Abdülhamid Han'ın yetimleri

A -
A +

İsrail, Batının her yaptığına göz yumulan, bir dediği iki edilmeyen şımarık çocuğudur.
Evvela el Halil'de ilahiyatçı üç Yahudi genç kaçırılıp öldürüldü. Bunun üzerine İsrail başbakanı Benyamin Netanyahu, kabine toplantısında şöyle dedi: "Hayvanlar tarafından soğukkanlılıkla kaçırılıp öldürülenler için Hamas, hesap verecek!"
Bu  söz üzerine Filistin'e bomba yağmaya başladı. Onunla kalınmadı. Sabah namazına giden Muhammed Ebu Hudeyr isminde 16 yaşındaki bir genç Filistin topraklarına iskan ettirilmiş "yerleşimci" adı verilen işgalci Yahudiler tarafından sadece öldürülmedi, bir de cesedi yakıldı.
İlahiyatçılar kaçırılmıştı...
Mukabil olarak namaza giden genç kaçırılmış oldu...
Öldürdüler, sadece öldürmekle kalmadılar bir de hunharca yaktılar...
Sivil, dahası -batıl da olsa- din tahsili yapan gençlerin kaçırılması veya öldürülmesi tasvip edilemez; ama aynı şekilde ibadete giden bir insanın  kaçırılıp öldürülmesi de tasvip edilemez. Hele maktul bir de yakılmışsa bunun adı vahşettir.
Yahudi gençleri, Filistinlilerin kaçırdığı kesin midir, yoksa Filistin'i zora sokmak, ramazanı onlara zehir etmek için bu bir tezgâh mıdır? bilmiyoruz.  İddia doğruysa kınanacak bir eylemdir. İslamiyet'te sivil kimselere, hele hele din adamına dokunulmaz.
Filistinliler, yani Abdülhamid Han yetimleri, bugün, bu çağda bütün insani ve medeni haklardan mahrumlar. Zaman zaman İfrata kaçmaları, köşeye sıkışmışlığın, yalnızlığın, çaresizliğin, haksızlığa maruz kalmanın neticesidir. Bunun sebebi de İsrail devlet politikasıdır. İşte başbakanlarının konuşması yukarıda. Belki daha failin kim olduğu belli olmadan sokak kabadayısı ağzıyla "hayvanlar!" diye küfretmekte. Bu kem söz, İsraillilerin Filistinlilere daha doğrusu Müslümanlara hangi gözle baktıklarının itirafıdır.
Halbuki olgun bir devlet adamı böyle mi davranır?
O gün aslolan rehinelerin kurtarılmasıydı.
İtidalli bir dil kullanacağına; "niçin kaçırıyorlar?" diyerek sebepleri ortadan kaldırmaya uğraşacağına, peşin hükümle küfretmişti. Aynı tarihlerde bizim de kamyon şoförleri ve Musul Konsolosluk personelimiz kaçırıldı. Bizde hükümet edenler, konuşurken kılı kırk yardılar. İşte faydası da görülmekte.
İsrail, resmî söylem olarak intikam çığlıkları atınca birtakım dağdan gelip bağdakini kovan eşkıya da Muhammed ebu Hudeyr'i kaçırdılar, öldürdüler ve yaktılar. Bunun hiçbir din ve coğrafyada yeri yoktur. Nasıl -şayet  doğruysa- Filistinlilerin, din tahsili yapan Yahudileri şu mübarek ayda kaçırıp öldürmeleri caiz değilse, "yerleşimci" denen zorbaların da yine ramazan ayına rağmen bir Müslümana bu canavarlığı reva görmelerinin kabulü de mümkün değildir.
Bütün bunların; kan dökmelerin, işkencelerin, kıtallerin, adam yakmaların sebebi Siyonist emperyalizmidir.
Yahudi şovenizmidir.
Yahudilerin din fanatikliğidir.
Hukuk devletinde zanlılar yakalanır ve yargı önüne çıkartılır. İsrail'de ise Başbakanın sözleriyle linç teşviki yapıldı...
İsrail, ne kendi vatandaşına rahat ve huzur veriyor, ne Filistinli Müslümanlara ve ne de bölgeye. Nitekim bu Cuma günü de mü'minlerin Mescidi Aksaya gitmelerine engel oldu. Kurulduğundan beri sürekli genişleyen, Filistin topraklarını silah zoruyla işgal eden, mağdur ve mazlum Filistinlileri insan saymayan, hukuk, vicdan ve insaf tanımayan İsrail politikaları bundan sonra da devamlı olarak öfkeyi besleyecektir. Bu gidişle benzer manzaralar -ne yazık ki- daha çok görülür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.