“Hayatımı bunun için mi harcadım?” pişmanlığı yaşamamak için

A -
A +
"Feridun Ağabey, fabrikada dükkânlarda ve kamuda çalışıp da zengin olan, köşeye bir şey atan yok gibi. Hele hele evliyse çoluk çocuğu varsa anadan babadan ev bark kalmamışsa çalıştığı kazandığı kiraya suya elektriğe mideye gidiyor. Bekârsalar anne baba emekliyse kazandıklarını biriktirebiliyorlar. Öyle katı bir kapitalizm uygulanıyor ki devlet olsun özel sektör olsun bir damla maaşla çalıştırıp kova kova götürüyor. Emekli olduktan sonra herkes “hayatımı bunun için mi harcadım?” diye kara kara düşünüyor. Düzen, işçiyi karın tokluğuna çalıştırıp sırtından geçinme düzeni” diye "Saruhan Beyliği" rumuzuyla yazan değerli okuyucumuza; Söylediklerinizde ve yorumlarınızda bir açıdan elbette haklısınız. Ancak diğer açıdan bakıldığında memleketinde köyünde yeri yurdu taşı toprağı tarlası bağı bahçesi olduğu hâlde tercih olarak illa ki masabaşı çalışmak isteyen, tercih olarak şehirde yaşamak isteyen veya köye doğaya çifte çubuğa karışmak istemeyen bir nesil ile karşı karşıya olunduğu da göz ardı edilmese gerek. Veya esnaf olmak, sanatkâr olmak bir meslek sahibi olmak gibi tercihler de artık unutulur olmak üzere. Gidip bakılırsa sanayi sitelerinde beş bin lira altı bin liraya kadar torna tesviye ustası arayanlar vardır. Kasaplar kasaplık yapacak usta bulmakta zorlanmaktadır. “Bir kravat takıp devlet dairesinde memur olmak uğruna köyümüzdeki bağı bahçeyi bırakıp bu şehre geldik, ne akla geldik en çok da ona yanıyorum” diyen bir memur okuyucumuzun kendine serzenişi de buna bir örnektir. Kendi işinin sahibi olmak, dünyanın neresinde olursa olsun “ben ustayım” diyebilecek fırıncı, dönerci, pastacı usta vb. olmak, memur gibi çalışan olmaya göre zordur ama daha anlamlıdır. Herkesin hizmet sektöründe çalışıp maaş beklediği bir sistemde hayal kırıklığı yaşamak tarih boyu mukadder (kaçınılmaz) olmuştur. (F.A.)     Çocuğunuzu minik bir büyük gibi görmelisiniz   "Feridun Ağabey, çocuklarımızın yetiştirilmesinde farkında olmadan onları susturmak, uslu durmaya zorlamak veya o an kendi işimizle meşgul olurken bizi rahat bırakması için bazı yalan sözler söylüyoruz. Bu durum ileride çocuklarımızda belki de suçluluk duygusu oluşturacak. Ama nasıl davranmamız gerektiğini de bilemiyoruz. Bu konuda birkaç pratik bilgi söyleyebilir misiniz?” diyen İstanbul’dan “Anne” rumuzlu okuyucumuza; Öncelikle annelik hassasiyetinizden dolayı sizi tebrik ediyoruz. Elbette bu hatayı birçok genç anne baba yapıyor. Çocukları o anlık susturmak, aktif hâlden alıkoymak veya kendileri meşgul iken çocuklara vakit ayırmamak için genellikle korkutmaya dönük yalanlar söylüyorlar. Her ne olursa olsun çocuklarınızı asla ve asla korkutmayın. Korku ile sakinleştirmeye veya engellemeye çalışmayın. O korku size göre sıradan bir söz gibi olsa da çocuğun zihin dünyasında çok büyük travma oluşturabilir. Ömür boyu unutulmayan korkular vardır kimilerimizin içinde. Bir çocuğa “başkasının annesi olurum” demek kadar yıkıcı bir korku olabilir mi? “Seni polise veririm” gibi bir sözü bir çocuk nasıl algılar, oysa polis korkulacak değil korkmamak için sığınılacak isimdir. Ama çocuğun beyninde bu algı korku olarak kalmaktadır ve bu büyük yanlışı çok anne baba yapmaktadır. Çocuğunuza açık ve net söylem aslında çok daha etkili olur. Örnek olarak “Bugün seninle ilgilenemeyeceğim. Ama yarın söz” deseniz çocuk sizi anında rahat bırakır ve yarını bekler. Bu kadar kolaydır. Ama yarın ilgilenmeniz şartıyla. Veya bir saat sonra dersiniz bir saat sonra ilgilenmelisiniz. Yeter ki çocuğunuza karşı yalan söylemeyin. Hatta o kadar ki 6-7 aylık bir bebeğiniz siz salondan mutfağa giderken arkanızdan ağlamaya başlar. Ama ona “ben mutfağa gidip geleceğim bebeğim” deyip gitseniz ağlamadığını göreceksiniz. Çünkü o dönemde konuşamasa bile bebeğiniz sizi anlar. Çocuğunuzu minik bir büyük gibi gördüğünüzde konu çözümlenecektir. (F.A.)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.