çıkıp birileri şunu söyleyebilir; 'o pazarlar güçlü pazarlar değil, zayıf pazarlar, piyasalar' diyebilir. Bunlar tüccarlık yapmamış, hayatınca ticaret yapmamış. Sattığın malın güçlü ya da zayıf pazarı olur mu? Sen malını nereye satarsan sat, paranı al" dedi. nbsp;
nbsp; Merkez Bankası'nın rezervinin 112 milyar dolara ulaştığını ve bunun da yeterli olmadığını dile getiren Erdoğan, "İnşallah 2023 Türkiye'sinin Merkez Bankası rezervi artık trilyon dolarla konuşulur hale gelecek. Enflasyonda, borsada yatırımlarda, çalışanların reel ücretlerinde çok önemli gelişmeler sağladık. Bütün bu başarılara rağmen geldiğimiz yerleri yeterli bulmuyoruz. 2023 yılına ilişkin çok önemli hedefler belirledik" ifadelerini kullandı. nbsp;
nbsp; Başbakan Erdoğan, bugün Türkiye'nin, dünyanın dört bir yanındaki ülkelerle ticari, diplomatik ve insani ilişkisi olduğunu ifade ederek, dünyanın her yerine şefkat elini uzattıklarını söyledi. Orta Afrika'dan Asya'dan Kafkasya'ya, Orta Asya'dan Balkanlara kadar dünyanın her yerinde hiçbir ayrım yapmaksızın mağdurların, mazlumların yardımına koştuklarını aktaran Erdoğan, "Türkiye olarak geçtiğimiz yıl yaptığımız dış yardımların toplam miktarı 1,5 milyar doları buldu" dedi. nbsp;
nbsp; Türkiye'nin 10 yıl önce alan el olduğunu, bugün ise veren el konumuna geçtiğini belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı; nbsp;
nbsp; "Biz Arakan'daki Müslüman kardeşlerimizin uğradığı zulüm için yanlarına koştuğumuzda orada açlık içinde yaşayan diğer insanları görmezden gelmedik. Budistlere de elimizi uzattık. Bu bizim inancımızın gereğidir, Müslüman Arakanlılara yaptığımız gıda yardımından oradaki diğer mağdurlarına da elim izi uzattık. Tsunami felaketi sonrası kardeşlerimizin yardımına gittiğimizde orada aynı şartlarda bulunan diğer insanlara da yardım elimizi uzattık. Bu farklı inançtadır demedik. Onların da evini, ibadethanelerini inşa ettik. Çünkü bu bir Müslüman'ın olmazsa olmaz yapması gerekenlerden bir tanesidir. Elbette bu yardımları yaparken orada niçin bulunduğumuzu da unutmadık. Ama insani hassasiyetler konusunda asla ayrımcılık içinde olmadık. Biz elimizi uzattığımız mazlumun, mağdurun rengine, diline, dinine bakmayız. Bu anlayış bizim inancımızın gereğidir, bu anlayış bize atalarımızdan kalan bir mirastır. Osmanlı kendisinden yardım isteyen hiçbir toplumu, hiçbir kimseyi geri çevirdi." nbsp;


GÜNDEM
Kaynak: İHA
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...