“Bir avuç öfkeli Müslüman” anlayışı

A -
A +
1977 Ocak’ında Jimmy Carter Başkanlık yeminini ettiğinde ulusal güvenlik danışmanlığına büyük stratejist Zbigniew Brzezinski’yi getirmişti. Komünist karşıtı Brzezinski’nin en temel hedefi Sovyetleri yıkmaktı. Tıpkı Nixon’ın ulusal güvenlik danışmanı ve sonradan dışişleri bakanı olan Henry Kissinger’ın yaptığı gibi Brzezinski de Başkanın etrafındaki herkesi pasifleştirdi. Liberal görüşleriyle bilinen Dışişleri Bakanı Cyrus Vance’ın neredeyse hiç gücü kalmamıştı. 1977-81 arası her politikayı belirleyen Brzezinski’ydi. 
Afganistan’da Moskova yanlısı iktidar vardı. Brzezinski “aşırı İslamcılara” el altından silah ve para yardımı yapmayı hedefleyen bir yönerge düzenledi. Bunu Carter’a imzalattı. Böylece ABD, İslamcılara silahlar verecek ve bu durum Sovyetleri askerî operasyona zorlayacaktı. Brzezinski, niyetinin Sovyetleri kendi Vietnam’ına sürüklemek olduğunu Beyaz Saray koridorlarında açıklamıştı. Başardı da.
Sovyetler Afganistan’a asker çıkardı ama başarılı olamadılar. Büyük mali açıklar verdiler. Askerî harcamalar zaten tükenmekte olan kaynakları iyice bitirdi. Brzezinski’nin bu stratejik hamlesiyle Soğuk Savaş bitti, Batı, Sovyetleri yendi. Gel zaman git zaman sonra Brzezinski’nin destek verdiği kesim 1990’larda el-Kaide olarak kendini gösterdi. Bir zamanlar desteklenen kesimler artık Batı’nın düşmanıydı. Yıllar sonra Zbigniew Brzezinski’ye Afgan mücahitlere verdiği bu destek sorulduğunda şu cevabı vermişti: 
“Dünya tarihi açısından hangisi daha önemli, Taliban mı, yoksa SSCB imparatorluğunun çökmesi mi? Bir avuç öfkeli Müslüman mı yoksa Orta Avrupa’nın kurtuluşuyla soğuk savaş döneminin son bulması ve SSCB’nin yıkılması mı?”
“Bir avuç öfkeli Müslüman” anlayışı Batı’nın geldiği noktaydı. Ne olacaktı ki? Nasıl olsa ölen Müslümanlardı. Yüzlerce, binlerce olsa ne fark ederdi. Bu politikasını ABD yıllarca sürdürdü. 
En sonuncusunu şimdi YPG’ye silah vererek yaptı. Onlara devlet sözü vererek ağır silahlarla donattı. 1977’de Afganistan’da yaptığının aynısını şimdi Suriye’de yapıyor ABD. Türkiye tabii ki Sovyetler gibi değil. Biz daha akıllı davranıyoruz. Derdimiz Suriye’nin toprakları değil. YPG’yi bize tehdit olmaktan çıkarmak. Bu bitince oradan çıkacağız. 
ABD’den aldığı talimatlarla YPG bize direnmeye çalışıyor. Dün gazete ve televizyonlarda şöyle haberler vardı: “YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Sözcüsü Ebu Omar el İdlibî, oluşuma bağlı 1700 savaşçının Suriye'nin doğusundaki cephelerden Afrin'e sevk edildiğini söyledi.” Benzer açıklamalar Pentagon’dan da geldi.
Aslında YPG’nin bize karşı yapacağı bir şey yok. Onlar da ABD de bunu biliyor ama enerjimizi burada tüketelim istiyorlar. Mali açıdan iyice çökelim derdindeler. Türkiye bu tuzaklara düşecek ülke olmadığını çok defa gösterdi.
ABD dün Afganlara bugün YPG’ye, yarın kim bilir dünyanın neresinde aynı stratejiyi izleyecek. Her yaptığından olumlu sonuç alamıyor ama deniyor. YPG’li teröristlerin ABD ile iş birliğinin en büyük bedelini de Suriye’deki masum Kürtler ödüyor. Türkiye YPG’yi Afrin’den temizlediğinde en çok rahatlayacak olanlar oradaki Kürtler olacak. 
Kendi politikanız yoksa size politikayı başkaları dayatıyor. Türkiye artık başkalarına evet demediği için bu kadar çok saldırıya uğruyor. Her sıkıntıyı aşacak gücümüz var. Bakalım ABD buradan çekip gittiğinde YPG ne yapacak? Hep birlikte göreceğiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.